GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:70
Tarih:28.02.2014

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27'nci maddesi hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın bir mahareti var, hakkını vermek lazım. Herkesin gözüyle gördüğü, kulağıyla duyduğu şeyleri o görmez, duymaz. Böyle kalsa iyi, "Bir de gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar." diye kitlelerin kafasını karıştırır. Görmeyen o mu, kitleler mi, şaşırır kalırsınız. Bakın oğluyla yaptığı "Evdeki milyonlarca liralık nakdi evden çıkartın." talimatı verdiği telefon konuşması. Sesler Başbakan ve oğluna mı ait? Öyle gözüküyor. Oğlunun sebepsiz, haksız zenginleşmesinin emareleri ortada mı? Evet. Bunlar için yargıdan, hesap vermekten kaçıyor mu? Evet. Daha ne? Elinde tüm imkânlar var. Şu dinlemelerle ilgili uzmanlardan oluşan bir heyetten kurgu, montaj olduğuna dair belge var mı? Yok. Teknoloji Bakanı diyor ki: "Teknik incelemeye bile gerek kalmayacak kadar açık. Yok, böyle bir şey olmamıştır." Burada da tüm vekiller bir mukaddes mutabakat korosu gibi "Elhak olmamıştır."

Bu durumun bir de tam tersi var: Kimsenin görmediğini o görür, o duyar ve bir tek o iddia eder. Kendinden şüphe edersin "Kör müyüm, sağır mıyım?" diye. Kabataş'ta bir hanımefendinin Gezi eylemcilerince insanlık dışı tacize uğraması iddiası böyledir. Bu olayı hanımefendi ve Başbakandan başkası görmemiştir. İddia var, görüntü yok, şahit yok, bir muamma. Devleti sen yönetiyorsun, koy ortaya görüntülerini, bu iddialara cevap ver. Yok. Anlaşılıyor, bir tek o görmüş.

Yine Gezicilerin camiyi saygısızca kullanmış olmaları iddiası böyledir. İmam çıkar "Yok böyle bir şey." der. Oradaki insanlar "Olmadı böyle bir şey." der, o iddia eder. İnanç değerleri üzerinden siyasete devam.

Milletin menfaatleri kavramı da Erdoğan'da farklı, devlet unsuru taşıyan insanlarda farklı tecessüm ediyor. Çözüm dediği çözülme süreci böyle, yargı bağımsızlığı böyle, demokrasi, insan hakları böyle, eğitim böyle, milletin menfaatleri de böyle. Erdoğan'a deniliyor ki: "Sayın Başbakan, bu dershaneler düzenlemesi yanlış. Millî Eğitimin altyapısı muhkem kılınmadan, sınavlar ortadan kaldırılmadan dershaneleri kapatırsanız sizin tabirinizle paralel yapıya değil, fakruzaruret içerisindeki ailelere zeki ama hâli vakti yerinde olmayan çocuklara zarar verirsiniz." "Yok efendim, bu düzenlemelerle ailelerin soyulması sistemine paydos.", "Dershaneler dolayısıyla ailelerin cebinden para alınmasına hayır." Buyurun bir hesap yapalım, rakamlar ne diyor. En ucuz dershane ücreti 1.000 TL ile 1.500 TL arasında değişmektedir. Ortalaması 1.250 TL olduğu kabul edilirse dar gelirli vatandaşımız taksitlendirme yaparak aylık 100-150 lira taksit ödeyerek çocuğunu dershaneye gönderebilmektedir.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) - 1.000 liraya dershane mi varmış!

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - En ucuz okul ücreti 10 bin TL'den başlamaktadır. 1.500 TL devlet desteğini düştüğümüz zaman geriye 8.500 TL gibi bir ücreti öğrenci velisinin ödemesi gerekiyor. Dar gelirli vatandaşımız bu ücreti nasıl ödeyecek? On iki taksitle ödemeye çalışsa aylık 710 TL yapar. Bu, sadece bir çocuk için ödenecek ücret. Dar gelirli vatandaşımız bütçesinden sadece okul ücreti olarak aylık 710 TL'yi nasıl ayırsın? Yoksa, amacınız eğitimde fırsat eşitliğini bozmak mı? Sadece belirli gelirin üstündeki insanların çocukları mı iyi eğitim alsın? Evet, böyle bir adalet anlayışı.

Bu taslak bu yüzden fakire fukaraya, imkânı olmayan, gözlerinden zekâ fışkıran çocuklarımıza ihanet yasasıdır. Rakamlar ortadayken ve bu rakamlar açıkça fakir aileler ve çocuklarının aleyhineyken "Hayır, bu iddialar yanlıştır. Bu, milletin lehinedir." demek abesle iştigaldir.

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)