GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU VE TÜRK MEDENİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:83
Tarih:30.04.2014

MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin, esas itibarıyla mirasın paylaşımından dolayı tarım arazilerinin parsellerinin küçülmesini ve tarımsal arazi işletmelerinin optimal işletme büyüklüğü ölçüsünün altına düşmesini önlemeye yönelik olarak hazırlandığını görüyoruz.

Geçimini tarımdan sağlayan çiftçilerin kullandıkları arazilerin belli büyüklüğün altına düşmesini önlemek suretiyle, tarımsal üretimi artırmak için toplulaştırma uygulamalarına ilave olarak bazı tedbir ve teşviklerin getirilmesi esas itibarıyla doğru bir uygulamadır.

Bilindiği üzere, toplulaştırma uygulamaları yıllardır yapılmaktadır. Bu amaçla, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Meclisten geçirilmiştir ancak 5403 sayılı Kanun yukarıda sözünü ettiğimiz amaca ulaşmada yeterli olmamıştır. Bu nedenle, söz konusu kanunda, şimdi oldukça kapsamlı değişikliğe gidildiğini görüyoruz.

Görüşülmekte olan kanunun gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun uygulamasında 20 dekarın üzerindeki arazilerin hisseli satışı yapılabiliyordu yani tarla 20 dekardan büyükse hissedar hisselerini dilediği gibi satabiliyordu, 20 dekarın altındaysa hisseli satış yapılamıyordu. Bu uygulama, bir taraftan mülkiyet hakkının kullanımına sınırlama getiriyor, diğer taraftan hisseli satışı engelleyemiyordu. Bize göre, 5403 sayılı Kanun yeterince tartışılmadan yürürlüğe konulduğu için kanundan beklenen amaç hasıl olmamış, uygulamada sıkıntılar çıkmıştı. 5403 sayılı Kanun'da değişiklik yapan bu kanunun da yeterince tartışılmadan hazırlandığını görüyoruz.

Görüşülmekte olan bu kanunla getirilen değişiklikler çok kapsamlı ve önemli. Başta tarımla iştigal eden vatandaşlarımız olmak üzere nüfusumuzun büyük bir bölümünü ilgilendiriyor. Bu kanun Anayasa'nın 35'inci maddesinde tanımlanmış, mülkiyet hakkının kullanımıyla ilgili çok kapsamlı sınırlamalar, düzenlemeler ve değişiklikler getiriyor. Yukarıda da belirttik, kanun iyi niyetle hazırlanmış olabilir ancak kanun ne getiriyor, bizim toplumumuzun yapısına ne kadar uygun, bu konuların çok iyi tartışılması ve başta çiftçilerimiz olmak üzere herkesçe özümsenmesi lazım.

Kanunun genel felsefesiyle ilgili uzun uzun tartışma yapılabilir, kısa sürede bütün teknik ayrıntılarına girmek zor. Kanun, her ne kadar Tarım Bakanlığınca hazırlanmışsa da kanunun uygulamasını Tapu ve Kadastro teşkilatı ve adli yargı yapacaktır. Türk Medeni Kanunu'ndan bu kanun tasarısına kısmen taşınan hükümler ağırlıklı olarak hukukçular tarafından tartışılmalıdır. Kısacası, bu kanun aceleye getirilmemeli, her yönüyle tartışılmalıdır. Ziraat odalarının ve kanunun uygulamasını yapacak olan diğer kuruluşların da görüşleri mutlaka alınmalıdır.

İlk bakışta gözümüze çarpan bazı teknik hususlara kısaca değinmek gerekirse: Tarımla geçinen vatandaşlarımızın tarımsal amaçla kullandığı arazinin ölüme bağlı olarak mirasçılarına intikali bu kanunda yer alan hükümlere göre olacaktır. Mirasçılar, Tarım Bakanlığınca belirlenen büyüklüğün altına düşmemek üzere tarlaları ve tarım aletlerini kendi aralarında en geç bir yıl içinde paylaşacaklardır. Miras kalan arazinin yüz ölçümü çok büyükse bölünmeden sonra da belirlenen büyüklüğün altına düşmeyeceğinden sorun çıkmayabilir ancak mirasa konu arazinin yüz ölçümü belirlenen ölçülerden küçükse mirasçılar en geç bir yıl içinde anlaşıp aralarından birine hisselerini satmak zorundalar veya mirasa konu arazinin tamamını üçüncü bir kişiye satacaklar. Mirasçıların bir yıl gibi kısa sürede çözüme ulaşmaları her zaman mümkün değildir.

Diğer taraftan, mirasçılar kendi aralarında anlaşamazlarsa mirasçılardan herhangi biri yetkili sulh hukuk mahkemesinde dava açacak; hâkim, mirasçılar içinde ehil mirasçı olan kişiye mirasa konu araziyi tarımsal gelir değeri üzerinden devredecek. Ehil mirasçının nasıl tespit edileceği, tarımsal gelir değerinin bulunması, her biri ayrı sorun. Bu önemli ayrıntılara burada girmek istemiyoruz. Mahkemelerin iş yükü de dikkate alındığında bu davaların yıllarca süreceğini şimdiden görmek mümkündür değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, birden çok ehil mirasçı var ise, arazi en yüksek bedeli teklif eden ehil mirasçıya devredilecektir. Mirasa konu tarımsal işletmenin devrini talep eden şartlara uygun mirasçı bulunmadığı takdirde, hâkim satışa karar verecektir. Tasarıda, bu satışların açık artırmayla yapılacağı belirtiliyor. Eski tabirle, satışlar müzayedeyle, müzayede mahallinde yapılacaktır. Bu durumda da satış bedeli üzerinden yüzde 18 KDV hesaplanır, tahsil edilmesi gerekir.

Kanun tasarısının istisna ve muafiyetler maddesinde harç ve damga vergisi istisnası getirilmiş, maalesef KDV gözden kaçırılmıştır Sayın Bakanım. KDV Kanunu'nun 1'inci maddesinin (d) bendi (Değişik: 16/6/2009-5904/8 md.) gereğince "Müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar ile 10/2/2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu'na göre düzenlenen ürün senetlerinin, senedin temsil ettiği ürünü depodan çekecek olanlara teslimi vergiye tabi olacaktır." hükmü getirilmiştir. Bu konunun açıklığa kavuşturulması lazımdır Sayın Bakanım.

Diğer taraftan "Ehil mirasçıya devredilen arazinin devir tarihinden sonraki yirmi yıl içinde tarım dışı amaçla kullanılması nedeniyle değerinde artış olursa, artıştan kaynaklanan tutar araziyi devralan mirasçı tarafından diğer mirasçılara ödenecektir." deniyor. Değer artışı nasıl hesaplanacaktır? Artan değeri devralan mirasçı nasıl ödeyecektir? Bu ve benzer soruların cevabı kanunda maalesef yoktur.

Kanun tasarısının 7'nci maddesiyle 5403 sayılı Kanun'un 17'nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Yapılan değişiklikle "Tahsisli araziler toplulaştırma yapılırken asgari büyüklüğün altında kalan şahıs arazileri birleştirilecek." deniliyor, "Bu araziler büyüklüklerine göre asgari büyüklükte tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç bedeline göre Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuata göre doğrudan satılacak." deniliyor.

Önce şunu iyi tanımlamak lazım ki "tahsisli arazi" kavramıyla burada neyi kastediyoruz? Bunun açıklığa kavuşturulması lazım. Maliye Bakanlığı hazine mülkiyetindeki taşınmazları ihtiyaca göre ilgili kamu kurumlarının hizmetlerinde kullanılması için tahsis eder, ihtiyaç kalmadığında ise tahsisi kaldırır. Tahsis işlemi idari bir işlemdir, taşınmazı nitelemez. "Tahsisli arazi" kavramıyla toplulaştırma yapılan bölgedeki hazine arazileri kastediliyorsa, "tahsisli arazi" kavramı yerine "hazine taşınmazı" kavramının konulması yerinde olacaktır Sayın Bakanım.

İkinci olarak: Toplulaştırma yapılırken şahıs taşınmazlarıyla birleştirilecek hazine taşınmazları, toplulaştırma veya kamulaştırma konusu arazi sahiplerine rayiç bedelle doğrudan satılacaktır. Rayiç bedeli üzerinde satılamayan araziler yeterli büyüklükte tarım arazisi bulunmayan çiftçilere rayiç bedelinin yarısına bedelle satılacak şekilde düzenleme yapılması son derece yerinde olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez. Toprağı çiftçimiz işlemektedir. Kardeşlerinden veya birbirlerinden veya ehil olandan veya gerekirse mahkeme kararıyla toprağın el değiştirmesi, işleyene gidebilmesi için mutlaka çiftçinin bu işten kâr etmesi, para kazanması gerekir ancak son gelinen noktada -burada arkadaşlarımız da defalarca tekrarladılar- çiftçilerimiz girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı son derece muzdariptir. Girdi maliyetleri -ki bunlar mazot, ilaç, yem, gübre, tohum ve sulamada kullanılan elektrik- çok önemli konular. Bunlarla ilgili sorunlar defalarca dile getirildi ama soruna kökünden çözüm getirecek yol, bu girdilerdeki ÖTV ve KDV'nin kaldırılmasıdır, tıpkı denizcilik sektöründe olduğu gibi değerli milletvekilleri.

Diğer taraftan, burada bütün arkadaşlarımız bahsettiler, hemen hemen her konuşmacı bahsetti, ben de tekrarlamakta fayda görüyorum: Çiftçilerin borçları, Ziraat Bankasına, tarım kredi kooperatiflerine ve elektrikli sulamada kullanılan elektriğe olan borçları acilen yeniden yapılandırılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, burada defalarca dile getirdim, tekrar etmekte de yine fayda var: Son derece boş hazine arazilerimiz mevcut. Bu hazine arazilerimiz şirket kurmak suretiyle, şartları belirlenmek suretiyle, ziraat mühendislerine, veteriner hekimlere, peyzaj mimarlarına işletme kredisini temin etmek suretiyle kiralanırsa bu araziler üretime katkı sağlamış olur, katma değer sağlamış olur, istihdama ve işsizliğe son derece katkı sağlamış olacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık 1 milyon 400 bin traktörden yaklaşık 700 bin civarındaki traktör âdeta hurda desteğine muhtaç durumdadır. Bu konuyu da dikkatlerinize arz ediyorum.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)