| Konu: | TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 01.03.2014 |
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 559 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 11'inci maddesinin Anayasa'ya aykırı olması sebebiyle tasarı metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Bu konuda söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu maddede ne getiriyor? Türkçenin yanı sıra "Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında da geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak amacıyla, özel öğretim kurumları açılabilir. Bu kurumlarda eğitimi ve öğretimi yapılacak dil ve lehçeler Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir." hükmü kanun hâline getirilmek istenmektedir. Bu, Anayasa'nın 42'nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca devletin gözetimi ve denetimi altındadır, özel eğitim öğretim dâhil olmak üzere. Yine Anayasa'nın 42'nci maddesinin son fıkrası uyarınca eğitim ve öğretim dili Türkçedir. Anayasa'nın 3'üncü maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti devletinin dili Türkçedir.
Evet, değerli arkadaşlar, şimdi, aşama aşama nereye gidiyoruz? Bu tespitleri yaparken, bunlar gelirken nihai sonuç nereye gidiyor? Buraya gitmeden önce bazı tespitleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, İmralı'daki teröristbaşı PKK'nın 4'üncü kongresinde "Politik Rapor" adı altında şunları söylüyor: "Bağımsız bir kimlik kazanılmamış ki, o kimliğe dayalı politikalar, dolayısıyla kaderini tayin hakkı, insan hakları, kültürel haklar, siyasi haklar söz konusu edilsin. Öncelikle halledilmesi gereken kimlik sorunudur. Kimlik savaşının kazanılması birincil derecede önem kazanmaktadır. Bireysel düzeyden tutalım, ulusal düzeye kadar geliştirmeye çalıştığımız, kazanmaya çalıştığımız ulusal kimlik ve onun üzerinde gelişecek toplumsal özgürlük iradesidir." demişti. Özgürlük sosyolojisinde de sınırlara dokunmadan millet inşa etme projesinden bahsetmiştir. Terör yaparak sınırları değiştiremeyenlerin, sınırlara dokunmadan millet inşa etmek, ardından da inşa edilmiş olan milletin kendi kaderini tayin etme hakkı bağlamında harekete geçeceklerini söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur.
AKP'nin açıkladığı demokratikleşme paketi projesinin öncesinde Kürdistan meclisi gibi çalışan DTK adına aynen şu değerlendirmeler yapılmıştır: "Kürdistan halkının millet olmaktan kaynaklı hakları pazarlık konusu yapılamaz." Devamında da talep olarak "Ana dilde eğitim, Kürtlere ve diğer aidiyetlerin haklarına ilişkin anayasal güvence, Kürdistan halkının kendi kendini idare etmesi ve Kürtçenin resmî dil olarak kabul edilmesi, süreçten bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekir." denilmiştir.
Şimdi bu değerlendirmelere baktığımızda, bu değerlendirmeler ne zaman yapılmış? Üç beş yıl içerisindeki yapılan değerlendirmeler. Peki, aşama aşama nereye doğru gidiyoruz? Özellikle açılım politikasıyla başlayan politikalar neticesinde geldiğimiz nokta ortadadır. Bakın, bugün ne diyorlar? 30 Marttan sonra özerklik ilan edilmesinden bahsediyor. Yine ne söyleniyor? 30 Mart seçimlerinin Kürdistan'ın sınırlarının çizildiği bir seçim olmasından bahsediliyor.
Şimdi, biz bu açılım politikasıyla neler yapmıştık? İşte, silahlı teröristler sınır dışına çıkacaktı, bölgede barış olacaktı, huzur olacaktı. Şimdi, bırakın bunu, sizin Başbakan açıklıyor: "Silahlı teröristlerin yüzde 15'i bile sınır dışına çıkmadı." diyor. Şimdi, burada, baktığınız zaman bölgede bir paralel devlet oluşmuş vaziyette. Yani bunu artık görmek lazım. Sizin "barış" dediğiniz, ülkenin bir bölümünü teröristlere teslim etmek ve orada bir devlet kurdurmak mıdır? Yani burada gidilecek nihai hedef ve nihai sonuç budur. İstenilen, o bölgede nasıl Irak'ta, Suriye'nin belli bir bölümünde Kürt devleti kurulduysa, bunun son aşaması ve nihai hedefi ülkenin bir bölümünde de Kürt devletini kurmaktır. Bu Kürt devletinin kurulmasına müsaade etmediğiniz müddetçe, işte oradaki bugün silahlı teröristlerin bölgeye hâkim olduğu yerdeki güçler, bu talebi yerine getirmediğiniz müddetçe, yeniden orada çatışmaları başlatacaktır. Bunun sonu nereye gidecektir? Tavizin sonu yoktur. Gelinen nokta oraya doğru gitmektedir.
Teşekkür ediyorum.
Hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)