| Konu: | ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ'IN (11/31) ESAS NUMARALI GENSORU ÖNERGESİ ÜZERİNDE HÜKÛMET ADINA YAPTIĞI KONUŞMASI SIRASINDA ŞAHSINA VE MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİNE SATAŞMASI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 01.03.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Adalet Bakanının burada yapmış olduğu konuşmalara canıgönülden inanmak isterdim. Canıgönülden, basına düşmüş olan birtakım bilgilerin, belgelerin yanlış olduğunu ispatlamasını veya bizi ikna etmesini isterdim. Ancak Sayın Adalet Bakanı, hakkında verilmiş gensoru önergesinin ciddiyetini müdrik ancak bunun sonuçlarını idrak edemeyecek şekilde bir savunma yaptı. Gensoru önergesinin rüya tabiriyle, yalan yanlış, çalakalem düzenlendiğini ifade ederek bizi itibarsızlaştırdığını, kendisini de itibarlı hâle getirdiğini beyan etti. Bakalım itibar kimde?
Bu gensoru önergesinin adı besbelli bellidir. 17 Aralıkta ortaya çıkan ayakkabı kutularının, para kasalarının içerisinde bulunan, sağa sola saçılan milyon dolarların, milyon euroların, yargı eliyle, yargı eğilip bükülerek düz bir hâle getirilip sanıkların aklanması, şüphelilerin aklanması için Adalet Bakanlığı aracı olarak kullanılmıştır. Bunu tespit amacıyla verilmiştir. Bunu ben biliyorum, bunu Türkiye biliyor, Türk milleti biliyor. Sayın Adalet Bakanı idrak edememiş demek ki. Anlamasını temenni ederim.
Bu gensoru önergesi, sonucu itibarıyla, Zarrab denilen bir İran asıllı şahsın, Hükûmetin 4 Bakanını nasıl teslim aldığını ispatlamak için verilmiştir. Milyon dolarlarla 4 Bakanı, 4 Bakan çocuklarını nasıl satın aldığını ispatlamak için verilmiştir. Bunu idrak etmesini beklerdim bir Adalet Bakanından.
Bu gensoru önergesi, El Kadı adı altında uluslararası terörle iş birliği yapan bir şahsın Başbakanlık korumalarıyla ve Başbakanın çocuklarıyla iş tuttuğunun ve bu iş tutma çerçevesi içerisinde Türkiye'de şirketler kurduğunun, bu şirketlerin Başbakan talimatıyla, Başbakan yardımıyla ve AKP Hükûmetinin desteğinde birtakım faaliyetlerde bulunduğunu ortaya koymak için verilmiştir. Adalet Bakanının bunu görmesini beklerdim, bunu anlamasını beklerdim bir hukukçu olarak. Bir hâkimin hakikaten peygamber postunda oturan kişi olduğunu idrak eden bir kişi olarak üzerine yürümesini beklerdim, ancak kendisini savunmaya kalktı. Kendisini savunurken de rüyayı, çalakalemi ve yalan yanlış gibi bilgilerle; cılız, basit bir savunmaya girdi.
Asıl savunmasında beklediğimiz şudur: "İzmir Başsavcısına telefon ettim." diyor. Ne konuştuğunu bilmeyiz. "Adana Başsavcısına telefon ettim." diyor. Ne konuştuğunu bilmeyiz. Kendisi eğer buraya rüyayı değil gerçeği anlatacak ise o takdirde hakkında düzenlenmiş olan fezlekeler niçin buraya gelmiyor? Meclis Başkanı iade etti. Meclis Başkanı farz edelim ki -dediği doğru olabilir- "Bunun içerisinde gizli saklı bilgiler var, şunu ayıkla da gönder." demiştir. İşte Adalet Bakanının vermesi gereken hesap şu: İzmir Başsavcısını değiştirdin. Nereye? Adı var, kendi olmayan bir mahkemeye, istinaf mahkemesine başsavcı. Yerine mutemet bir adamını atadın, giden fezlekeyi o adam aldı, sümen altı etti, gelmiyor geriye. Adana Başsavcısını... Dediğin doğru olabilir ama fezleke geri gönderildi Sayın Meclis Başkanı tarafından. Niye geri gelmiyor? Çünkü oranın başsavcısını da değiştirdin çünkü kendine göre bir yargı yaratmak istiyorsun çünkü AKP'nin Adalet Bakanlığına vermiş olduğu misyon, vermiş olduğu mesele, vizyon bu. Yargıyı eğ, bük, yolsuzlukları kapat, ortaya saçılmış milyon dolarların, euroların fotoğraflarıyla, görüntüleriyle, tapeleriyle ortaya çıkmış olan milyon dolarlık yolsuzlukları kapat. Nasıl kapatacaksın? Ancak böyle yargıyı eğerek, bükerek, siyasallaştırarak.
1. Daireyle ilgili olmak üzere, Anayasa'ya, yasaya ve teamüllere aykırı dedik. 2010 tarihinden bu yana 1.Dairede niye üye değişikliği olmadı da siz HSYK'nın başına gidip toplantı yaptığınız gün bu üye değişikliği gerçekleşti? Düşün, bunun hesabını verin. Üye yapısı değiştikten sonra niçin, ikinci gün yani 16 Ocak tarihinde yolsuzluk operasyonunu yapan savcılar görevden alındı? Evet, doğru, üçüncü 97 hâkimli kararname mazeret kararnamesidir. Onun içinde niçin yolsuzluk operasyonuna girmiş olan kişileri, görevli savcıları, savunmasını almadan, hakkında disiplin soruşturması yapmadan tayin ediyorsunuz, bunun hesabını ver. Üçüncü 166 kişilik hâkim kararnamesi mazeretli de olabilir, doğru olabilir ama bunların içerisine niçin yolsuzluk operasyonunu soruşturan hâkimler, savcılar konuldu, onun hesabını ver.
Sayın Bakan demeseydi bunu size söylemezdim, "Bu namus ve şeref meselesidir." dedi. Namus ve şeref meselesiyse Sayın Bakanın namusunu, şerefini kurtarın. Bizim açımızdan öyle değil. Sayın Bakan diyor ki: "Bana bunlar iftiradır, bu namus meselesi." Eğer iftiraysa bunun yolu belli hukuk düzeninde, parlamenter demokratik düzende. Bu fezlekeler gelsin, bu gensoru araştırmasıyla ilgili olmak üzere "evet" oyu verin, Sayın Bakanı beraber aklayalım eğer dedikleri doğruysa ama dedikleri yanlış ise hesabını burada gelsin, burada versin.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Müddei iddiasını ispata mecburdur, sen iddia ediyorsun!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - 17 Aralıktan beri kararı verdiniz zaten!
FARUK BAL (Devamla) - Sayın Bakan bunu namus meselesi yapıyorsa, Sayın Bakanın bu ifadesini ben Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekillerinin vicdanına havale ediyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Biz de iftira atalım, siz de cevap verin!
FARUK BAL (Devamla) - Onun bu talebini doğru değerlendireceklerine inanıyorum.
Ve geçtiğimiz süreç içerisinde cumhuriyet tarihinin en ağır krizini yaratan, yargı alanında en ciddi sorunları yaratan, yargıyı eğip büken, sadece siyasallaştırmayan; Anayasa'ya aykırı, demokratik parlamenter sisteme aykırı, hâkimlerin bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine aykırı iş yapmış olan Sayın Adalet Bakanı hakkındaki gensorunun açılması ve bu şekilde aklanacaksa yine aklayın, parmaklarınız neredeyse; yok, hakkında vaki şüpheler sizin vicdanınızda da bir anlam ifade ediyorsa o takdirde gereğini yapın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)