GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN KURULUŞ YIL DÖNÜMÜNÜN VE ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI'NIN KUTLANMASI, GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİNİN BELİRTİLMESİ GÖRÜŞMELERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:80
Tarih:23.04.2014

ADALET VE KALKINMA PARTİSİ GENEL BAŞKANI VE MECLİS GRUBU BAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanımız, değerli milletvekilleri; heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94'üncü kuruluş yıl dönümünü en kalbi duygularla kutluyorum. Türkiye'nin ve dünyanın tüm çocuklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal'i, Kurtuluş Savaşı'mızı sevk ve idare eden ilk Meclisteki tüm milletvekillerini bu vesileyle bir kez daha rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.

Doksan dört yıl boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında millet için hizmet üretmiş tüm parlamenterlerimize de ülkemiz ve milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Birinci Dünya Savaşı sona erip Osmanlı Devleti'nin toprakları işgal edildiğinde, en son da başkent İstanbul düştüğünde Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'da bir kurtuluş umudu olarak tesis edildi. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında Meclisin bir kurucu meclis mi yoksa Osmanlı Devleti içinde olağanüstü yetkilerle donatılmış bir meclis mi olduğu belirsiz bırakılmıştı. Gazi Mustafa Kemal, Meclisin açılışını duyurduğu telgrafta Türkiye Büyük Millet Meclisinin sivil ve askerî makamların üzerinde olduğunu ifade etmişti. O günün Türkiye'sinde daha cumhuriyet ilan edilmeden Meclisin en üst makam ve merci olarak belirlenmesi başlı başına çok büyük bir hadise, çok büyük bir yenilikti. Gazi Mustafa Kemal, hayatının her safhasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin en üst merci olduğunu defalarca vurgulamış, her meselenin çözüm yeri olarak da daima Meclisi işaret etmişti.

Açıkça ifade etmeliyim ki aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin doksan dört yıllık tarihi işte bu büyük inkılabın çetin münakaşasına sahne olmuştur. Halk, Türkiye Büyük Millet Meclisini çok büyük bir heyecanla benimsemiş, ona daima inanmış ve güvenmiştir. Halk, Türkiye Büyük Millet Meclisini kendi kurumu olarak, kendisinin temsil edildiği makam olarak her zaman kucaklamış ve her zaman muhabbet beslemiştir. Ancak Meclis tek adam olma, diktatör olma heveslileri için, halka ve halkın tercihlerine tepeden bakan kişi ve zümreler için âdeta iktidarlarını paylaşmak zorunda oldukları bir makam olarak kalmıştır. Mutlu ve imtiyazlı bazı kesimler egemenliğin bir kişiden, bir zümreden alınıp Türkiye Büyük Millet Meclisine devredilmesini hazmedememiştir. Doksan dört yıl işte bunun mücadelesiyle geçmiştir.

Askerî darbeler, bürokratik darbe girişimleri, postmodern darbeler, yargı darbeleri, halkın meclisini zayıflatmak, halkın iktidarını gasbedip kendi iktidarlarını tesis etmek amacıyla yapılmıştır. Şunu gururla ifade etmeliyim ki: Meclis, bütün bu darbe ve darbe girişimlerine rağmen dimdik ayakta kalmış, milletin egemenliğini tecelli ettiren bir makam olarak yine bizzat millet tarafından muhafaza edilmiştir.

Aradan doksan dört yıl geçmiş olmasına rağmen bugün hâlâ millî egemenliği, halkın iktidarda olmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm makam ve mercilerin üzerinde olmasını kabullenemeyen kesimler olduğunu biliyor, bunun yansımalarını da maalesef bugün dahi yaşıyoruz. Darbeler sonrası tesis edilen kimi kurumların kendilerini Meclisin, yani millî iradenin üzerinde görmek istediklerine şahit oluyoruz. Çetelerin, illegal yapıların, karanlık örgütlerin Meclisi hiçe sayarak kendi şahsi ve örgütsel çıkarları adına Meclise ve millî iradeye kastettiklerini görüyor ve yaşıyoruz. Aynı şekilde, kendisini elindeki kalemiyle ya da elindeki sermayesiyle her şeyin üzerinde görenlerin Meclise ve millî iradeye hükmetme sevdası içine girdiklerine de şahit oluyoruz. Doksan dört yıl boyunca zaman zaman olduğu gibi, bugün de yargı, bürokrasi eliyle ya da sokakta şiddet üretmek suretiyle Meclisin sesinin kısılmak, Meclisin baskı altına alınmak istendiğini de görüyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisine tepeden bakmak doksan dört yıl öncesine ait bir alışkanlıktır; Türkiye Büyük Millet Meclisini tahkir etmek, zayıflatmak, cumhuriyeti yok saymaktır, cumhuru dışlamaktır.

23 Nisan 1920'de bu Meclis bir kurucu meclis olarak tesis edilmiş.

Nitekim cumhuriyeti kuran da işte bu Meclis olmuştur.

Bu Meclisin içinde ve dışındaki herkesin Meclisin en yüksek merci olduğunu kabullenmesi, bunu artık sindirmesi, Meclis dışı yollara tevessül etmekten de özenle kaçınması gerekmektedir. Meclisi yok saymaya, Meclisi zayıflatmaya yönelik girişimler artık sadece silahlı darbe girişimleriyle olmuyor, modern dünyada silahların yerini başka araçlar alabiliyor ve bu araçlar Meclis ve millî irade hazımsızları tarafından Meclise karşı bir saldırı aleti olarak kullanılabiliyor. Daha birkaç hafta öncesine kadar bunu tecrübe ettik. Sosyal medyanın kötü niyetlilerin elinde millî iradeye saldırı aracı olabileceğini gördük. İllegal yoldan elde edilmiş ses kayıtlarının, ses montajlarının, insanların mahremine girmek ve gözetlemek suretiyle oluşturulmuş şantaj görüntülerinin Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl hedef aldığını gördük. Ne acıdır ki siyasi patilerin Türkiye dışından odaklarla iş birliği ve ittifak yaptıklarını, Türkiye Büyük Millet Meclisine tarihleri boyunca defalarca yaptıkları gibi bir kez daha kastettiklerine şahit olduk. 23 Nisan 1920'nin öncesinde ve sonrasında yaşanmayanlar işte şu son birkaç ay içinde yaşandı. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı, bakanları hedef alındı. Siyasi partilerin genel merkezlerinin, il başkanlıklarının hukuksuzca dinlendiği ve bu dinlemelerin tehdit ve şantaj aracı olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Sanatçılarımızın, gazetecilerimizin, yazarlarımızın dinlenmeler yoluyla şantaja maruz kaldıkları açıkça ortaya çıktı. Hatta, bu ülkenin Dışişleri Bakanlığındaki çok gizli devlet görüşmesi dinlendi ve ses kaydı yayınlandı. Milletimiz tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi bu saldırının mahiyetini anladı ve âdeta, yeniden bir istiklal mücadelesi verircesine sandığa gitti, bir kez daha demokrasiye, millî iradeye, Meclisimize güç verdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Halkımız bir kez daha tercihini millî iradeden, demokrasiden ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden yana koydu. Doksan dört yıl boyunca şahit olduğumuz olumsuzluklar bir yana, halkımız demokrasiyi, millî egemenliği, seçim ve sandığı artık vazgeçilmez bir idare şekli olarak benimsemiştir. Halkın millî iradeye bağlılığı ve inancı daha da güçlenmiştir. 1947 yılında "Sandık namusumuzdur." diyen Mersin Arslanköylü kadınlar şu anda artık 77 milyonun "Sandık namusumuzdur." dediği bir atmosferin oluşmasını sağlamışlardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Meclisimiz, doksan dört yıllık tecrübenin yanında, 23 Nisan 1920'nin heyecanına, umuduna, dinamizmine sahiptir. İşte, 100'üncü yıl kutlamalarına böyle bir heyecanla yürüyoruz. İnşallah, 2020 yılında Meclisin açılışının 100'üncü yıl dönümünü, ardından da 2023'te cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünü hep birlikte idrak edeceğiz. Cumhuriyetimize yaraşır şekilde, 100'üncü yıla dünyanın en büyük, en güçlü, en huzurlu ve istikrarlı ülkelerinden biri olarak ulaşacağız.

Son on iki yılda çok çalıştık ve Türkiye'yi çok büyük hayallerle buluşturduk. Eğitimde, sağlıkta, adalet ve emniyette, ulaştırmada, konutta, enerjide, tarım ve sanayide, sosyal politikalar ve kültürde Türkiye'ye ilkleri yaşattık. Türkiye ekonomisini on iki yılda 3 kattan fazla büyüttük. Dış politikada aktif, barışçı, haklının ve mazlumların yanında duran bir politika izledik. On yıllardır teröre ağır bedeller ödeyen bir ülkeden 77 milyonun kardeşçe geleceğe yürüdüğü bir Türkiye'ye ulaştık. Önümüzdeki dokuz yıl boyunca da daha çok çalışarak, daha çok üreterek, demokrasiye ve kardeşliğimize daha çok sahip çıkarak cumhuriyetimizi güçlendirmeyi sürdüreceğiz.

Bu aziz millet her şeyin en iyisini ve en güzelini hak ediyor. Bu aziz millet kanla, canla, fedakârlıkla kurduğu bu Meclise, canı gibi, evladı gibi sahip çıkıyor ve ona güveniyor. Milletimizi hayal kırıklığına uğratmadan, bir ve beraber olarak, tıpkı istiklalimiz gibi istikbalimizi de inşa etmeye devam edeceğiz.

Bir kez daha ilk Meclisin aziz hatırasını muhabbetle yâd ediyorum. Bütün şehit ve gazilerimize Rabb'imden rahmet niyaz ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 94'üncü yıl dönümü kutlu, mübarek olsun. Heyetinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)