| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 14.02.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde, gazi Mecliste iki milletvekilinin yaralanmasıyla sonuçlanan hadiseden duyduğum üzüntüyü ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Bir başka üzüntüm de şu: Benim tespit edebildiğim kadarıyla, hukuk tarihinde yargıçların, hâkimlerin kitle hâlinde suçlanarak belirli bir kategoriye konulup onlarla yürütme organının mücadelesinin yaşandığı ikinci ülkeyiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Faşizmde olur o işler.
FARUK BAL (Devamla) - Birincisi Yugoslavya'da meydana geldi değerli milletvekilleri, burayı iyi dinleyin, birincisi Yugoslavya'da meydana geldi. Yugoslavya dağılmadan önce Sırp yönetimi devletin yargısına, polisine ve askerine ilişkin organlarında belirli bir yapılanma içerisine girmişti. O yapılanmanın sonucunda, Yugoslavya dağıldıktan sonra o ülkelerde bulunan bazı hâkim ve savcılar kategorik olarak hangi etnisiteye tabi ise o etnisitenin husumeti nedeniyle belirli bir alana hapsedildi, onlara yargı görevi verilmedi. Şimdi Türkiye'de yaşanıyor aynı olay.
"Paralel" dediğiniz devleti, Sayın Milletvekilimiz Erkan Akçay Bey'in tasnif ederek sizlere anlattığı "paralel" dediğiniz yapıyı siz inşa ettiniz. On iki yıl beraber aynı yollarda yürüdünüz. 2010 tarihinde milleti kandırarak, aldatarak bu "paralel yapı" dediğiniz, suçladığınız insanların yargı içerisinde belirli bir alana girmelerine, ulaşmalarına vesile oldunuz. 2014 bütçesinin görüşmesinde Sayın Başbakan bu paralel yapıyı överken, on gün sonra, 17 Aralık tarihinde meydana gelen yolsuzluk operasyonundan sonra bu paralel yapıyı "Haşhaşi" olarak itham etmeye başladınız "hain" olarak itham etmeye başladınız ve diğer negatif sıfatların hepsini sıraladınız.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Erkan Akçay'ın ifade ettiği ikinci paralel yapı olarak Türkiye'de KCK-PKK yapılanmasını değerlendirdiğiniz ve bugün güneydoğu illerimizin ve ilçelerimizin bazılarında "asayiş timleri" adı altında askerlerin dahi kimlik kontrollerini yapar hâle geldiğini değerlendirdiğinizde, bir üçüncü paralel yapı olarak medyanın içerisine sızmış Alo Fatihler, büyük holdinglerin içine sızmış Alo Fatihler ile medyayı ve ekonominin önemli bir kısmını kontrol eden holdingleri, bizzat Başbakanın talimatlarıyla yönettiği bir paralel yapıyı düşünürseniz Türkiye'yi getirdiğiniz nokta açık ve seçik bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Temenni ederiz ki Türkiye'nin Yugoslavya gibi bir akıbeti olmaz, olmayacak inşallah. Milliyetçi hareketin ortaya koyduğu sağduyu buna izin vermeyecektir ama bundaki vebali hissedebilmeniz için, bundaki vicdani mesuliyeti hissedebilmeniz için hepimize görev düştüğü kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekillerine de aynı görev düşmektedir.
Şimdi bir ülke düşünün ki Sayın Başbakan ortaya çıkmış yolsuzluk olayında suçun tanımını yapıyor. Bu, Yugoslavya'da görülmedi. Yolsuzluk nedir, rüşvet nedir, Başbakan tarif ediyor. Sayın Başbakanın oğlu 2 Ocak tarihinde yargıya çağrılıyor. Sayın Başbakan oğlunu otobüsünde ve mezar ziyaretinde gezdiriyor. Arkasından bugün, savcılar, hâkimler değiştirildikten sonra, deliller tespit edilip öğrenildikten sonra, kılıfına uydurulduktan sonra Başbakanın oğlu gidiyor ifade veriyor.
Değerli arkadaşlar, bu adalet adalet mi; bu sizin vicdanınıza sığan adalet mi? Böyle adaletle bir ülke yönetilebilir mi? Böyle bir ülkenin adaleti ile Türkiye gelecek nesillere karşı varlığını, birliğini, dirliğini nasıl muhafaza edebilecektir? Türkiye nasıl gelecek nesillerin adalet vizyonunu çizip bir sorumluluk duygusu ile bu ülkenin değerlerini gelecek nesillere taşıyabilecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tür konuşmaya devam edeceğiz, serisi başladı. (MHP sıralarından alkışlar)