| Konu: | BDP GRUBUNUN, MARDİN MİLLETVEKİLİ EROL DORA VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ATANAMAYAN ÖĞRETMEN SORUNUNUN ÇÖZÜLMESİ VE BU KONUDA GEREKLİ ÇALIŞMALARIN YAPILMASI AMACIYLA 20/12/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 27 ŞUBAT 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 27.02.2014 |
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Atanamayan öğretmenlere ilişkin verilen araştırma önergesi için Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Evet, dünden beri aslında biz burada eğitimi tartışıyoruz. Yine, atanamayan öğretmenler de eğitim sisteminin en önemli problemlerinden bir tanesi. Tabii ki kendileri problem değil, bunu problem hâline getiren aslında on bir yıllık AKP iktidarının kendisi olması gerekiyor; bunu belirtmek istiyoruz.
Şimdi, eğitim sisteminde en önemli kaynak insan unsuru, biliyoruz. Özellikle siyasal, toplumsal, ekonomik, teknolojik gelişmelerin ana unsuru insan ama bu insanın yetiştirilirken donanımlı olması lazım. Burada da eğitime önemli rol düşüyor. Bu insanın değerlere sahip, donanımlı, ahlaki eylemlerle bütünleşmiş, millî kültüre önem veren, bunları uygulayan, bireylere saygılı, insan haklarına saygılı, kendine saygılı, öz güveni yüksek, bilgi ve becerisi çağdaş dünyayı kaldırabilecek düzeyde olması gerekiyor. Artık fiziki sermaye bir ülkenin gelişmişlik düzeyi için yetmiyor, burada maddi unsurların yanı sıra manevi unsurların da önemli olduğunu belirtmek istiyoruz. Özellikle büyüme teorilerinde artık her türlü maddi ve maddi olmayan özellikle politik, entelektüel, örgütsel, kültürel sermaye de artık sermayeler arasında önemli yer tutuyor. Çünkü, insanların bu donanımlara sahip olması gerekiyor ve özellikle sosyal sermaye olarak alabileceğimiz ahlaki değerlerle bütünleşmiş, bunu yaşayan, güven veren ve duyan insanlardan oluşan, ahlaki değeri yüksek bir topluma ihtiyaç var. Bunun için de bireylerin bunlarla donatılmış olması lazım.
Artık ekonomik yapıda sosyal sermaye önemli yer tutmaktadır çünkü topluma yön veren, ahlaki, kültürel ve siyasi değerlerin hepsi sosyal sermaye olarak önemli yer tutuyor. Güvenin olduğu ülkelerde, sosyal sermayenin olduğu ülkelerde şu anda ülkemizin yaşadığı yolsuzluk ve rüşvet olaylarını görebilmemiz mümkün değil, şiddet olaylarını görebilmemiz, insan hakları ihlallerini veya demokratik yaşam tarzının ihlal edilmesini görebilmemiz pek mümkün değildir. O zaman diyoruz ki özellikle sosyal sermayenin yok edildiği -bunu da artık hem basından hem yapılan anketlerden, haberlerden alıyoruz ki- yani güven ve ahlaki değerlerin son günlerde, son on bir yılda da AKP iktidarıyla artık iyice düpedüz yerle bir edildiğini de görüyoruz. İşte, eğitimdeki oynamalar, oynaklıklar ve on bir yılda sunulan belirsizlikler, umutsuzluklar toplumlarda önemli çöküşü gündeme getirmiştir ve insan kaynağı bu kadar pervasızca harcanmamıştır ve dünden beri de tartışılıyor, bu harcamalardan, pervasızca harcamalardan örnek olarak bir günde özellikle kendi iç, AKP iktidarının kendi iç hesaplaşmasının ortaya çıkardığı olaylar var gündeme getirilen ve bunlardan bir tanesi de dershane kapatma olayı. Bu dershane kapatma olayının sonucunda ortaya çıkabilecek 60 bin civarında, aileleriyle ve diğer çalışanlarla beraber düşündüğümüzde çok daha fazla -açıkta kalabilecek- bir öğretmen açığı gündeme gelebilecektir. Şu anda atanamayan öğretmenler sorunu kar topu hâlinde daha büyük sorun olarak karşımıza çıkabilecektir.
Demin konuşan arkadaşlarımız da belirtti, siyasi rant malzemesi yapıldığında 2002 yılında Sayın Başbakanın kullandığı ifadeleri, özellikle öğretmen atamaları için, bunları biliyoruz ve işte atanması gerektiği falan derken ama bunun uygulamasına baktığımızda hiç de gerçeği yansıtmadığını görebiliyoruz. Şu anda 300 binden fazla atanamayan öğretmen bulunduğunu hepimiz biliyoruz ve bu atanmayanlara baktığımızda özellikle bunların siyasi malzeme olarak artık kullanılabilecek durumdan da çıktığını görebiliyoruz. Çünkü baktığımızda, şu anda Millî Eğitim Bakanlığı ihtiyacın 127 bin olduğunu ifade ederken aslında bunun çok daha fazla olduğunu gerçekler bize vermektedir. Ücretli olarak istihdam edilen 40 bine yakın öğretmen sayısı vardır ki bunların da artık herhâlde istatistiklerini tutamıyor çünkü Bakanlık ipin ucunu kaçırdı.
Eğitim fakülteleri, son on yılda yüzde 54 artarak 97'ye yükselmişti. Şimdi, geçen bütçede Sayın Millî Eğitim Bakanı konuşurken, "İşte, biz, öğretmen arz-talep ihtiyacını belirledik, buna göre programlama yaptık ve bu programlamayı takip ediyoruz." derken açtıkları üniversiteler ve eğitim fakülteleri sayısında bunun hiç de gerçekçi olmadığını bize göstermektedir. Özellikle madem böyle bir arz-talep dengesi güdüyor idiyseniz neden bu kadar, 300 binden fazla öğretmen açığı gündeme gelmiştir veya bu kadar açık var iken bu öğretmen adaylarına neden yeni beceri alanları -ki üniversitelerde bunlar da yan dal olarak veriliyor- geliştirmediniz, bu kar topunu daha fazla büyüttünüz? Ve ücretli öğretmen açığı çok daha farklı bir gündem olarak karşımızda duruyor. Bunlardan kaçı ön lisans, kaçı lisans ve kaçının formasyonu var? Bunların bile iktidar farkında değil, onu da paylaşmak istiyoruz. Formasyonlarının olmaması ayrıca bu problemi büyütmektedir. Ücretli öğretmenler sanki mevsimlik işçi gibi kullanılıyorlar ve öğretmenlik mesleğinin itibarı iyice ayaklar altına alınıyor. Acaba, özellikle belirtmek istiyoruz, Doğu Anadolu'da istihdam edilmeyen kadrolu öğretmenler yerine istihdam edilen ücretli öğretmenlerin kaynağı neresi, bunu özellikle paylaşmalarını istiyoruz. Acaba bu konuda gerçekten ellerinde güvenilir veriler var mı? Ataması yapılacak branşlar nasıl belirleniyor? Branşlarda ihtiyaç analizleri yapılıyor mu? 6.200 sınıf öğretmeni ihtiyacından yüzde kaçını alıyorsunuz? 5 bin edebiyat öğretmeni ihtiyacının yüzde kaçı alınacak? Bunların hepsinin belirsiz olduğunu görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Beyler, biraz susabilir misiniz, dikkatimiz dağılıyor. Lütfen. Bakın, aynı saygıyı sizden görmek istiyoruz biz konuşurken.
Teşekkür ediyorum.
9 bin zihinsel engelli öğretmen ihtiyacının yüzde kaçı alınıyor? 5 bin okul öncesi öğretmen ihtiyacı var, yüzde kaçı alınacak? Ve özellikle 4+4'te verdiğimiz Peygamber Efendimiz'in hayatı ve din kültürü derslerine yönelik şu anda 17 bin öğretmene ihtiyaç var. Bu açığı nerelerden kapatmak istiyorsunuz, bunları da biz artık öğrenmek istiyoruz.
Okulların belkemiklerinden olan rehberlik öğretmenleri açığı had safhaya çıktı çünkü öğrenci yönlendirilmesinde ve meslek seçimlerinde gerçekten bu öğretmenlerin stratejik önemi haiz görevleri var. Bunları acaba nereden bulacaksınız, nereden istihdam ediyorsunuz veya bu açığı nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz? Bunların tekrar gözden geçirilmesi lazım ve bunları nasıl telafi edeceksiniz?
Ve önemli konulardan bir tanesi de bilişim öğretmenleri oluyor. Siz "Gerçekten dünya literatürüne girdik." dediğiniz FATİH Projesi'nde çok büyük açık verdiniz aslında. FATİH Projesi gibi bir projede dediniz ki: "Bütün çocuklar zaten bilgisayar kullanıyor, onun için bilişim öğretmenlerine ihtiyaç yok. Biz bunu 100 saatlik, 100 küsur saatlik formasyon kursuyla formatör öğretmenlerden karşılarız." dediniz ve buradaki öğretmen açığı ihtiyacını da, atanamayan öğretmenleri de büyüttünüz. O zaman diyoruz ki: Zaten şu anda da yeni Millî Eğitim Teşkilat Yasası ve "dershane yasası" olarak da ifade edilen yasayla da beraber düşündüğümüzde gerçekten AKP iktidarı millî eğitim politikasında çökmüştür. Artık öğretmenlik mesleği ayaklar altına alınmıştır. Artık bu konuda gerçekten iktidarın kabul etmesi gerekiyor ki burada pes etmesi lazım, artık bırakıp gitmesi lazım, ehil ellere vermesi gerekiyor bu işi.
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)