GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:65
Tarih:20.02.2014

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi gerek zamanlama ve gerekse kapsam itibarıyla oldukça önemli. Daha önce benzer konulardaki düzenleme talepleri geri çevrilmiş ya da aksi yönde düzenlemeler yapılmıştır. Şu anda yapılan düzenleme ister istemez şöyle düşündürüyor: Acaba 17 Aralık hadisesi olmasaydı bu kanun teklifi bu Meclise gelir miydi? Çünkü, topu tomarı burada on sekiz aylık bir ömrü var bunun. On sekiz ay önce -aynen bugün olduğu gibi katkılarınızla, bugün ne kadar katkınız var ise- bu kanun çıktığı için mükemmel bir kanun olarak değerlendirdiniz, ileri demokrasi nutukları attınız. Hatta bir adım daha öncesine gidiyoruz, 2010 referandumuyla âdeta dünyaya ders veriyorduk, Avrupa Birliği ülkelerine veya Avrupa Birliğine havamızı atıyorduk, Avrupa Birliğinin taleplerini yerine getirdik. İleri demokrasiyi gerçekleştiriyoruz. "Bir milattır..." Bayram havasıyla kanunları çıkarıyorduk ama gördük ki bugün olduğu gibi, bürokratların hazırladığı... Eminim ki, keşke inanabilsek ki bu kanun teklifi hazırlanırken altında imzası olan bu 109 milletvekili bir cümlesine katkıda bulunmuş olsun. Keşke buna inanabilsek. Bugün de getirilen kanun ister istemez şunu düşündürüyor: O gün ne kadar mükemmel düşündüyseniz, ne kadar doğru hareket ettiyseniz bugün de ancak o kadar doğru olabilirsiniz, o kadar mükemmel olabilirsiniz.

2010'da Anayasa referandumuyla birtakım değişiklikler yaptığınız vakit, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu "Hukukun üstünlüğünü hâkim kılacağız." diye bir gruba teslim ettiniz. Eline adaletin kılıcını verdiğiniz bu grup, önünüzdeki bütün engelleri kaldırdı, size ayak bağı olacak bütün kurumları, kuruluşları ortadan kaldırırken serzenişte bulunanlara "Bırakın hâkimler, savcılar, adaleti tecelli ettirsinler, bırakın rahat çalışsınlar." diye orayı burayı paylıyordunuz ama ne zaman ki bu kılıcın ucu kendinize döndü, birden uyandınız.

Tabii ki ortaya çıkan, 17 Aralıkta ortaya çıkan hadiseler buz dağının üstüydü. Korkunuz galiba şunda: Bu dağın altında bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz, bizim de belki bu yolu takip ederek ulaşabileceğimizden korktuğunuz meseleler var. Bunlardan kurtulmak için bu kanunların değişikliğini öngörüyorsunuz. Hiç kimseyi bu noktada kandıramazsınız ki adalet adına, hukukun üstünlüğü adına bu değişiklikleri yapıyoruz. Kamuoyunu, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ne kadar algı yöntemlerini kullanırsanız kullanın insanları inandırmanız mümkün değil. Çünkü Sayın Başbakan zaten meseleyi ortaya koyuyor: "Bütün bu yapılanlar, Bilal sırtından bana ulaşmak içindir."

Sayın Başbakan, size ulaşıldığı vakit neden korkuyorsunuz? Neden insanların, birtakım insanların, karşınızdaki muarızlarınızın yargılandığı hukuk ve adalet karşısında kendinizin yargılanmasından korkuyorsunuz? Neden milleti yargılattığınız hâkimlere, savcılara kendiniz yargılanmaktan korkuyorsunuz; hatta ve hatta şimdi kabadayılık yapıyorsunuz! Bilal Erdoğan ifadeye çağrıldığı vakit koruma altına aldınız ama ne zaman ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla oynamaya başladınız, değişiklikleri yaptınız, ondan sonra kabadayılığı yapmaya da başladınız. "İfademi istiyorlarsa gider ifade veririm." dediniz. Onun için, biz, şunu söylüyoruz: Hukuk adına, adalet adına yapılacak değişikliklerin elbette ki yanındayız. Ama kendi paçanızı kurtarmak adına bu Meclisin zamanını israf etmenizi de kabullenmek mümkün değil.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)