GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR (2/2011) (S. SAYISI: 563)
Yasama Yılı:4
Birleşim:77
Tarih:16.04.2014

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan MİT Kanunu'nun 5'inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MİT, devlet aklının muhafaza edildiği bir kurumdur. MİT, ismi üzerinde, millî olması gerekirken ve milletin istihbarat örgütü olması gerekirken yapılan çalışmalarla, ne yazık ki, birilerinin arka bahçesi hâline getirilmeye çalışılıyor. Yine, başta Sayın Başbakan ve Hükûmet olmak üzere, bütün muhalif kesimleri sindirmek, susturmak ve Türkiye'de her şeyden haberi olan, her şeyin sahibi olan, her konuda bilgisi olan bir yapıyı oluşturmaya çalışan bir anlayışın, Millî İstihbarat Teşkilatını da dizayn etmeye çalıştığı bir durumla karşı karşıyayız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, buralara nerelerden geldik? Buraya geldiğimiz nokta şurasıdır: 17 Aralık ve 25 Aralıkta biliyorsunuz, Türkiye'de asrın yolsuzluğu oldu, hatta tarihî bir yolsuzluktur. Bu, bir travma oluşturdu. Burada şu görüşe varıldı Hükûmet cenahında ve Sayın Başbakanda: "Devlete bu kadar hâkim olduğumuz bir ortamda, on iki yıl sonunda biz bu noktaya nereden geldik? Bu yaptıklarımız nereden ortaya çıktı?" Kendilerini sorgulanmaz gören, kendilerini hiçbir şekilde birilerinin sorgulama hakkı olmadığını düşünen Sayın Başbakan ve heyeti, 17 Aralık ve 25 Aralıkla bir travma yaşadılar.

Şimdi ben buradan açıkça ilan ediyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ve Sayın Başbakan, 30 Mart yerel seçimleriyle beraber, 17 Aralık ve 25 Aralıkta, "asrın yolsuzluğu" denen, iddiaların içerisinde hırsızlığın olduğu, rüşvetin olduğu, adam kayırmanın olduğu, işin içerisinde Başbakan ve bakanların olduğu ve Hükûmete yakın birçok ismin içinde barındığı bir hususun, 30 Martta sanki millet tarafından aklandığı ve kendine güç verildiği konusuna getirildi.

Hâlbuki, sayın milletvekilleri, durum bundan ibaret değildir. Milletimiz hayatının hiçbir döneminde hırsızlığa, rüşvete ve yolsuzluğa prim vermemiştir ama milletimiz öyle bir noktaya geldi ki bir algı yönetimiyle karşı karşıya geldi bu süre içerisinde, tamamen bir algı yönetimi yapıldı. Ve Sayın Başbakan özellikle ele geçirdiği basın marifetiyle... Şimdi ben buradan soruyorum... Bakın, Türkiye'de 10'a yakın gazete, 30'a yakın televizyon bir talimatla aynı manşeti veriyor, aynı başlığı veriyor, televizyonlar aynı konuyu işliyor. Burada işlenen şu oldu: Hırsızlık ve yolsuzluklar sanki bu ülkede hiç olmamış, hırsızlık ve yolsuzluk yapılmamış. Ama ne yapılmış? "Millî devlete karşı, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı, Sayın Başbakana karşı bir darbe girişimi var." Günlerce bu konuşuldu, bu anlatıldı. Vatandaşın haber alma özgürlüğünün önüne geçen bir iktidar, kendi oluşturduğu Pravda'sıyla... Burada, bakın, açık ve net söylüyorum: İsmini hepimizin bildiği gazeteler aynı noktada aynı manşeti yapıyor.

Sayın Başbakan Yardımcısı da diyor: "Biz iyi bir iletişimciyiz, iyi bir algı yönetimi yapıyoruz." Doğru söylüyorsun Sayın Başbakan Yardımcısı, senin başında olduğun ve senin gibi bir heyet, Türkiye'nin gündeminde ne yazık ki fakir fukaranın, garip gurebanın, o milletin malına el uzatmaları konuşulmadığı, sorgulanmadığı bir süreci yaşayarak, bunun karşılığında, sanki Sayın Başbakana ve bu ülkeye bir darbe varmış algısını oluşturdu. Milletimizin kafası karıştı bu noktada. Milletimiz, hata yapmama noktasında duyarlı bir millettir. Milletimiz vicdan sahibidir, milletimiz adildir ama bu noktada kandırıldığını mutlaka anlayacaktır.

Buna rağmen, bütün imkânları kullanmanıza rağmen, Sayın Başbakan Yardımcısı, Sayın Hükûmet, valileri devreye soktunuz -iki buçuk aydır sahadaydım Adana'da- kaymakamları devreye soktunuz, bürokratları devreye soktunuz, devletin bütün imkânlarını kullandınız, bütün medya organlarınızla algı yönetimi yaptınız ama buna rağmen 2,5 milyona yakın oy kaybettiniz, Milliyetçi Hareket Partisi de 2,5 milyona yakın oy artırdı. Yani, vatandaş, hırsızlığı ve yolsuzluğu aklamadı.

Sürem daraldığı için söylüyorum: Bunları MİT Kanunu'yla geçiştiremezsiniz. Buradan açıkça ilan ediyorum: Hırsızlık ve yolsuzluk yapanlar mutlaka hesap verecektir. Bugün mahkemeleri ele geçirebilirsiniz ama mahkemeyikübrada, o fakirin malına el uzatanlar mutlaka hesap verecektir. Kutlu Doğum Haftası'nın olduğu bu günde hep beraber buna "Amin." diyeceğiz. Kim ki haram yemiş, hesabını mutlaka verecektir. (MHP sıralarından alkışlar)