| Konu: | EKONOMİ ESKİ BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN, İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI MUAMMER GÜLER, AVRUPA BİRLİĞİ ESKİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ VE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK ESKİ BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR HAKKINDA MECLİS SORUŞTURMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN (9/8) ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 05.05.2014 |
ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Adamın biri suçüstü yakalanmış, hâkime götürüyorlar, "İlle de avukatımı isterim." diye tutturuyor. "Avukat sana ne yapsın? Her şey ortada." deyince de "Ben de avukatın ne diyeceğini merak ediyorum." demiş. Şimdi yaşadığımız durum biraz bu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Hüküm vermek yok. Siz yargıç değilsiniz, biz yargılamıyoruz. En temel hukuk kuralını ihlal ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 17 ve 25 Aralık bir darbe değil, bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonudur. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı bir soruşturma çerçevesinde gelinen sonuçtur. Bu operasyonlar neticesinde kimi sayın bakanların ve kıymetli çocuklarının suça karıştıklarına dair ciddi kuşkular, deliller ve şüpheler vardır. Ortaya saçılmış paralar, ayakkabı kutuları, para kasaları, para sayma makineleri vardır. Milletimiz bunları unutmuş değildir.
Bütün bununla beraber, biz Anayasa'nın 38'inci maddesine bağlı ve sadığız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Çok sadıksınız vallahi!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu sebeple, biz kimi sayın bakanları, bugün soruşturma önergelerini görüştüğümüz sayın bakanları peşinen suçlu ilan etmedik. Ama şunu bilin ki Türkiye'de konuşma çağına gelmiş yani 3 yaşını tamamlamış herkes bu aradan geçen üç dört aylık süre içinde 17 ve 25 Aralık soruşturmalarından bahsetti, şu veya bu oranda bu konuyu Türkiye'de konuşmayan kimse kalmadı. Bu görüşmeleri bugüne getirmeniz aklıma şunu getirdi: Soruşturmalarda adı geçen bir sayın bakan "Gerekirse Rıza Zarraf'ın önüne yatarım." demişti. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi de soruşturulan bakanların önüne yatırılmaya çalışılıyor, zanlı bakanların önüne Türkiye Büyük Millet Meclisi yatırılmaya çalışılıyor. Bu doğru değildir, çok etik değildir.
Evet, biz bu bakanlarla ilgili, hukuk tabiriyle "zanlı" dedik, "zanlı" diyoruz, yargılanmaları gerekir diyoruz. Hukuk mevzuatımıza göre yargılanacakları yer de Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesidir. Ama onun öncesinde, sizin bu (9/8) esas no.lu Önerge'nizle -Süreyya Bey anlatırken niyet ortaya çıktı- derdiniz, bu soruşturmanın objektif bir şekilde yürütülmesi değil adı geçen bakanların bir an önce, ivedilikle aklanmasından ibarettir.
18 Nisan 2013'te MİT'in Başbakana bu konuda bir rapor sunduğu söylendi ve bu yalanlanmadı. 18 Nisan nerede, 17 Aralık nerede... Ne Başbakandan ne Başbakanlıktan böyle bir yalanlama ben duymadım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kaç defa yalanlandı. Duymamışsın ama yalanlandı, yalanlama oldu.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben duymadım, bana belgesini getir.
Aradan geçen bunca süre içinde Başbakan ne yaptı ya da niye ne yapmadı? Bu soru bütün milletin kafasında kuşkudur.
Şimdi, bu dönemde bu soruşturmalarla birlikte, olağanüstü bir Hükûmet gücüyle Emniyette operasyonlar, 25 Aralık operasyonunu direkt engelleme, savcılarının ve hâkimlerinin görev yerlerini değiştirme, HSYK'da düzenleme; velhasıl, bu soruşturmanın akamete uğraması için ne gerekiyorsa yaptınız. Bu arada Türkiye Büyük Millet Meclisini de çamaşır makinesi gibi kullandınız. Bu çerçevede, HSYK Kanunu, MİT Kanunu, İnternet Kanunu, kimi torba kanunlarla bu soruşturmayı gölgelemek, suçu ve suçluyu örtmek için elinizden geleni yaptınız. Ancak sayın milletvekilleri, politikacı gelecek seçimleri, devlet adamı gelecek nesilleri düşünür. Bugün bu Parlamentoda gelecek seçimler mi, gelecek nesiller mi sınavını hep beraber vereceğiz. 30 Mart 2014 seçim sonuçlarıyla ilgili not almışım, Akif Bey gereği gibi değindi, bunu atlıyorum.
Sayın milletvekilleri, içinizde, çalana, yetim hakkı yiyene, devleti kirletene beddua eden çok sayıda milletvekili oldu bu süreçte. Onları gönülden kutluyorum. Bu sürecin vicdanlarını kanattığı çok milletvekili, iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşım var. Onların vicdanlarına buradan selam gönderiyorum. Az da olsa, yapılanlara meşruiyet kılıfı bulacağım derken özrü kabahatinden büyük cinsinden laflar edenler de oldu. Siyaset kurumunun itibarını iki paralık hâle getiren aymazlar oldu bu dönemde. Oradan bir örnek vermek istiyorum: "Sol, iktidara az geldiği için hırsızlık yapamıyor. İktidar olduklarında onları da göreceğiz. Hükûmet olunca bunlar ortaya çıkıyor çünkü bir adamın elinde para yoksa, makam yoksa neyi çalacak?" ifadesi grubunuza mensup bir milletvekiline ait.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İsmini söyle de.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu ifade bile siyasetin ne kadar dejenere edilip ne kadar kirletilmeye partinizde kimi çevreler tarafından müsait ve hazır olunduğunun açık bir ifadesidir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İsmini söyle, ismini.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gene bu süreçte grubunuzdan bir milletvekili günah işleme özgürlüğünden bahsetti. Bunlar da kamu vicdanında kabul görmedi, bilmenizi isterim.
Sayın milletvekilleri, bu sürece gelişmiş Batı demokrasilerinde gösterilen toplumsal tepkinin gösterilmemesinde maalesef demokrasi kültürümüzün az gelişmişliği önemli rol oynadı. "Bal tutan parmağını yalar.", "Devletin malı deniz, yemeyen domuz.", "Çift süren öküzün ağzı bağlanmaz." gibi atasözleri; "Benim memurum işini bilir." gibi anlayışlar; maalesef toplumumuzda kısmen de kabul gören yaklaşımlar oldu, olageldi ve bu asrın yolsuzluğu bu sebeple kamuoyunda gerektiği gibi, Batı demokrasilerinde olduğu gibi bir reaksiyonla karşılık bulmadı.
Müslüman bir toplum olmakla beraber dinimizin bu konulardaki yaklaşım ve emirlerinin toplumca bilinmemesinde Diyanet İşleri Başkanlığına görev ve sorumluluğunu bir kez daha hatırlatmamıza ve tartışmamıza vesile olmuştur. Dalga geçtikleri Bakara Suresi: "Ey iman edenler, sizi rızıklandırdığımız temiz, helal şeylerden yiyin ve eğer sadece ona kul iseniz Allah'a şükredin." diyor. Bu surenin ve benzer surelerden -zamanımız az, hepsini okumayacağım- Âl-i İmrân 161'i herkesin okuyup burada öyle oy kullanmasını da tavsiye ederim. Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığının, bu süreçte, yüce kitabımızın bu emirlerini değil de topluma başka konularda fetvalar vermesi de çok kabul edilebilir ve anlaşılabilir bir tutum olmamıştır.
Sayın milletvekilleri, cumhuriyeti kuranların, bu toprakları bize yurt edenlerin devleti yönetirken temiz devlet, temiz siyaset, temiz yönetimle ilgili bizlere bıraktıkları sayısız anı ve yaşanmışlık vardır. Bunlardan, zamanım yeterse iki tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Mevhibe Hanım, Malatya kumaş fabrikası gezisinde 3 metre kumaş alır. Demokrat Parti, İnönü'nün yirmi yedi yıllık iktidarında yaptıklarını burnundan fitil fitil getirmek için bir açığını aramak üzere bir çalışma grubu oluşturur. Uzun çalışmalardan sonra bulurlar. Demokrat Partili Ahmet Gürkan, İsmet İnönü Köşk'ten inip muhalefetin başına geçince bunu Meclis kürsüsünden sorar İnönü'ye. İnönü hatırlayamaz ve o gün o soruya cevap vermez. Demokratlar bayram yerine çevirir Meclisi, İnönü âdeta yıkılmıştır. Akşam eşine sorar, olayı doğrular "Ama parasını ödedik Vecihi Bey"le der. Vecihi Bereketoğlu muhasebecisidir İsmet İnönü'nün. Faturayı ve ödeme makbuzunu bulur, İnönü'ye verir. İnönü, Mecliste söz isteyip ibraz eder ve iddia eden Ahmet Gürkan bizzat elini öperek özür diler İnönü'den. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, o günkü Türkiye Büyük Millet Meclisinden bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisine geldik.
Gene, Meclis yolsuzlukları araştırma komisyonunun... Bakın, Meclis neler için yolsuzluk araştırma komisyonu kurmuş geçmişte, raporunu özetle size nakletmek istiyorum: Kurtuluş Savaşı komutanlarından Selahattin Adil Paşa emekli olur; emekli olunca bir Alman silah fabrikasının bayiliğini alır ve Almanya'dan bir uçak alımı ihalesine bayi sıfatıyla ara buluculuk eder. Doğal olarak yüzde 10 komisyonu vardır. İnönü, Selahattin Adil Bey'e "Almanlara söyle, senin yüzde 10 komisyonu fiyattan düşsünler." der ve Selahattin Adil Bey bu emri yerine getirir, "Paşam, bari masrafım olan 3 bin lirayı bana verin." der. Bir rivayet, İnönü'nün bu parayı Selahattin Adil Bey'e kendi cebinden ödediği söylenir. Bu konuda bir netlik sağlanamaz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu sebeple soruşturma komisyonu kurulur.
Sayın milletvekilleri, kuralların yönetilenler için olduğu, yöneticilerin kurala uymama özgürlüğü olduğuna dair bir anlayışı hep birlikte değiştirmeliyiz. Sorun, ahlak sorunudur. Pek çok din vardır ama bir tek ahlak vardır. Bu ülkede ahlakı egemen kılmak hepimizin topluma ve inandığımız değerlere karşı bir samimiyet sınavıdır. Gün o gündür, bugün o gündür.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)