| Konu: | ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK ESKİ BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR HAKKINDA BİR MECLİS SORUŞTURMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN (9/5) ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 05.05.2014 |
METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri en kalbî duygularla selamlıyorum. Gecenin ilerleyen bu vaktinde sizleri sevgiyle, muhabbetle selamladıktan sonra...
Tarihin son derece önemli bir evresini birlikte yaşıyoruz. Binlerce yıllık iftihar dolu bir tarihimiz var. Özellikle zorlukların, yaşanan zorlukların ardından kurulan tezgâhların, darbelerin neredeyse bire bir birbirine benzediği bir üç yüz yıldan bahsediyoruz. Devleti içinde bulunduğu ataletten kurtarmaya çalışan vezirinden sadrazamına, padişahına; cumhurbaşkanından başbakanına kadar hepsinin başına aynı senaryolar yazılmış, aynı oyunlar kurulmuştur. Acımasız bir iftira ve yıpratma kampanyası eşliğinde darbe teşebbüslerinin tarihidir aslında üç yüz yıl. Maalesef bu teşebbüslerin tamamına yakını başarıyla sonuçlanmış, padişahlar, vezirler, sadrazamlar ve başbakanların canlarına mal olmuştur. Katledilen, devletin en tepesindeki tüm şahısların ortak özelliği Türk devletini ayağa kaldırmak ve şahlandırmaktır. Bu büyük milletin, bedeli ölüm bile olsa, kefenini giymeye hazır evlatları her zaman vardır. Dün vardı, bugün de var ve yarın da olmaya devam edecektir. Bu büyük millet korkutulup sindirilecek, teslim alınacak bir millet hiçbir zaman olmamıştır. Bu büyük milletin tarihinde hiçbir zaman esaret ve teslimiyet de olmamıştır.
Sultan II. Mahmut devlette reform ve dönüşüm başlattı. Bu girişime karşılık, CHP'nin atası sayılabilecek Yeniçeri Ocağı ve eski düzenden beslenen çeteler tarafından adı gavur padişah, hırsız padişaha çıkarıldı. Oysa, tarih ve bizler iyi biliyoruz ki Sultan II. Mahmut zikir meclislerinin insanıydı. Sultan Abdülaziz Han, donanması yok olmuş, ticareti çökme noktasında devleti yeniden reorganize etmek istedi. Köhne düzenden beslenenlerin rantlarına çomak soktuğu için -bunun akıbetinde- Osmanlı hanedanının hiçbir ferdinin uğramadığı hakaretler ve muamelelerle katledildi. Ve yine o güzel insan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en nadide hanlarından Abdülaziz Han da "hırsız", "zevk düşkünü", "devleti batıran adam" gibi iftiralar atılarak tahtan indirildi. Cennetmekân Abdülhamit Han çok konuşuluyor çok şükür, anlaşılma yolunda çok önemli mesafeler katedildi. Modern Türkiye'nin kurucu aklının ifadesi olan cennetmekân da aynı bedeli ödemişti. İngilizlere teslim olmayıp Mustafa Kemal Paşa'yı kilolarca altınla Anadolu'ya yollayıp Türkiye'nin yeniden ayağa kalkışının önünü açan Sultan Vahideddin Han da bu yapı tarafından hain ve haramzade ilan edilmişti. Oysa, Vahideddin Han'ın sürgünde nasıl bir yoksul hayat yaşadığının şahidi tarihtir.
17 Aralık darbe teşebbüsü, aklın bittiği, devlete tabi olması gerekenlerin bir gruba tabi olduğu, milletin iradesini yok sayarak "yolsuzluk" adı altında küresel finans oligarklarının dış politika aparatı olan paralel tehdit örgütünün piyonlaştığı bir darbe girişimidir. İstediğiniz kadar, sonuçlar üzerinden siz davransanız da 17 Aralık bir darbe girişimidir. Bu, tarihe böyle kayıt olarak geçmiştir.
17 Aralık darbe teşebbüsü, hikmetin katledildiği, son üç yüz yıldır bu millete yönelik, ayırt etmeksizin bütün devletin mensubu olan hepimize yönelik yapılmış en hain, en alçak, en şerefsizce darbe girişimidir. On yılda dönüşen küresel sistemde -ben de varım- Türkiye'ye ilk darbe teşebbüsü şüphesiz bu değil, askerî darbe çabalarının ardından Deniz Feneri davası aslında bu darbe girişiminin ilk sinyaliydi. Alman savcı daha sonra yaptığı açıklamalarda, sohbetlerde kendisine birçok belgenin illegal yollarla Türk polisinin içerisindeki bir kanat tarafından ulaştırıldığını ifade etmiştir. Türkiye'den illegal yollarla iletilen bu belgelerin sahte olduğu Alman istihbaratı tarafından ortaya çıkartılmıştır.
Kurulduğu günden bu yana her türlü komploculuk, darbecilik ve tezviratçılığın içerisinde yer alan -şahısları tenzih ederek söylüyorum ki- Cumhuriyet Halk Partisi ve neoconların kontrolünde oldukları gün gibi ortaya çıkan paralel tehdit örgütünün hedefinde kim var? Bu yapının ürettiği belgelerle hedef ısrarla AK PARTİ ve Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında millet iradesi olmuştur.
Sevgili milletvekilleri, bakın, bu, Türkiye'nin büyümesinin ve gelişmesinin, dünyada oyun kurucu olmasını engellemeyi görev bilmiş güçler sık sık oyuncu değiştirdi. Dün, kendi adamları bildikleri Süleyman Demirel kural dışı oynadı diye onun da şapkasını alıp gönderdiler 6 kez. Sağ bir vakıftan burs almasına rağmen bu oyunda bu küresel finans oligarklarına karşı olan merhum Ecevit de kural dışı oynayınca aynı ağır darbeyi yedi. Bugün emirlerini uyguladığınız, âdeta emirlerini uygulamakta yarış ettiğiniz sermaye çevrelerinin ve para oligarklarının tavrı değişmemiştir unutmayınız.
Günümüze gelirsek, MİT Müsteşarına yönelik paralel örgüt ve çeteci yargının yaptıkları her şeyiyle ortaya çıktı. Çünkü, MİT Müsteşarı, eski MİT Müsteşarı 2007 yılında kuruluş yılı bildirisinde Türkiye ve dünya algısının değiştiğini yüksek sesle ifade ediyor, "Türkiye gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakmaya ya da 'bekle, gör; tavır al' taktiğiyle sınırlama lüksüne sahip değildir." diyerek yeni Türkiye'nin işaretini veriyordu.
17 Aralık, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli kırılma noktasıdır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti devleti 17 Aralığa ekonomik ve siyasal bağımsızlığıyla girmiştir. Siyasi ve ekonomik olarak küresel güç olma yolunda emin adımlarla yürüyen Türkiye, yüz bir yıl önceki gibi bir Babıali baskını yaşamıştır. CHP'nin de iyi bildiği ittihatçı gelenek, ittihatçı geleneğin adamları kanlı ve çirkef bir şekilde yaptıkları Babıali baskını gibi baskınla 17 Aralıkta Türkiye Cumhuriyeti bir şok yaşamıştır, alçakça bir ihanetle karşılaşmıştır. Paralel terör örgütü ve yargı içindeki uzantıları Babıali baskını gibi bir baskınla, Kara Kemal'in telefon ve telgraf hattını kesip Babıali'yi izole ederek 100 ittihatçı sergerdenin Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa'yı vahşice katlederek devirdikleri olaya benzetmek istemişlerdir. Cumhuriyet tarihinin en onurlu, en çalışkan hükûmetlerinden birinin 4 bakanı üzerinden bu darbe girişimini gerçekleştirmek istemişler. Çok şükür Allah'a, millet buna da müsaade etmemiştir, etmiyor, etmeyecektir de.
17 Aralık gecesi herkes uykudayken bu ülkenin Başbakanının evini basma cüretini gösterenlerin... Adı ne olursa olsun, bu millet hep onun karşısında dimdik durdu, dimdik duruyor, dimdik durmaya da devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu hadsizliği, bu densizliği ve bu alçaklığı yapanlar, aslında hepimizin mensup olduğu devlete karşı bu adımı atmıştır. Sayın Başbakanımız bu milletin önüne geçerek halk direnişini gerçekleştirmiş ve bu reziller sürüsünün darbe teşebbüsünü akim bırakmıştır.
Tüm milletvekillerine sesleniyorum, şu cümlelere bakın, paralel tehdit örgütünün en önemli isimlerinden birisi "Türkiye ağustosa kadar gergin geçecek. Erdoğan Çankaya'ya çıkamayacak. Gül de HSYK, İnternet ve dershane düzenlemesini veto etseydi garantilemişti." Bu, hepimizin iradesine ket vurmaktır. Bu, milletin iradesine darbe değildir de nedir? Bu kararı millet verecektir. 30 Martta millet verdi, 10 Ağustosta millet verecek. O sandıktan ne çıkarsa hepimizin baş tacı değil mi? Millî iradeyi ayaklar altına alan, tecavüze kalkışan bu alçak, bu hain, bu ahlaksız sözlere dikkat ediniz, hepimiz için önemli. Aynı cümleleri, pazar günü Sayın İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler Hanımefendi'nin Yeni Şafak'taki söyleşisini hepinizin dikkatine sunuyorum. Dikkatle okumanızı ve bu söyleşideki derin sorgulamayı, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi iç dinamiklerine yönelik derin sorgulamasının bütün izlerini taşıyan bu söyleşiyi de sizlerle paylaşıyorum. Bu anlamda şunu devam ettiriyor: "Erdoğan'la birlikte hareket eden bütün yapılar ve cemaat ve tarikatlar da tasfiye edilecektir." Bu ülkede milletin iradesinin dışında hiç kimsenin kimseyi tasfiye etmeye gücü yetmeyecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)