| Konu: | TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU VE TÜRK MEDENİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 30.04.2014 |
HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı kanunla ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarımla alakalı hemen hemen herkesin kabul ettiği bir husus var; o da: Tarımda verimlilik ve ekonomiklilikle ilgili birinci neden olarak tarım arazilerinin yani tarım işletmelerinin küçüklüğü zikredilmektedir. Bu kanun, genel manada baktığımız zaman, toprak koruma ve arazi kullanımı... "Toprak koruma" dediğimiz zaman genelde algıladığımız husus, bugüne kadar, zihinlerimizde şöyle olabilir: Topraklarımızın kayıplarını tarım dışı amaçlarla kullanımı, erozyonla kaybı, işte, sel felaketi, benzeri hususlarla kayıpları, çoraklaşmayla toprak kayıpları gibi olayları genel manada zikredebiliriz.
Bunlar için bugüne kadar ülkemizde birçok tedbirler aldık. İşte, barajlar yaptırdık, drenaj kanalları yaptırdık, derelerimizi ıslah ettirdik, çoraklaşmanın önüne geçmek için drenaj kanallarının yanı sıra sulama sistemlerini değiştirmeye özen gösterdik, yağmurlama ve damlama sistemlerine geçtik ve böylelikle belki, verimsiz araziler oluşmasının önüne geçmeye çalıştık, önemli ölçüde de geçtiğimiz alanlar oldu ama toprak kaybının nedenlerinden bir tanesinin de atıl vaziyette kalan topraklar olduğunu belki unuttuk. "Atıl vaziyette kalan toprak" demek, "üreticiler tarafından işletilemeyen toprak" demek. Bunun temel nedeni olarak, işletme büyüklüğünün ekonomik limitin altına inmesi yani arazi büyüklüğünün, parsel büyüklüklerinin ekonomik parsellerinin altına inmesi sayılabilir. Yani genel manada baktığımız zaman, bugün, ülkemizde işletme büyüklüğümüzün 5,9 hektar olduğunu düşünürsek ve ülkemizde 3 milyon işletmenin olduğunu ve her işletmenin yaklaşık 10 parsele sahip olduğunu düşünürsek yani 30 milyon parsel olduğunu düşünürsek parsel başına 5-6 dekarlık bir alana tekabül ediyor bu. Eğer tedbir alınmazsa bundan sonraki süreçte bu parsel büyüklükleri daha da küçülecek ve genel manada, bu, ülke ortalamasıdır. Buna ülkemizdeki bazı şehirlere inerek baktığımız zaman 2 dekarlık, hatta 1.000 metrekarelik, 500 metrekarelik, 200 metrekarelik vasıf itibarıyla tarım arazisi olan ama işletilemeyen alanlar olduğunu görebiliriz. Bugün, hepimiz şunu zikrediyoruz: Birçok alanda köylüler arazilerini işletmekten vazgeçiyor. Vazgeçme nedenlerinin bir tanesi işletmelerdeki parsel küçüklüğüdür. 2 dekarlık bir parseli, 1 dekarlık, 500 metrekarelik bir parseli ekonomik olarak işletebilmemiz mümkün değildir. Eğer bu konuda tedbir alınmazsa bu olay bundan sonraki süreçte de artarak devam edecektir.
Şimdi, şöyle düşünelim: Şu anda ülkemizde 5,9 hektar işletme büyüklüğü olduğunu düşünürsek ve içlerinden bunun 1 tane 50 dekarlık bir parsel olduğunu düşünürsek ve bu babanın 5 tane çocuğu olsa, birinci kuşakta 10'ar dekar kalacak, ikinci kuşakta 2'şer dekar kalacak onun da 5 çocuğu olduğunu düşürürsek yani iki kuşak sonra kendiliğinden bu araziler işletilemez hâle gelecek, ekonomik anlamda kullanılamaz hâle gelecek. Üretici, 2 dekarlık bir arazi için de traktörüyle gidecek, mekanizasyon alet ve ekipmanlarıyla gidecek oraya, ilaçlama makineleriyle, gübreleme makineleriyle gidecek, 50 dekarlık, 100 dekarlık arazi için de böyle gidecek.
İşte bunun için, bugün, ülkemizde bu konuda kafa yoran hemen hemen herkesin, tarım ekonomisiyle ilgilenen herkesin, tarımla uğraşan herkesin altını çizdiği bir husus vardır: Bizim ülkemizde tarımsal işletmeler ekonomik limitin altındadır genel manada, onun için verimlilik düşmüştür, ekonomiklik git gide düşmektedir. Oysa, dünyada tedbir alan ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerinde tarımsal işletme büyüklüğünün 50 hektarın üzerinde olduğunu -yani İngiltere, Fransa gibi ülkelerde 50 hektarın üzerinde, Almanya'da 45 küsur hektar, Amerika'da çok daha üstünde bunun- ama bizim ülkemize geldiğinde 5,9 hektar.
Bugün, bu yasayla ülkemizin çok önemli bir sorununa, tarım sorununa hep beraber çözüm bulmaya çalışıyoruz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak. Ben inanıyorum ki, bütün grupların desteğiyle bu önemli sorunun ortadan kalkacağını düşünüyorum.
Bugüne kadar Tarım Bakanlığımızla ve Meclisten çıkan yasalarla birtakım tedbirler almaya çalıştık. 2007 Şubatta Resmî Gazete'de yayımlanan bir kanunla, kullanımına göre tarım arazilerinin büyüklüğünü belirledik yani sulu susuz araziler, dikili araziler, sera arazilerinde belirledik. Tarım Bakanlığımız cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir toplulaştırma yaptı. Buna, ülke tarımı adına emek verenler olarak hep beraber şükran borçlu olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ama bütün bunların bundan sonraki süreçte de yürüyebilmesi için... Bir taraftan Tarım Bakanlığı toplulaştırma yapıyor, arkasından, miras yoluyla tarım arazileri sürekli bölünüyor.
Dünyada gelişmiş ülkeler bunun tedbirini çok önceden almışlar. Bu konuda söylenebilecek yegâne hususun şu olduğunu düşünüyorum: Bu kanun mutlaka çıkarmamız gereken bir kanundur ama bugüne kadar çıkarmadığımız, geç kaldığımız bir kanundur şeklinde bir değerlendirme yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Kanunun içeriğiyle ilgili maddelerine gelindiğinde, bu işin aileler arasında nasıl organize edileceği maddelerinde açıklanacaktır, onun için maddelerine girmiyorum. Meclisteki tüm siyasi parti temsilcilerimizin destekleriyle bu kanunun çıkacağına inanıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)