GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:62
Tarih:14.02.2014

FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önce yaptığım konuşmalarda, yargının içinde bulunduğu hâli pür melali dışarıdan, içeriden örneklerle arz etmeye çalışmıştım. Şimdi de size güç birikiminden bahsedeceğim. Yasama, yürütme ve yargının erk olarak birbirinden ayrılması ve kendi aralarında denge ve denetim mekanizmalarının kurulması ideal demokrasiyi ortaya koyuyor. Bunlar arasında denge bozulduğu zaman "güç birikimi" dediğimiz hadise ortaya çıkıyor ve bütün sosyolog ve anayasa hukukçuları güç birikiminin belirli bir süre içerisinde, belirli bir grupta, belirli bir kişide teraküm etmiş olması, temayüz etmiş olması, ortaya çıkmış olması hâlinde devlet gücünü kullanan...

Sayın Başkan, siz orada sohbet ediyorsunuz, arkadaşlarınız orada sohbet ediyor. Yani, konuşmamız mı gerekiyor yoksa konuşanları biz mi dinleyelim?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Bal, hakaret edince hemen dinliyorlar.

BAŞKAN - Bak, Sayın Elitaş rahatsız oluyor, "Sohbetimize karışıyorlar." diyor.

Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Devamla) - Evet, değerli milletvekilleri, bu güç birikimi, netice itibarıyla kullandığı devlet gücünü, kamu gücünü, devlet kaynaklarını sonucunda kendi şahsında var olan bir değer olarak algılamaya başlamakta ve bunun neticesinde de diktatörlük mantığı ve psikolojisi ortaya çıkmaktadır. Bu bilimsel bir gerçektir. Bu bilimsel gerçeğin ortaya çıkmış olduğu en son örnek Adalet ve Kalkınma Partisidir. On iki yıla yakın bir süre içerisinde güç birikimi Adalet ve Kalkınma Partisine meşru, gayrimeşru, ahlaki, gayriahlaki yollardan ciddi bir sermaye birikimini ortaya koymuştur. Bu ciddi sermaye birikimi yavaş yavaş kendi sesinin, kendi gözünün, kendi kulağının oluşturabileceği bir yandaş basın oluşturmuştur. Bu yandaş basının yanı sıra, devlet organlarında parti memuru gibi çalışan yandaş kamu görevlileri oluşmuştur. İşte üçünün ortaya koymuş olduğu doğal sonuç ise güç birikiminin bir kişinin şahsiyetinde ortaya çıkmasıdır, o da Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Bu o kadar ileriye gitmiştir ki, yandaş sermaye dediğimiz olay ayan beyan ortaya çıkmış ve bunlar havuzlar oluşturmuş, havuzlar içerisinde milyon dolarlarla kendi basınını oluşturabilmek için bir gayriahlaki, gayriiktisadi, gayrikanuni alışverişe yol açmıştır. Oradan devamla, kamunun gücü yandaş olmuş sermayenin yanında korkutulmuş sermayeye, korkutulmuş basına karşı kullanılmış ve sonucuna geldiğimizde, sermayedeki havuz birikiminin yanı sıra, medyada Alo Fatih hatları oluşmuştur. Bu Alo Fatih hatlarının bir benzeri de kamu kurumları içerisinde kendisini göstermektedir. Kamu gücünü herkese eşit, tarafsız olarak sunmak zorunda olan ve bu amaçla devletin makamında oturan kişiler, kendilerini kamuya değil AKP'ye hizmet eden, kendilerini kamuya karşı değil Başbakana karşı sorumlu hisseden kişiler olmuştur. Bunlara da örnek vermek gerekirse, Adana'da vatandaşa -affedersiniz- "kavat" diyen valiler çıkmıştır. Birer tane örnekle geçiştiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, ortadaki bu bozulma, sermayedeki, basındaki ve medyadaki bozulmanın doğal sonucu, bozulmayı örtecek, kapatacak bir hukuk sistemi. İşte bugün burada bulunan kanun teklifi de bu amaçla buraya getirilmiştir. Buradaki görüştüğümüz yasa teklifi, asla, kata yargının iyileştirilmesi, güzelleştirilmesi, paralelden kurtulması amacına yönelik değildir. Doğru doğru dosdoğrudur; sermayeyi, AKP'nin yandaş sermayesini korumak, AKP'nin yandaş basınını korumak, AKP'nin yandaş memurlarını korumak. "Memur" kavramı içerisinde, elbette, müdüründen genel müdürüne, müsteşarına, bakanına, Başbakanına ve onun çocuklarına kadar gitmektedir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)