GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KANSER HAFTASI'NA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:74
Tarih:09.04.2014

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Dün, Meclis çatısı altında Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Bu saldırı sıradan bir saldırı olmayıp önceden planlanmış gibi duruyor. Bu saldırganın arkasındaki karanlık güçleri bir an önce açığa çıkarmak yetkililerin ve Hükûmetin görevidir. Bu konuda gerekli uyarıyı şimdiden huzurlarınızda yapmış bulunuyorum.

Nisan ayının ilk haftasının Kanser Haftası olması sebebiyle bu öldürücü hastalığın toplumda meydana getirmiş olduğu tahribatı ve getireceği olumsuz etkileri göz önünde bulundurduğumuzda bir hekim olarak konunun önemini bir kez daha siz değerli milletvekilleriyle paylaşmak ve anımsatmak istiyorum.

Kanser, tıptaki tüm gelişmelere rağmen hâlâ dünyadaki en ciddi hastalıkların başında gelmektedir. Ölüm nedenlerinde kalp hastalıklarından sonra 2'nci sıradadır.

Kanser nedeniyle ölüm oranlarının en yüksek olduğu dört ilimiz İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Tekirdağ'dır. Dikkat edilecek olursa bu illerin ortak özelliği sanayileşmenin en yoğun olduğu illerimizdir. Sanayileşme uğruna gerekli çevresel tedbirleri alamadığımızda kanser görülme sıklığının arttığı da görülmektedir. Bu anlayıştaki ülkemizde son beş yıl içerisinde kanser görülme sıklığı yüzde 12 artmıştır. Yine bu süreçte kansere bağlı ölümlerde yüzde 100'e yakın bir artış mevcuttur.

TÜİK verileriyle hatırlatmak istiyorum: 2002'de kansere bağlı ölümler yüzde 12 iken, 2012'de bu oran yüzde 22 olmuştur. Türkiye'de her yıl yaklaşık 200 bin kişiye yeni kanser tanısı konmaktadır.

Plansız ve denetimsiz sanayileşmenin getirmiş olduğu çevre kirliliği, çarpık kentleşme, yaşam koşullarının elverişsizliği ve beslenme yetersizliğinin olduğu bizim gibi toplumlarda gerekli önlemler alınmadığı takdirde kanserden ölümlerin kalp ve damar hastalıklarını geçerek 1'inci sıraya geçeceği aşikârdır.

Tam da bu anlamda, benim de seçim çevrem olan Kocaeli buna tipik bir örnektir. Türkiye'de kanserden ölümlerin oranı yüzde 21 iken, Kocaeli'de bu oran yüzde 26'dır, Dilovası'nda da bu oran kalp ve damar hastalıkları oranını geçerek yüzde 33 olarak 1'inci sıradadır.

Dünya Sağlık Örgütü, son yıllarda kanser görülme sıklığı ve buna bağlı ölümlerin artışı bugünkü koşullarla devam ederse gelecek on yıl içerisinde kanserden ölenlerin kalp ve damar hastalıklarından ölenlerden daha fazla olacağını tahmin etmektedir.

Yine, Dünya Sağlık Örgütü, 2030 yılına kadar yaklaşık olarak 27 milyon kişiye yeni kanser tanısı konulacağını, 17 milyon kişinin ne yazık ki yaşamını yitireceği tahmininde bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanserin tedavi maliyetinin çok yüksek olması da ayrıca kanayan bir yaramızdır. Kansere yakalananların yakınları bir taraftan bu ölümcül hastalıkla mücadele ederken bir taraftan da tedavisinde yaşadıkları zorluklarla mücadele etmektedirler.

2012 verilerine göre, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların Türkiye'deki adedi 7 milyon 650 bindir. Bunun maliyeti yaklaşık 1,5 milyar Türk lirasıdır. Üstelik bu ödediğimiz 1,5 milyar Türk lirasının yüzde 94-95'ini ithal etmekteyiz. Yani bir başka deyişle, biz Türkiye olarak dışarıya kanser ilaçlarının temini için her yıl 1,5 milyar Türk lirası para veriyoruz. Buna rağmen, vatandaşlarımız çoğu zaman ilacı bulamıyor, ilacı bulsa -karaborsaya düşmüş- gerektiğinden çok bedel ödeyerek almak zorunda kalıyor. Hatta bazı ilaçların devlet tarafından geri ödeme listesine alınmamış olmasıyla ne olduğu belirsiz, tam kaotik bir ortamla karşı karşıyayız.

Önerim şu: Sağlık Bakanlığının bir an önce konuya müdahale ederek, insan yaşamı üzerinden rantı düşünenlere izin vermemesi gerekir. Bu ilaçları tekelci sermayenin elinden bir an önce kurtarması gerekmektedir. Maliyetin bu kadar yüksek olduğu bilgisiyle, nedenlerinin yüzde 80'inin mesleki ve çevresel faktörlere bağlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, erken tanı ve alınacak tedbirlerle önlenmesi mümkün olan kanser vakalarında devletin belirli yaş gruplarını belirli zaman aralıklarında izlemesi gerekiyor, rutin tetkiklerin ve taramaların devlet tarafından karşılanması gerekiyor. Böylelikle hastalık görüldükten sonra tedavisinin pahalılığı yerine daha az maliyetle koruyucu tedbirlerin alınabileceği aşikârdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)