GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, MARDİN MİLLETVEKİLİ EROL DORA VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ATANAMAYAN ÖĞRETMEN SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ VE BU KONUDA GEREKLİ ÇALIŞMALARIN YAPILMASI AMACIYLA 20/12/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 27 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:69
Tarih:27.02.2014

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen atanamayan öğretmenlerle alakalı AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; eğitim gerçekten ülkelerin kalkınmasında, ilerlemesinde büyük bir önemi haiz, sosyal barışın tesis edilmesinde kuşkusuz, tartışmasız bütün burada bulunan partilerin üzerinde mutabakat kurduğu bir nokta, mutabık olduğu bir nokta. Buradan hareketle eğitime biz iktidarımız döneminde en yüksek bütçeleri ayırdık. Bakınız, Japonya, bildiğiniz gibi, İkinci Dünya Savaşı'nda yerle yeksan olmuş, iki tane atom bombası yemiş ve o günlerde yer altı kaynakları bulunmayan, bütün sanayisi tahrip edilmiş, fiziki sermayesi yok olmuş bir ülkeydi ama çok kısa bir zaman içerisinde, diğer etkenlerin yanında yetişmiş insan kaynağıyla, beşerî sermayesiyle hızlı bir sürede toparlanmayı başarabilmiştir. Yine aynı şekilde, Almanya, hem Birinci Dünya Savaşı'nda hem de İkinci Dünya Savaşı'nda mağlup olmasına rağmen sermayesinin, kapitalinin çok büyük bir kısmını, altyapısının, sanayisinin büyük bir kısmını kaybetmesine rağmen çok kısa bir süre zarfında tekrar sanayisini toparlamayı, ülkesini inşa etmeyi başarabilmiştir. Hiç kuşkusuz buradaki başarıların altında diğer faktörlerin yanında yok sayılamayacak, belki de en büyük önemi haiz yetişmiş insan sermayesiydi, yetişmiş mühendisleriydi.

Bakınız, değerli milletvekilleri, bizler de bu noktadan hareketle ilk günden itibaren, az önce ifade ettim, en yüksek bütçeyi Millî Eğitime aktardık. Peki, bizim şu an itibarıyla Millî Eğitimde bulunan 745.871 öğretmenimiz var, şu an itibarıyla Millî Eğitim kadrosunda bulunan. Bu öğretmenlerin 396.761'i Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde atanmıştır. Tekrar ediyorum: 745. 871 öğretmenin 346. 761'i bu dönemde atanmıştır yani yarıdan fazlası Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde atanmıştır.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - 135 bini emekli.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, değerli milletvekilleri, dünyada, 1930'dan sonra en büyük ekonomik kriz 2008 yılında yaşanan finansal krizdir. Hatta, bazı araştırmalara göre bu krizin daha sarsıcı olduğu, dünya ekonomilerinin birbiriyle daha fazla entegre olmasından dolayı çok daha yıkıcı etkilere sahip olduğu da ifade edilmekte. Bakın, 2008 ve 2009 yıllarında birçok ülkede kamu personeli işten çıkartılırken bizdeyse tam aksine bir uygulama yaşandı. Bizler, 2008 yılında 37.891 öğretmeni Millî Eğitimde kadroya almışız. 2009 yılında, yine bu zor günlerde, 30.850 öğretmene yine Millî Eğitimde kadro vermişiz. Bu bile aslında Millî Eğitime tek başına ne kadar büyük önem verdiğimizi göstermektedir.

Yine, değerli milletvekilleri, bir diğer nokta, iktidara geldiğimizde toplam personel harcamalarının bütçe içerisindeki payı yüzde 18'di, yüzde 18. Şu an itibarıyla toplam personel harcamalarının bütçe içerisindeki payı yüzde 30'a yaklaşmış durumda, yüzde 30 seviyelerinde. Bu süreç içerisinde on yıllık, on iki yıllık iktidarımız döneminde bizim ülke olarak millî gelirimiz 3 kat, bütçemiz de yaklaşık olarak 3 kat artmasına rağmen yüzde 18'den yüzde 30 seviyelerine çıkmıştır. Bu şunu göstermektedir: Aslında ne kadar fazla öğretmen atandığının bile tek başına bu göstergesi olabilir. Sadece öğretmen anlamında değil, kamu hizmetinin daha kaliteli verilmesi noktasında, diğer alanlarda da kamuda birçok istihdam sağlanmıştır. Aynı şekilde buradaki mali boyuttaki artış şunu da göstermektedir: Öğretmenlerin veya daha genelde kamu çalışanlarının özlük haklarında meydana gelen iyileşmeyi de ifade etmektedir.

Bakın, değerli milletvekilleri, göreve yeni başlayan bir öğretmenimizin maaşı 2002 yılında 470 TL'ydi, buna ek ders ücreti dâhil değil, yani çıplak maaşı 470 TL'ydi. 1/7/2013 itibarıyla öğretmenlerimizdeki bu maaş artışı yüzde 303'tür. Yani yüzde 303'lük artışla 1.894 liraya yani eski parayla 1 milyar 894 milyon liraya ulaşmıştır; bu, çıplak, ek ücret dâhil olmayan rakamdır. Artış olarak baktığınız zaman yüzde 303, yani ortalama 4 katlık bir artış var. Ek ders ücretiyle beraber 635 lira olan bir öğretmenin ücreti bu dönemde 2.437 liraya yükselmiştir. Bakın, değerli milletvekilleri, on yıl önce 2002 yılında on beş saat ders karşılığı ek ücret 165 liraydı, bir öğretmenin aldığı toplam ek ücret 165 TL'ydi. Bu rakam yüzde 229'luk bir artışla 543 TL'ye 2013 itibarıyla ulaşmış durumdadır. Aslında bütçe imkânları elverdiği ölçüde, bütçe imkânlarında meydana gelen iyileşmelerin diğer kamu kesimleriyle mukayese edildiği zaman çok daha fazlasının belki öğretmenlere aktarıldığını sadece bu rakamlardan bile görebilmekteyiz. Biz, eğitimin kalkınmada, sosyal gelişmede ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunun farkında olan bir iktidarız.

Yine bu dönemde üniversiteler noktasında, biliyorsunuz, 175'i bulan bir üniversite sayımız var. Hemen hemen şehirlerimizin tamamında bir üniversite kuruldu ikincilere artık dönülmüş durumda. Yine derslikler noktasında, bakın, fiziki imkân noktasında, 60 kişilik sınıflar maalesef eğitim için vardı. Çok fazla derslik bu dönemde yine inşa edildi ve bunlar da yine daha kaliteli bir eğitimin öğrencilere sunulması noktasında yapılan çalışmalardı.

Öğrencileri yine desteklemek noktasında, FATİH Projesi her ne kadar eleştiriler alsa da aslında, FATİH Projesi kendi başına çok büyük bir projedir, Türkiye'de gerçekten bir çığır açmıştır. Burada deneylerin bir kısmı, coğrafya derslerinde veya tarih derslerinde, diğer sayısal derslerde görsel efektlerle aslında öğrenciler gördüklerini, çalıştıklarını, okuduklarını bir de orada yapma imkânına bu projeyle kavuşma imkânını bulmuşlardır.

Yine, değerli milletvekilleri, bu dönemlerde eğitimde atılan bir diğer önemli adım da öğrencilere dağıtılan ücretsiz ders kitabıydı. Bu, hakikaten birçok aileyi bütçe anlamında da rahatlatmıştı.

Değerli milletvekilleri, eğitimde yaptığımız reformlardan belki de en önemlisi 4+4+4 sistemidir; kesintisiz eğitim sisteminden kesintili bir eğitim sistemine, öğrencilere daha fazla tercih hakkı taşıyan bir sisteme geçişimizdir. Bakın, o kesintisiz eğitim sistemi sürecinde, o katsayıların uygulandığı, hiçbir hukuki, hiçbir mantıksal altyapısı olmayan o uygulamaların döneminde yüz binlerce öğrenci maalesef mağdur edilmiştir, bu öğrenciler ülkeye kazandırılamamıştır. Ben meslek lisesinden gelen birisiyim. Bizim dönemimizde o katsayıları yaşamış birisi olarak bunu ifade ediyorum, hiçbir altyapısı yok. Hiçbir düşünsel altyapısı olmadan on beş yıl uygulamada bu kalmıştır, bu dönemde değişmiştir. Hiç düşünebiliyor musunuz o dönemde heba edilen gençler, o dönemde yeteneklerine göre ülkeye, ülke ekonomisine kazandırılamayan gençlerin sayısının ne kadar olduğunu? İşte, değerli milletvekilleri, bu bile Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde değiştirilmiştir.

Eğitimde -az önce de ifade ettim- bütün bütçelerimizde biz, özellikle son dönemlerde aslan payını sürekli Millî Eğitim Bakanlığına aktardık çünkü herkes burada mutabık ki öğretmenin özlük hakkı ne kadar iyi olursa, öğretmenin fiziki imkânları, öğrencinin fiziki imkânları eğitim için ne kadar iyi olursa o kadar kaliteli bir eğitimi sunabileceklerdir.

Yine, bu dönemde değerli milletvekilleri, şöyle bir mukayese yapmamız çok doğaldır: Bakın, ülke olarak bizler zor günlerden geçtik, ağır krizler yaşadı ülkemiz. O dönemlerde ülkenin bütçesinde çok fazla finansman maliyetlerine katlandı ülke. Ülkenin gelirlerinin yarısı maalesef faizlere aktarıldığı dönemler oldu. Şimdi, öyle bir dönemde sizin millî eğitime aktardığınız kaynakla, sizin millî eğitime vereceğiniz destekle bu dönemde vereceğiniz destek bir olabilir mi? O dönemde bütçenin yarısını sadece faize ödediğiniz zaman diğer personelle, diğer sağlıkla veya eğitimle alakalı ayırabileceğiniz kaynakla, bu dönem yüzde 15 seviyelerine düşen toplam faiz harcamalarının bütçe içerisindeki payını düşündüğünüz zaman ayıracağınız kaynak bir olabilir mi? O dönemde sunacağınız eğitimin kalitesiyle bu dönemde sunacağınız eğitimin kalitesi hiç bir olabilir mi? Ben bunlara özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bir diğer konu, burada da ifade edildi, bilişim noktasındaki düzenlemelerdir. Bakın, okullarımızın hemen hemen tamamı yüksek hızlı İnternet'le buluşturuldu, okullarımızda bilişim sınıfları kuruldu, İnternet erişimi sağlandı ve bunun kalitesi de hakikaten yüksek. Bilgisayar laboratuvarları kuruldu ki öğrencilerimiz istedikleri, arzu ettikleri bilgiye ulaşabilsinler. Tabii gidilmesi gereken mesafe var mı? Tabii ki vardır. Atılması gereken daha başka adımlar var mıdır? Mutlaka vardır ama az önce ifade ettiğim rakamlara baktığımız zaman bunları görmezden gelmek, bunları yok saymak gerçekten haksızlık olur diye düşünüyorum. Ama bütçe imkânları ülkenin iyileştikçe, ülkenin ekonomisi daha da güçlendikçe ben inanıyorum ki bugün konuştuğumuz, eğitimdeki tartıştığımız bazı sorunları da bundan sonraki yıllarda tartışmayacağız, onları da inşallah giderme imkânına sahip olacağız.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen araştırma önergesinin aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)