| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 25.02.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Parlamento tarihini yazacaklar, on bir yıllık AKP iktidarı devrine geldiğinde üç önemli özellikten bahsedecektir: Bir, torba kanun. İki, demokratikleşme adı altında diktaya yöneliş ve üçüncüsü, parmak demokrasisi.
Torba yasalarla ilgili, AKP, kendisinin ve yandaşlarının önünde ayağına değen taşları teker teker, ilgisine, ilişkisine bakmaksızın, bir torba içerisine koyup bu şekilde parmak demokrasisinden yararlanarak Meclisten geçirmektedir. Bu torba yasada, AKP'lilerin, zenginleşmiş hâliyle, AKP yandaşlarının önündeki engelleri birer birer dağdan aşırırcasına geçirdiğini, fakirin de düz yolda şaşırdığını biraz önce ifade etmiştim.
Bu torba yasalarda taşeron işçileriyle ilgili herhangi bir iyileştirme yok; 4/C'lilerle ilgili herhangi bir iyileştirme yok; şimdi, 17 Aralıktan bu yana yüzde 25 civarında olan devalüasyon karşısında ortaya çıkan dövizzedelerle ilgili herhangi bir durum yok; atama bekleyen 40 bin öğretmenle ilgili herhangi bir öneri yok; su ürünleri mühendisleriyle, teknik öğretmenlerle, astsubaylarla, uzman erbaşlarla ilgili herhangi bir hüküm yok; kuraklık, kıtlık nedeniyle zor durumda bulunan pancar üreticilerinin şimdi başına bela olan tonaj cezalarıyla ilgili herhangi bir öneri, herhangi bir madde yok. Dolayısıyla, bu, sadece ve sadece, AKP'nin önümüzdeki süreç içerisinde ve içinde yaşadığımız süreçte, 17 Aralıktan bu yana ortaya çıkan "tape"leri, kasetleri, kasalardaki, kutulardaki milyon dolarları gizlemek üzere medya mecralarını susturma operasyonundan ibarettir.
Değerli milletvekilleri, üç cins basın bulunmaktadır: Birincisi yazılı basın, gazete, mecmua vesaire. İkincisi görsel basın, televizyon. Üçüncüsü de İnternet mecrası. Birinci cins basına baktığımızda, AKP, devriiktidarında zülfüyârine dokunan, kendisini eleştiren, bir şekilde AKP'nin beğenmediği kişileri köşelerinden attırmış, gazetelerinden kovdurmuştur. Bunların isimlerini sizlere saymak istiyorum, sadece bilinenlerini veya kamuoyunun ismen tanıdıklarını: Banu Güven, Nuray Mert, Oktay Ekşi, Tufan Türenç, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Cüneyt Ülsever, Can Dündar, Ruşen Çakır, Yavuz Baydar, Haluk Şahin, Deniz Ülke Arıboğan ve bu kapsam içerisinde yüzden fazla gazete çalışanı, köşe yazarı, AKP'nin telefon talimatlarıyla, basın müşavirlerinin talimatlarıyla veya Başbakanın talimatıyla gazetelerinden kovulmuştur.
Değerli arkadaşlarım, yazılı basındaki bu durum görsel basında aynen görülmektedir. Görsel basında ise yeni bir hat kurulmuştur: "Alo Fatih" hattı. Sayın Genel Başkanımızın televizyonun alt yazısında geçen bir çift cümlesine tahammülü olmayan Başbakan, ta Fas'tan Fatih'e "Alo" diyerek "II. Fatih"e talimat verdirerek, ifade özgürlüğünü, siyaset hürriyetini, halkın haber alma hakkını bertaraf ederek görsel basını da bu hâle getirmiştir.
Bu, tabii ki İnternet mecrasına da yayılan bir alandır ve kasaların, kutuların, milyon dolarların, kasetlerin, ses bantlarının İnternet mecrasında yayılmasını engellemek üzere bu kanun buraya gelmiştir. Her ne kadar, bu kanunun maddesini Çankaya Köşkü'nden Sayın Cumhurbaşkanı atmış ise bu dahi bir demokrasi ayıbıdır, bu dahi parmak demokrasisinin ne hâle geldiğini göstermektedir, bu dahi yürütme organının başı olan Cumhurbaşkanının talimatıyla bu Meclisten birtakım düzenlemeler yapılması durumunu ortaya koymuştur ki bunun demokrasiyle bir alakası yoktur, bunun basın hürriyetiyle bir alakası yoktur.
Sözün özü: Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde basın gayrihürdür, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde basın sansür edilir. İşte, demokrasinin ortaya koyduğu marka budur, AKP'nin ortaya koyduğu demokrasi etiketi de bundan ibarettir. (MHP sıralarından alkışlar)