| Konu: | MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 68 |
| Tarih: | 26.02.2014 |
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 562 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı Türkiye Cumhuriyeti devletini parti devletine dönüştürme sürecinin bir parçasıdır. Bundan önce, yargıda yapılan düzenlemeler, HSYK değişiklikleri ve şimdi de Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat Kanunu ve ilgili bazı kanun hükmünde kararnamelerde yapılan değişikliklerle millî eğitim ordusunun kökten değişmesini öngören bir tasarıyla karşı karşıyayız.
Bunun sebebinin ve nereden kaynaklandığının bilinmesi elbette ki hepimizin en doğal hakkıdır ama bugüne kadar Sayın Bakan sadece 17 Aralık depremi öncesinde, dershanelerin kapatılacağıyla ilgili tartışmalar sırasında bir beyanatta bulundu; mevcut dershanelerin ancak yüzde 20'sinin özel okula dönüştürmeye yönelik altyapıya sahip olduğunu söyledi ama bugün Sayın Bakan mevcut dershanelerin kapatılmasıyla ilgili konunun -bu altyapı eksikliği de dikkate alındığında- savunucusu hâline geldiyse gerçekten çok hızlı bir değişim yaşanıyor demektir. Şimdi, geriye kalan yüzde 80 ne olacak, nasıl olacak? Onları zaman gösterecek.
Biraz önceki sorular bölümünde birçok arkadaşımız sordu, cevabını alamadı, ben de alamadım. Acaba bu değişikliklerin Oslo sürecinde, PKK terör örgütüyle Hükûmet arasında yapılan görüşmelerde, yüzde 90-95 oranında anlaşmaya varılan konular içerisinde yer alıp almadığı kamuoyunun çok merakla beklediği bir cevaptır Sayın Bakan. Bu konuya ilişkin defalarca soru önergeleri vermemize rağmen maalesef hiçbir açıklama olmadığı gibi, cevap gelmediği gibi aksine bir tekzip de yer almamıştır. Eğer böyleyse o zaman bu dershaneler konusuyla birlikte, KCK'yla birlikte, onun denetiminde açılan EDEV'lerin de burada yer alması lazım. Eğitime Destek Evleri bugün kadar, son birkaç yılda sizin Oslo sürecinden sonra ki dönemde hızla geliştiğine göre bu işin PKK terör örgütü ve AKP müzakeresinin bir sonucu olduğu gerçeğini bu yüce Meclise açıklamanızı bekliyoruz.
Buradan konuya baktığımız zaman ve 17 Aralıktaki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla birlikte değerlendirme yapıldığında anlaşılan o ki şu anda eğitim kurumlarında ve Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde yönetici durumunda olan tüm müdür ve üst yöneticilerin belge, bilgi sızdırmasından korkmanın bir sonucu olarak "Bir an önce bunları bir gecede alalım, tedbirini ondan sonra düşünelim." telaşının bir sonucu olduğunu düşünmekteyiz.
Şimdi, size sormak isterim bir eğitimci olarak: Düne kadar müdür olan, müdür yardımcısı olan, şube müdürü olan bir babanın çocuğu eve gittiğinde babasına sorduğunda "Babacığım seni niçin müdürlükten aldılar?" diye sorulan soruya bir babanın cevabı ne olabilir? Bu öğretmenler -ki, sayısını biraz önce verdiniz, 39.870 kişi- dört yıldan daha fazla müdürlük veya yöneticilik yaptığı için doğrudan öğretmen olarak atanıyor.
Şimdi, ben de size soruyorum: Sekiz yıldır, on yıldır, on beş yıldır müdür görevinde bulunmuş, müdür yardımcısı görevinde bulunmuş bir hoca sınıfa gittiğinde, sınıftaki öğrencinin sorusu "Hocam, ne oldu da siz müdürlükten şimdi öğretmenliğe atandınız?" olduğunda bunun cevabı ne olabilir?
Bir eğitimci olarak ve pedagojik formasyonun önemine inanan birisi olarak, bir öğretmenin sınıfında düşeceği durumu, herhâlde, bir bakan olarak bizden daha önce sizin düşünmüş olmanız gerektiği kanaatindeyim. Bunların cevabı verilmeden, kamuoyunda, kesinlikle bu işin makul, mantıklı bir değişim olduğunu açıklayamazsınız. Ya açıkça şunu söyleyin: "Biz 'paralel yapılanma' olarak tanımladığımız ve AKP Hükûmetine karşı başlatıldığına inandığımız bir darbe girişimcisinin, çetenin üyelerini almak istiyoruz; onları ayıramıyoruz, hepinizi alıyoruz, sonra öbürlerini alacağız." Bunu söyleyin. Size göre eğer böyleyse, darbenin veya çetenin oluşturucusu olan üst yöneticiler olarak, Bakanlar Kurulu olarak, çete kurmaktan ileride sizin yargılanmanız gerektiğini de düşünüyor olmanız lazım.
On iki yıldır bu öğretmenleri siz atadınız, bu müdürleri siz atadınız, bu müdür yardımcılarını siz atadınız. O zaman, bunlar çeteyse siz bu çetenin başı olarak yargılanmak durumunda kalacaksınız. Böyle bir şey olamaz.
Şimdi, dershaneleri kapatıyorsunuz. Peki, bu dershanelerin ne kadarı mülk, ne kadarı kira? Kiralık olanlar için insanların ne kadarı, hangi bankalardan, ne miktarda para çektiler? Bunların borçlarını nasıl kapatacaksınız? Bu insanlar buraya ömrünü vermiş, geleceğe yönelik bir planlama yapmışlar. Şimdi diyorsunuz ki: "Biz sizin borcunuza da bakmayız, malınızın mülk olmasına veya kiralık olmasına da bakmayız, kapatın, gitti, kapattık..." Böyle bir şey olamaz? Bunlar nasıl ödenecek? Zaten insanlar ekonomik sıkıntılar yüzünden sosyal patlamanın eşiğine gelmiş.
Buradan bir sözüm de EĞİTİM-BİR-SEN'cilere. Sarı sendika olarak müdür, müdür yardımcısı atanmak için öğretmenleri diğer sendikalardan istifa ettirip "Bizim sendikaya gelirseniz, üye olursanız müdür yapacağız, müdür yardımcısı yapacağız." diye söz verdiğiniz öğretmenlerin yüzüne yarın nasıl bakacaksınız? Ya EĞİTİM-BİR-SEN olarak sizler referansı doğru vermediniz ya da Hükûmet ve Sayın Başbakan sizi de çizdi, siz de çetenin üyesi oldunuz. EĞİTİM-BİR-SEN'in yöneticilerinin bu konuyu diğer sendikalardan çok daha önce ve çok ciddi bir şekilde ele alıp protestonun başını çekmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu görevden alınacak olanların neredeyse tamamına yakını bu sendikanın referansıyla müdür oldu, müdür yardımcısı oldu. Şimdi, bu sendikacılar eğer bunu da görmezden gelirse o zaman sendikacılığı bırakmaları lazım.
Müdürlerin özlük haklarının değişmeyeceğini söylediniz, bu güzel; yeni atanacak müdürlere de yeni haklar vereceksiniz. Bu paraları kim ödeyecek? Yani, o seviyeye gelinceye kadar müdürlükten aldığınız insanlar yüksek maaş almaya devam edecek, yenilerini müdür yaptınız, yeni maaş ödeyeceksiniz, bu milletin kasası bu kadar zengin falan değil. Yani, müdürlük yapacaksa, o yüksek maaşı veriyorsanız müsaade edin de müdürlüğe devam etsin. Hem oradan yüksek maaş ödemeye devam edecek hazine hem yenilerine yüksek maaş verecek. İyi de bu herhâlde ciddi anlamda sıkıntıya yol açacak bir konudur, bunun da mutlaka bu kanun görüşmeleri sırasında düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kimsenin özlük hakkını geriye götüremezsiniz. Elindeki hakkı aldıysanız, bunun yargı yolu açık olmalı, geriye döndüğünde de mutlaka bu hakkını geri alabilmelidir.
Diğer taraftan, il eğitim denetmenleriyle Bakanlık denetçilerini birleştirerek tek bir isim altında "maarif müfettişi" olarak topluyorsunuz. Aynı görevi yapacaklarına göre, Bakanlık denetçileri ile il eğitim denetmenlerinin maaşlarının ve özlük haklarının, sosyal haklarının da eşit seviyeye getirilmesi gerekiyor, bunu da düzenlemiyorsunuz. İl eğitim denetmenleri, diğerlerine göre daha düşük maaşla çalışmaya devam edecekler ama isimleri maarif müfettişi olacak, eğitim müfettişi olacak. Bu da hakkaniyetli değil, hukuki olarak sıkıntılara yol açacak bir konudur.
Konuşulacak bir çok konu var ama sonuç olarak bu yasayla dershanelerin kapatılması ve 100 bine yakın -ki sayılarının 80 bin olduğunu gördük, 79 bin civarında- insanın mağdur edilmesinin vebalinin başta Millî Eğitim Bakanı olarak sizde ve kabine üyelerinde olacağını da unutmamanızı diliyor, bu konunun müzakereler sırasında tekrar ele alınmasında ve düzeltilmesinde yarar olduğunu söylüyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)