GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:113
Tarih:30.05.2012

CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, torba kanunun 1'inci maddesi üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu tespit etmek gerekiyor: Türkiye'de devlet yönetim anlayışı artık torba yasalara teslim edildi. Bırakınız vatandaşları, avukat arkadaşlarımız, hukukçularımız bile bu süreci takip edemez hâle geldi. Bakın, 4+4'le ilgili, hiç birbiriyle alakası olmayan konular aynı kanunun içerisine konuluyor ve oradan Kamu İhale Kanunu geliyor karşımıza. Şimdi, bunun bir benzeri yine, korsan taksilerle mücadele anlayışı çerçevesinde bir de bakıyoruz kanunun 1'inci maddesinde hiç birbiriyle ilgili olmayan? Bakın, hava yollarına, hava iş kolunda çalışanlara grev yasağının gelmesiyle korsan taksilerin ne alakası var?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Yangından mal kaçırıyorlar.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) - Yine, belediyede sınav kazanmış adam, görevine başlayacak, getirilen kanunun maddesinde şu söyleniyor: "Davadan vazgeçmek şartıyla." diyor. Sen devlet olarak kusurlusun, vatandaşın hakkını vermemişsin, bir de şimdi dava açmış adam, hakkını arıyor, oradan, davadan vazgeçmek şartıyla yani avukatlık ücreti, dava masraflarından da imtina edecek. Böyle bir devlet yönetimi anlayışı olur mu? Maalesef Türkiye'de emek düşmanı, işçi düşmanı, köylü düşmanı bir iktidarla karşı karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın değerli arkadaşlarım, burada 2012 bütçesini görüşürken Sayın Maliye Bakanı kalktı burada öyle bir tablo çizdi ki "Vay be Türkiye neymiş." dedik ya. 16'ncı büyük ekonomi olmuşuz, kişi başına 10 bin dolar gelirimiz olmuş; Türkiye'de pespembe bir tablo.

Gerçekler? Ne zaman ki memurlarla toplu sözleşme masasına oturdu, Sayın Bakanlık, Hükûmet yetkilileri ağlamaya başladı. Vay efendim, memurlara istenen talepleri verirsek Yunanistan gibi olurmuşuz, maaşları ödeyemezmişiz, ekonomimiz kötüye gidermiş. Sermayeye verirken, kendi yandaşlarınıza verirken kepçeyle dağıtın, bu ülkenin öz sahibi memura, işçiye verirken de yasakçı zihniyetle hareket edin. Böyle bir anlayışı kabul etmek asla mümkün değil ama ben buradan söylüyorum, AKP'ye oy veren işçi kardeşlerime sesleniyorum, AKP'ye oy veren memur arkadaşlarıma sesleniyorum, AKP'ye oy veren emekli yurttaşlarımıza sesleniyorum: AKP'nin gerçek yüzü işte budur.

Bakın, faşizmi, siyasi literatür şöyle, "Tekelci sermayenin en kanlı, en baskıcı yönetim biçimidir." olarak tanımlar.

Değerli arkadaşlarım, AKP'nin bu yönetim anlayışıyla, 12 Eylül faşist anlayışının devamı niteliğinde olan yasaları aynen uygulayarak, o yasaları bire bir uygulayarak -darbeler sona ermiştir ama- darbeci anlayış devam etmektedir ne yazık.

Bakın, sendikalara grev hakkını, şu anda -Hava-İş Sendikası üyesi arkadaşlarımız- 50 bin çalışanı aileleriyle birlikte ilgilendiren bir konu gündemde. Müzakere ediyorlar. Çalışma Bakanlığı bir ara bulucu atamış ve Hava-İş Sendikasının temsilcileri değil, Türk Hava Yolları yetkilileri yürütmeyi durdurma kararıyla dava açıyor ve mahkeme tedbir kararı veriyor yani ara bulucunun tedbiren yetkisini durduruyor ve bunun arkasından, korsan taksi bahane edilerek, bakıyoruz, gündemimize, AKP'nin tam kendisine yakışan bir tarzda, hava yolları, stratejik önemi olduğu gerekçesiyle -gerekçede öyle yazıyor- grev yasağı kapsamına alınıyor.

Peki, aynı mantıkla gidersek, kara yollarının taşımacılığı hava yollarından daha mı az stratejik? Deniz yolları daha mı az stratejik? Eğer bu mantıkla gidersek Türkiye'de, Türkiye'de insan haklarına dayalı demokrasiyi, Türkiye'de emeğin özgürlüğünü savunmak, emeğin hakkını savunmak olanaksız hâle gelecek çünkü her hak talebinde karşısına yasaklar geliyor insanların ve baskılar geliyor. İşte, AKP'nin gerçek ileri demokrasisinin bir yüzünü burada rahatlıkla görebiliriz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, dün memurlarımız yine aynı şekilde sizin? 12 Eylül referandumundan önce, memurlarımıza toplu sözleşme hakkı getirdiğinizi söylediniz. Biz buna inanmadık ama Türkiye'de bazı saf liberal çevreler "Yetmez ama evet." diyerek bu Anayasa referandumunda destek oldular. Hâlbuki kendi ayaklarına kurşun sıktıklarını ne yazık ki dün görebildiler.

Bakın, cumhuriyet tarihinde ilk defa, ideolojik olan sendikalar, yani sağcısı, solcusu, her siyasi partiye yakın olan sendikalar sizin sayenizde ilk defa Kızılay Meydanı'nda yan yana geldi. Bu anlamda sizi kutlamak gerekiyor. Sizin, emek düşmanı bir siyasi anlayışı net bir şekilde göstermeniz bakımından bu çok çarpıcı olmuştur ama ne yazık ki toplu sözleşmeyle, 4+4+4'te olduğu gibi şimdi de yüzde 4+4 zamla dört dörtlük bir siyasi anlayışı bu toplumun önüne koyduğunuzu da görüyoruz.

Bakın, memurlarımız cumhuriyet tarihinde ilk kez beş aydır zamsız maaşları sizin sayenizde aldı. 200 bin atanamayan öğretmen sizin sayenizde bugün var. Bugün köylülerimiz topraklarını sizin sayenizde satmak noktasına geldi. Emeklilerimiz açlık sınırında.

Bakın, bir örnek vermek istiyorum: AKP İktidarında açlık sınırının altında olan 4 kişilik ailenin günlük, üç öğün 1 simit, 2 bardak çay tüketmesi durumunda ihtiyaç duyduğu aylık tutar 2002 yılında 144 lira değerli arkadaşlarım, bugün 720 Türk lirası. Yani yüzde 400 artış var. Memur 2002'de ortalama 530 Türk lirası alırken bugün ortalama 1.600 Türk lirası alıyor. Yani yaklaşık yüzde 200 artış var. Nereden bakılsa memur maaşı AKP İktidarında yarı yarıya erimiştir. Bu bir hak gasbıdır ve yüzde 4+4 gasbın önüne geçecek bir oran asla değildir. Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan "Kaynak yok, ilave zam verirsek bütçeye 25 milyar Türk liralık ek bir yük getirir ve o zaman da vergileri arttırmak zorundayız." diyor. Ve gerçekleri de çarpıtıyor çünkü biz biliyoruz ki vergi yükünün büyük bir bölümü işçi ve emekçilerin sırtındadır. AKP Hükûmetinin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana kesintisiz bir şekilde yaptığı kopyala-yapıştır bütçelerde gelir beklentisinin büyük bölümünü çalışanların ödediği gelir vergisi ve dolaylı vergiler oluşturmaktadır. Bu tablo 2012 yılı bütçesinde de değişmemiştir. Bu durumu vergi kalemlerindeki artışlara bakarak görmek mümkündür. Gelir vergilerinin yüzde 53,8 milyarı gelir vergisinden yani çalışanlardan oluşmaktadır. Yani Sayın Başbakan Yardımcısı açıkça memurlara yalan söylemektedir.

O nedenle değerli arkadaşlarım, bakın, toplumumuzun gündeminde olmayan, halkın beklentileriyle örtüşmeyen, 50 bin aileyi çalışanlarıyla birlikte onların elindeki sendikayı sendika yapan, sendikanın olmaz bir unsuru olan grev hakkını aldığınızda siz o işçileri aileleriyle birlikte işverene koşulsuz teslim edersiniz. Hatta bakın, yirmi bir yıldan beri zaten Türk Hava Yollarında o greve hiç başvurmamış bizim işçi arkadaşlarımız. Yani toplumumuzda grev hakkı var da sabah akşam Türkiye'de grev mi yapılıyor? O nedenle, 1980'de Türkiye'nin nüfusu 42 milyon değerli arkadaşlarım, sendikalı işçi sayısı 5 milyon 600 bin. 2012 yılındayız ve Türkiye'nin nüfusu 74 milyon, sendikalı işçi sayısı sadece 560 bin. Türkiye'nin nereye geldiğinin çok açık bir göstergesi.

O nedenle, gelin bu yasayla işçilerin, emekçilerin, alın teriyle yaşamını kuranların ekmeğine kan doğramayın, o insanların yaşamını karartmayın diyoruz ve hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Havutça.