| Konu: | MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 28.02.2014 |
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben dershanelerin kapanmasını istiyorum; bir milletvekili olarak değil, bir baba olarak. Böyle saçma sapan bir eğitim sistemi olmaz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Parti politikasına ters oldu.
VAHAP SEÇER (Devamla) - Anlatacağım, anlatacağım.
Bir taraftan çocuklarımızı daha iyi eğitim alsın diye özel okullara göndereceğiz, diğer taraftan ortaya konan müfredatla üniversite sınavlarında çocuklarımıza sorulan soruların müfredatları birbirleriyle örtüşemeyecek ve bir kez daha para ödeyeceğiz, çocuklarımızı etütlere göndereceğiz, dershanelere göndereceğiz. Şimdi, belki çelişki gelecek ama bu yasaya da "hayır" oyu vereceğim. Bu bir çelişki, paradoksal bir durum.
Ben Sayın Bakana, Sayın Nabi Avcı'ya inanıyorum. Gerçekten müktesebatı olan bir insan. Komisyon çalışmalarında da kendisini takdirle izliyorum. Feraset sahibi, sağduyulu, düzgün, değerli bir Bakanımız. Bana desin ki: "Sevgili milletvekilim, eğitim sisteminde problem var, gerçekten biz bunu gördük. Eğitim sisteminin bu sorununu çözecek, niteliğini artıracak bir düzenleme yapıyoruz. Bana inanabilirsin." Ben bu düzenlemeye "evet" oyu vereceğim ama öyle değil.
Şimdi, siz yaklaşık olarak on iki yıldır iktidarsınız ama iktidarsız iktidarsınız. Nerede iktidarsız iktidarsınız? Şimdi, bir HSYK düzenlemesi oldu. O on iki yıllık iktidarsız iktidarınızı tam iktidara çevirmek için bir HSYK düzenlemesi yaptınız. Şimdi, millî eğitim sisteminde de aynı saikle, aynı sebeple düzenleme yapıyorsunuz.
Bakınız, özellikle 17 Aralık tarihinden bu yana cemaatle yatıyoruz, cemaatle kalkıyoruz. Bazı milletvekili arkadaşlarım özellikle sert tartışmalarda bizleri suçluyorlar. Dün de bir arkadaşım bu tartışmalar sırasında bana yönelik dedi ki: "Bu cemaat sevgisi nereden geliyor? Bir anda cemaatçi oldunuz." Şimdi, değerli arkadaşlar, ben cemaatçi değilim, ben biat kültüründen de gelmiş bir insan değilim. Ben bu ülkede bireyim. Ben bu ülkede özgür bir yurttaşım ama illa birici olacaksak, bir topluluğun mensubu olacaksak, bir ferdin peşinde olacaksak, izinde olacaksak, ben Atatürkçüyüm. (CHP sıralarından alkışlar) Ama cemaatçi tarikatçı değilim.
Gerçekten enteresan bir düzenleme; bir tarafta dershaneler kalkıyor, bir tarafta da aslında kadrolarda önemli değişiklikler yapılıyor. İdari kadrolarda, müdürler, müdür yardımcıları, bunların görevleri yasa yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sona eriyor ve atamalar yapılıyor. Yani bir anlamda cemaatçi idari personeli ya da yönetim personelini işten el çektireceksiniz, kendinizin fikrine uygun yeni atamalarla, yeni idari kadroları yeniden yapılandıracaksınız.
Şimdi, dün Sayın Başbakan Uşak'ta konuşuyor, yine bu dershanelere ilişkin değerlendirmeler yapıyor. Diyor ki: "Dershaneler meselesi çıktı, biliyorsunuz. Göndermeyin bundan sonra oralara. Okullarımızda hafta sonlarında ders vereceğiz. Takviye derslerin parasını da biz ödeyeceğiz, özel okullarda bile. Özel okula gidiyor, para veriyor, bir de dershaneye gidiyor, yine para veriyor, bu nasıl iştir? Hep 'money, money, money' Artık bu oyunu bozmaya mecburuz. 30 Mart bu oyunu bozma tarihidir." Hoppala, şimdi az önce söylediğim konular.
Ben bir inceleme yaptım, bu on iki yıllık, on bir buçuk yıllık süre içerisinde acaba Sayın Başbakanın söyledikleri doğru mu yoksa çelişkili bazı durumlar mı var? Baktım, dershane sayısı 2 kata çıkmış, 2.122'den 3.961'e. Yani bugün "Dershaneleri kapatalım." diyen anlayış, bu süre içerisinde dershaneleri tabii ki teşvik etmiş -bu kadar süre içerisinde 2 katına çıkıyorsa ortada bir teşvik var, bir destek var, bir yol açma var- 2 katına çıkmış. Öğrenci sayısına bakıyorum, bu doğaldır, nüfus artışından kaynaklanan ya da eğitime katılan nüfustan kaynaklanan bir artış var bir miktar ama burada da 600 binden 1,3 milyona çıkan dershaneye giden öğrenci sayısı. Yine, aynı şekilde öğretmen sayısı artmış, 20 binden 52 bine çıkmış dershanelerde eğitim veren öğretmen sayısı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, hiç kimse, hiçbir birey, hiçbir yurttaş keyfiyetten çocuklarını dershaneye göndermiyor, mevcut eğitim sisteminde sorun var. Yarın dershaneler kalktı, 2015'in Eylül ayında tamamen ortadan kaldırdık. Şimdi, hani, saik, para veriyor ya, yurttaş para veriyor ya bunu ortadan kaldıracağız, dershaneleri kapatıyoruz. Yani, ilk etapta baktığınız zaman sanki toplum yararına bir düzenleme yapılıyor. Hayır, öyle değil. Eğitim sistemi devam ediyor, bozuk düzen devam ediyor, bozuk sistem devam ediyor. Yine, üniversitelere giderken ya da lise sınavlarına hazırlanırken öğrencilerin ek derse ihtiyacı var. Bu sefer ne olacak? Gelir düzeyi orta düzeyde olan ya da iyi düzeyde olan veliler çocuklarına ders alma imkânına sahip olacak, özel öğretmen tutacak, evine çağıracak, çocuklarına ders verdirecek. Peki, gelir düzeyi düşük olan aileler ne yapacak? Onlar ders verdiremeyecek çünkü paraları yok, gelirleri yetersiz. Peki, bu, eğitimde fırsat eşitliğine aykırı değil mi? Böyle bir sosyal devlet anlayışı olabilir mi? Bu, tamamen, ortaya konulan saikle çelişen bir durum.
Şimdi, tasarıda, dershanede eğitim veren öğretmenlere ilişkin bir düzenleme var, bu da ilginç bir düzenleme. Yani, bir yerde "Dershaneleri kapatıyoruz, öğretmenler işsiz kalıyor ama onlara da bir miktar şirinlik yapalım." "Ne yapalım?" "Onları da KPSS'siz yani diğer eğitim fakültelerinden mezun olmuş öğretmen adayları gibi KPSS'ye sokmayalım." "Ne yapalım?" "Onları bir sözlü sınava tabi tutalım." Bunun kriterleri de ne, anlamış değilim, bıyık modeli mi, saç modeli mi, boyu posu, cinsiyeti, giyimi kuşamı mı, onu siz takdir edin. "Bu insanlara diğer öğretmenlerden ya da öğretmen adaylarından farklı olarak direkt eğitim kurumlarında, Millî Eğitime bağlı okullarda kadro verelim ve öğretmen yapalım." Bu adaletsiz bir durum.
Bakın, dün burada bir araştırma önergesi verildi, bir parti grubu tarafından, atanamayan öğretmenlerin sorunlarını araştıralım diye. Dün burada hatipler bu konuda çok önemli değerlendirmeler yaptı, biz de taze bilgi sahibi olduk. 300 binden fazla atanamayan öğretmen var. Hâlâ da bunun yanında eğitim fakülteleri açılıyor. Geçtiğimiz günlerde torba yasayla bir üniversite açıldı, özel üniversite, Biruni Üniversitesi. Baktım, hangi fakülteler var bu üniversitenin içerisinde? Eğitim fakültesi var. Bir taraftan bağırıyoruz, işte, dün Sinop'ta -Sayın Havutça az önce bana hatırlattı, "Bunu kürsüden dile getirin."- bir öğretmen adayı kardeşimiz intihar etmiş. Kimya öğretmeni, İstanbul'da iş bulmuş, bir miktar çalışmış, işsiz kalmış, kentine, memleketine gitmiş, orada depresyona giriyor çocuk, bunalıma giriyor, intihar ediyor. 130 bine yakın da şu anda Millî Eğitimde öğretmen açığı var. Bunu Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmeleri sırasında dile getirdi. Bir taraftan böyle bir sıkıntınız söz konusu. Yani 130 bin kadronuz var, boş kadronuz var, öğretmen atamıyorsunuz, 300 bin atanamayan öğretmeniniz var. Diğer taraftan, 50 binden fazla açığa çıkacak olan, dershanelerdeki öğretmenlere siz farklı bir uygulama yapıyorsunuz. Bu adaletsiz bir yaklaşım.
Türkiye'de eğitimin sorunları çok çok fazla. Bakın, geçtiğimiz yıl burada kavga dövüş, bir eğitim sistemi, yeni bir anlayış, 4+4+4 eğitim sistemi kabul edildi. Millî eğitim Türkiye'de sizin döneminizde, AKP hükûmetleri döneminde yazboz tahtasına döndü. Sayın Bakan beşinci bakan. Sanıyorum, 10'dan fazla da -belki bu 14'üncü, 15'inci önemli düzenleme- millî eğitim konusunda düzenlemeler yapıldı. Yazık oluyor. Bakın, kendi aranızdaki siyasi tartışmalarla Türkiye'nin geleceğini yok sayarak, millî eğitim sistemine müdahale ederek, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza müdahale ederek heba ediyorsunuz, yazık ediyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)