GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:71
Tarih:01.03.2014

FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan "İstanbul'un silüetini bozan gökdelenlerin sahiplerine küstüm." demişti ya, ben de Sayın Kuzu'ya küstüm. Yani şu önergeye dikkat etse anayasa profesörü olarak "Evet, doğrudur bu, yapalım." demesi lazım ama maalesef olmuyor.

Önerge ne? Değerli arkadaşlarım, önerge şu: "Güneşin batma saati" diye bir saat belirleniyor. Güneşin batma saati meridyenlere göre her meridyende iki dakika, üç dakika fark eden bir durum. Dolayısıyla her ilçede değişecektir güneşin batma saati ama bu güneşin batma saatine hüküm bağlıyoruz, "Siyasi partilerin propagandalarının bittiği zamandır." diyoruz, "Toplantı, gösteri ve yürüyüşünün bittiği zamandır." diyoruz. O zaman, değişken olan bu hükme bir açıklık getiriyoruz, diyoruz ki: "Kaymakamlar, ilçesindeki güneşin batma saatini tespit etsin, mutat vasıtalarla ilan etsin, İnternet sitesine koysun. Seçim zamanlarında da siyasi partiler kargaşaya gitmesin. Bir uzman çavuşun veya jandarmanın, polisin baskısı altında, güneş ne zaman battı, ne zaman batacak kaygısına kapılmasın."

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Diyanet takviminde bunların hepsi var.

FARUK BAL (Devamla) - Kış günlerinde hava bulutlu olduğu zaman, kapalı olduğu zaman güneşin batıp batmadığı belli olmaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Diyanette var, telefonda var.

FARUK BAL (Devamla) - Dolayısıyla, buna bir açıklık getirilsin. Bunun demokrasideki tam adı: Hukuk kuralları, güvenilir bir şekilde kanun hâline getirilir. "Sayın Kuzu'ya küstüm." derken, "profesör" unvanı ile Anayasa Komisyonu Başkanlığı görevini yürütürken, bu kadar "hukukun üstünlüğü" kavramına riayet etmesi gerekirken, hukukun güvenilir bir şekilde kanunlaştırılması ilkesine "hayır" dediği için küsüyorum. Dolayısıyla, demokratikleşme gibi bir amacı olmadığını biliyorum. Dönüyorum başka bir sayfaya.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun, "millet bütünlüğü" kavramını ortadan kaldırmayı amaçlamış bir kanundur. Tarihin aydınlatıcı projektörünü sizin vicdanlarınızın üzerine tutarak, buradan bir sonuç çıkarmanızı temenni ederek sözlerime o açıdan devam edeceğim.

Osmanlı İmparatorluğu, 400 çadırlık kayı boyundan 3 kıtada altı yüz yıl hüküm süren bir cihan imparatorluğudur. Bu cihan imparatorluğu hâline gelmesinin en önemli iki tane temel unsuru vardır: Biri, İslamiyet; diğeri, Türklük. Bu iki kavrama sarıldığı, bilimi, teknolojiyi ön planda tuttuğu müddetçe Osmanlı yükselmiş, bu kavramlardan uzaklaştığı müddetçe de Osmanlı İmparatorluğu önce duraklamış, sonra gerilemiş, sonra çökmüştür. Çöküşü, 19'uncu yüzyılda dramatik bir noktaya ulaşmıştır.

İşte, o 19'uncu yüzyıla geldiğimizde Osmanlı aydınlarında şu kavram karşımıza çıkıyor: "Etrâkıbîidrâk", eski bir tabirdir, açıklamak istiyorum. "Etrâkıbîidrâk" şu demektir: "Etrâk", Arapçada "Türk"ün çoğulu yani "Türkler", "bîidrâk" ise "idrak" kelimesini olumsuz kılan "bî" ekiyle olmakta ve tam Türkçe anlamı da "idraksiz Türk." İşte, bu "idraksiz Türk" kavramı, Osmanlıyı var eden, yücelten, yükselten, altı yüz yıl boyunca 3 kıtada hüküm sürmesini sağlayan o muhteşem cihangir imparatorluktan yavaş yavaş çökmeye ve arkasından da dağılmaya gelindiği noktada ortaya çıkmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nun -altmış yıl civarında- 1850 yılından itibaren bütün topraklarını kaybederek Anadolu'ya çekilme ve orada da bir Kuvayımilliye ruhu ile, imparatorluğun dağılmasından sonra, külleri üzerinde bir devlet yaratmaya çalışmasının ifadesidir. Şimdi, bu, Osmanlı İmparatorluğu'nun millet bütünlüğünün, "idraksiz Türk" anlayışının imparatorluğa hâkim olmasıyla gerçekleşmiş, tarihî bir gerçektir. Bugüne yansıması ise -devam edeceğiz ama- Türk millet bütünlüğünün etnisitelere bölünerek bu topraklarda da, "Türklük" kavramının, nasıl Osmanlı çökertildiyse, bu Anadolu'da Kuvayımilliye ruhuyla kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyetinin nasıl çökertileceğinin işaretidir ve hepimizin üzerinde ciddi bir sorumluluktur. Bu, bir partinin sorunu değil, Türk milletinin sorunudur. Bu konuya devam edeceğiz.