| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 18.02.2014 |
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir süredir torba kanun sağanağına maruz kaldık.
17 Aralıkta yolsuzluk operasyonları yapıldı; çakma belge yok, eklenmiş CD yok, gizli tanık yok. Neler var? Ayakkabı kutuları var, içinde 4,5 milyon dolar var; çuvallarla paralar var, 700 bin liralık saatler var, imar yolsuzlukları var, elbise kılıfında ya da çikolata kutusunda paralar var; yatak odasında kasalar, içinde paralar var; polisin polisi izlediği görüntüler var; Meclise telaşla getirilen yasa teklifleri, tasarıları var.
Değerli milletvekilleri, öyle bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız ki Millî Eğitim Komisyonundan geçmeden üniversite kuruluyor, adına da "Biruni Üniversitesi" deniyor. Birûnî, çok büyük bir âlim, zamanının en büyük âlimlerinden birisi. 13'üncü maddeyle adına şipşak üniversite kurulan Birûnî 973'te doğmuş, 1051'de Hakk'a yürümüş. Ebu'r Reyhan Bin Muhammed adını taşıyan Birûnî, Arapça, Farsça, İbranice, Süryanice, Rumca, Yunanca ve Çince bildiği; matematik, astronomi, geometri, fizik, kimya, tıp, eczacılık, tarih, coğrafya, filoloji, etnoloji, jeoloji, dinler ve mezhepler tarihi âlimi olduğu hâlde, yaşasaydı, bu kanunun içinden çıkamaz, yetersiz sermayeyle, 300 bin lirayla 6 fakülteli, 1 yüksekokullu, 3 enstitülü üniversite kurmaya kalkışanlara okkalı bir şeyler söylerdi!
Tıp fakültesi kurulacakmış, diş hekimliği, eczacılık, sağlık bilimleri, eğitim, mühendislik, enstitüler... Arkadaşlar, nasıl olacak? Buraya gelen öğrencilere yazık, velilerine ayıp, kuranlara da günah. Tıptan mezun olanların -Haberal Hocam burada- böyle bir tıptan mezun olanların hastaları ölür, böyle bir mühendislik fakültesinden mezun olanların yaptıkları köprüler yıkılır. Bugün karşı karşıya kaldığımız yıkımların çoğu bu yüzden.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla bir de il özel idarelerinin kurduğu Vilayetler Hizmet Birliğine müsteşar başkan olacakmış. Payı yok, katkısı yok; özel idareler, yerel yönetimler; belediyeler, yerel yönetimler, genel yönetimin müsteşarı o birliğin başkanı olacak. Ayıp diye bir şey var! Hukuk bilgisinden yoksun olanlar ancak böyle bir düzenlemeyi getirebilirler.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla yüzeysel birtakım şeyler yapılmaya çalışılıyor ama halkın gündemindeki hangi sorun çözülüyor? Çiftçilerimiz yarın yine dünyanın en pahalı mazotunu alacaklar. İlaç paraları artmış, gübre paraları artmış, sattıkları ürün hak ettiği değeri bulamıyor, çiftçilikten, ekmekten dikmekten vazgeçiyor, ülkemiz üretim kaybına uğruyor.
Emekliler yarın yine borçlarını ödeyemeyecek. Emeklilikle ilgili düzenleme düş kırıklığı yarattı.
Sabit gelirliler ay başını nasıl getirebileceklerinin hesabını yeniden yapmaya çalışacaklar.
Tahsilli tahsilsiz gençler evlenme, yuva kurma hayallerini yine erteliyorlar. İşsizlik 9,9'muş. İstatistik hocamız rahmetli Saim Kendir "Arkadaşlar, üç türlü yalan var: Yalan, kuyruklu yalan, istatistiki yalan." derdi. Tam bir istatistiki yalanla karşı karşıyayız. Kalifiye olmayan işçilerde belki yüzde 9,9 ama nitelikli, tahsilli kişilerde, gençlerde yüzde 25'lere kadar varıyor. Bu ayıbı nasıl temizleyeceğiz? Bu gençler nasıl geleceğe güvenle bakabilecek?
Atanamayan öğretmenler çaresizlikleriyle yine baş başa.
Esnaf besmeleyle dükkânını açıyor, siftah yapıp yapamayacağından emin değil.
İthalat-ihracat dengesizliği büyüyor ama büyüyen bir şey daha var: TÜRGEV'e bağış yapan, Sabah-ATV için havuzu parayla dolduran firmaların aldıkları ihale meblağları da büyüyor. Hiç kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi? Ama en utanmazı, milletine küfreden ahlaksız harami. Sıra millete geldiğinde, sandığa ne koyduklarını göreceksiniz.
Bu arada, gemiler, gemicikler, çiftçiye satılan mazotun üçte 1 fiyatına limanlara yanaşacaklar.
Zorunlu ihtiyaç maddelerinden yüzde 18'e varan vergiler alınırken pahalı mücevherler KDV'siz satışa devam edecek.
Uzman çavuşlara yasalarla verilen haklar kullandırılmıyor. Pek çok uzman çavuş istifa etmiş, yeni bir işe giremiyor.
Dövizzedeler devletin hatasından ailevi bunalımlara girdiler, perişan oldular, sorunlarına hâlâ çözüm getirilemedi.
2/B arazileri yoksul köylüye rayiç bedel üzerinden uygun bedelle verilmedi. Hatta bedelsiz verme teklifimiz kabul edilmedi.
Haksız uygulamalardan bir kısmının farkına varılan hükümlerle Genelkurmay Başkanımız hâlâ zindanda çürüyor.
Ayakkabı kutularına para dolduranların, Deniz Feneri loşluğunda yetim hakkı yiyenlerin yargılanmaları başlatılamadı.
Bileklerine taktıkları 700 bin liralık hediye saatle caka satanların bir kısmı utanmadan bir partiye oy isterken, çuvalla rüşvet alanlar piyasada dolaşırken Vanlı küçük Muharrem babasının sırtındaki çuvalla son yolculuğunu yaptı. Yoksulun hakkını yiyenler, çalanlar, çaldıranları sorgulatmayanlar vebal altındadırlar.
Suç işlemedikleri hâlde fişlendikleri için görevden alınanlar... Suçluları kollayan, masumlara iftira eden veya görevini hakkıyla yapmayanlar hakkında hiçbir işlem yapmayanlar, masumları oradan oraya sürdüler.
Yargı makamlarının talimatlarını yerine getirme suçu işleyen polislerin oradan oraya sürüldüğü malum ama ek gösterge sözleri yerine getirilmedi, müktesep haklarla emeklilikleri hâlâ sağlanmadı.
Sayın Başbakan basından şikâyetçi, İnternet'ten şikâyetçi, yargıdan şikâyetçi, TÜSİAD'tan şikâyetçi, muhalefetten şikâyetçi, Gezi'de demokratik hak arayanlardan şikâyetçi, iktidardaki on bir yılını ittifak hâlinde yürüttüklerinden şikâyetçi, bir de Kabataş'taki magandalardan şikâyetçi. Niye bulup da hakkında işlem yapmadınız? Biz de Sayın Başbakandan şikâyetçiyiz.
Demokrasinin son kırıntıları da kalkarsa Sayın Başbakan tam demokrat olacak, tıpkı Sovyetler Birliği'ndeki Pravda uygulaması gibi. Komünist yöneticiler ne derse Pravda onu yazıyordu, bütün Sovyet toplumu öyle düşünmek zorunda kalıyordu. Türkiye'de de Sayın Başbakan, yandaş basın, yandaş TV'lerle herkesi kendi gibi düşünmeye zorluyor. Bütün yeteneklerini halkı aldatmak ve kandırmak için telaşla kullanıyor.
Sayın milletvekilleri, bütün bunlar olurken üniversiteler niye suskun? Başbakanın "Hıh deyici"si Sayın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, aynı zamanda "duymaz" mı olmuş? Haram nedir, helal nedir, helal lokma nedir, harama el uzatmak nedir; dinimizin yüce öğretilerini niye cemaatle paylaşmıyor?
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan bir taraftan da kamu görevlilerini taraflı olmaya zorluyor. Onurlu kamu görevlileri tarafsız olarak görevlerini yerlerine getirirler. Son on bir yılda milyonerler de çoğaldı ama yoksullaşan milyonlar oldu. O bakımdan, 30 Martta, yoksullaşan milyonlar, emaneti ehil bir şekilde kullanmayanlara gerekli dersi verecekler.
Ettikleri yemine sadık kalan milletvekillerine saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)