GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SON GÜNLERDE ÖĞRETMENLERE YÖNELİK ŞİDDET OLAYLARINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:113
Tarih:30.05.2012

ORHAN ATALAY (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde özelde okullarımızda, genelde ise her kesimde artan şiddet eğilimine dikkat çekmek için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aile içinden okul ve hastanelere, toplumun her yaşam karesinde karşılaştığımız bu şiddet olgusu karşısında özeleştiri olarak kendimize "Ne oluyoruz?" ve "Nereye gidiyoruz?" sorularını sormak zorundayız. Gerçekten bize ne oluyor? "Bir harf öğretenin kölesi olurum." diyen öğrencilere veya "Eti senin, kemiği benim." diyen velilere ne oldu ki gün geçmez ki cehaletimizi izale edip bizi bilgi ve beceriyle ihya eden muallimlerimize veya hastalığımızı izale edip bize sıhhat ve afiyet veren hekimlerimize, eşlerimize, çocuklarımıza, arkadaşlarımıza, komşularımıza, kısaca, bizimle aynı zaman ve mekânları paylaşan herkese karşı şiddet uygulamayı âdeta bir yaşam biçimi hâline getirdik. Sanki, insanın insanın kurdu hâline evrildiği, aklın tutulduğu, vicdanların lal kesildiği, kalplerin taşlaştığı ve kısacası, zulmetmeyenin zulme uğradığı bir iptidailiğe dönüş yolundayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir yandan kültür ve medeniyet değerlerimizle iftihar edip öte yandan aksi tavırlar içeren gerçekliğimiz, aidiyetlerimizden ciddi bir kopuşu haber vermenin yanı sıra, kişilik, kimlik ve benliğe ilişkin tahammül edilemez bir çelişkiler yumağında bocaladığımızı göstermektedir. Buna kafa yormak herkesten önce Meclisin görevidir. İnsanımızın düşünce ve davranışlarını belirleyen ne kadar araç varsa her birisinin ayrı ayrı değerlendirilmesi ve ne gerekiyorsa bir an önce mutlaka yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, toplumsal değerler kümemizde öğretmen, ana-babadan sonra gelen en saygın varlık iken, gerçek hayatta ne yazık ki o saygınlığı daha az görmeye başladık. Her birimizin zihinsel ve ruhsal inşasında en fazla emeğe sahip olan öğretmenlerimizin hak ettiği asgari şey elbette ki saygı ve sevgidir. Unutmayalım, hak ettikleri bu saygınlıklarıyla, evet, hiç de bağdaşmayan sosyoekonomik birtakım sıkıntılar yaşayan öğretmenlerimiz, Nurettin Topçu'nun ifadesiyle, idealizmin de üstatlarıdırlar. Bu anlamda öğretmenlik aynı zamanda bir peygamberlik misyonu taşır. Nitekim sevgili Peygamberimiz "Ben bir öğretmen olarak gönderildim" buyurmuştu.

Bugün toplum olarak bir idealizm bunalımı yaşıyorsak şayet, öğretmenliğin saygınlığına halel gelmiş demektir. Unutmayalım ki insan için aslolan şey onun ruhudur, ruhun mimarları ise öğretmenlerimizdir. Bedensel hazlara dalmışlıklar içinde hedonist bir yaşam biçiminin tek geçer akçe olduğu bir iklimi ilk terk eden değerin, ruh olduğunu unutmayalım.

Bugün burada öğretmenlerimize karşı son günlerde artış gösteren saygısızlıkları konuşuyorsak şayet, kıymet hükümlerimiz alanında ciddi tahribatlar yaşandığını görüyoruz. Anlaşılan odur ki toplum olarak bir hubut içerisindeyiz. Bunun içindir ki gülden ziyade diken devşiriyoruz. Adaleti zulme, sevgiyi nefrete, nezaketi kabalığa, saygıyı hakarete, kardeşliği düşmanlığa, kısacası insanca yaşamı kendimizden esirgeme eğilimi günbegün güçlenmektedir. Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmak, kendimiz için istediğimizi başkası için istememek, bizim için gittikçe mazur ve makbul bir kurala dönüşüyor âdeta. Bu hâl, toplumda narsist, paranoit ve antisosyal kişilikler üretmekte, onlar da şiddet üretmektedirler ve birbirlerini besleyen bu kısır döngünün dişleri arasında öğütülüp yok edilen ise sadece değerlerimizdir.

Sözlerimi Nurettin Topçu'nun bir özlemiyle bitirmek istiyorum: "Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki, bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayâya hayran gönüller ve insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin."

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atalay.