| Konu: | CHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 29.05.2012 |
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sendikaların son yıllarda kan kaybettiği bir gerçek. O nedenle bunun nedenlerini, sonuçlarını ve demokrasinin vazgeçilmez kurumları olan sendikaların ülkemizde yeniden güçlenmesi için yapılması gerekenleri araştırmak üzere vermiş olduğum önerge üzerine lehine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu vermiş olduğum önergenin bugün Danışma Kurulu önerisi olarak Meclis gündemine getirilmiş olmasından büyük memnuniyet duydum, çünkü emeğe saldırıların en derin noktada gündeme alındığı bir günde bu konunun tartışılıyor olması herhâlde güzel bir olay, ama AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın da konuyu dinlemelerinde büyük yarar var, zira kendileri Türkiye'de biraz evvel?
Sayın Başkan, bir uğultuyu keser misiniz.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, çok gürültü var, duyamıyoruz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz sessiz olalım lütfen.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, bugün Türkiye 75 milyon nüfusa sahip -Çalışma Bakanımızın verdiği rakamla söylüyorum- toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı 567 bin. 12 Eylül 1980'de 44 milyon nüfus varken 2,5 milyon işçi toplu sözleşme ve sendikalılık hakkından yararlanıyordu. O tarihlerde memurların sendikaları yasal anlamda belki yoktu, ama bugün 8 konfederasyona bağlı sendikalarda memurlar örgütlendi ancak yüzde 45'i üstelik yandaşınız olan sendikalarda örgütlenmiş olmasına rağmen, sayıları 1 milyon 100 bin dolayında yani 75 milyon nüfuslu ülkede sendikalı işçi sayısı, işçisiyle memuruyla 1,5 milyon dolayında. Bu, ülkemiz demokrasisi açısından bir büyük ayıp. Döneminizde, son on yılda işçi sendikalarının üye kaybı yüzde 40'ı geçti. Şimdi bugün, bu araştırma önergesini verdik, dedik ki: "Neden kan kaybediyor?" Açıkça suçlu ortaya çıktı.
Hava iş yerlerinde hava işvereni Bakanlığınızın, Hükûmetinizin talimatıyla, Başbakanın talimatıyla "Grev yasağı kapsamına alınsın." diye kanun teklifini Sendikalar Yasası'yla, çalışma yaşamıyla hiç ilgisi olmayan 2 milletvekili arkadaşımızın eline tutuşturup verdirdiniz Meclise. Bugün, hava iş kolunda çalışanlar işlerini kaybetme tehlikesine karşı güç birliği yaptılar ve meşru bir biçimde eylem koyuyorlar. Onları yürekten kutluyorum AKP'nin zulmüne direndikleri için.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten 12 Eylül yasalarından söz ediyorsunuz, 12 Eylül hukukundan söz ediyorsunuz, 12 Eylülle hesaplaşmaktan söz ediyorsunuz. Sizin asıl hesaplaştığınız kesim işçiler, memurlar. Memurlara reva gördüğünüz zam 3,5-4 ve ikinci yıl yüzde 3, yüzde 3 idi. Bugün, oluşturduğunuz kurumun, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu -ki, o kurulun 12 Eylül döneminde işçilerin hak ve özgürlüklerini yok eden Yüksek Hakem Kurulunun işlevini göreceğini buradan söylemiştim, hiç de yanılmadım- bugün kararlarını açıkladılar; yüzde 4-yüzde 4. Yandaşınız Memur-Sen'e de, size de hayırlı olsun ama bunun ülkeye, memura, çalışana hayırlı olabileceğini söyleyebilmenin olanağı yok.
Bugün, ülkemizde sendikal alan alabildiğine daraldı. 12 Eylül dönemindeki yasal düzenlemelerin katbekat acısının, şiddetlisinin bu dönemde, sizin döneminizde örneklerini görüyoruz.
Bakın, ben buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına sesleniyorum: Çalışma, Sağlık, Aile, Sosyal İşler Komisyonunu sevmeyebilirsin. Çalışma Bakanına sesleniyorum: Kendi sorumluluk alanına sahip çık. Çalışma, Sağlık, Aile, Sosyal İşler Komisyonuna, Başkanına sesleniyorum: Komisyonuna sahip çık. Ne alakası var -İçişleri Komisyonuyla- Hava-İş Sendikasının grev hakkının yasaklanması önerisinin İçişleri Komisyonunda görüşülmesinin? Bu bir sendikal yasak değil mi?
Daha önce, Meclis Başkanı, 4688 sayılı Kamu Çalışanları Sendikalar Kanunu'nda da Bütçe ve Plan Komisyonunu ana komisyon olarak göstermiş ve görüştürmüştü. Görevini, ne Meclisteki yasal düzenlemelerin yapılması için komisyonlara sevkinde doğru dürüst yapıyor ne de millî iradenin tutsaklığı konusunda doğru dürüst görev yapabiliyor. Tam bir aczi ortaya koyuyor; Başbakanın talimatları neyse onu yerine getirmeye çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, hava iş kolundaki bu grev yasağı, esasında Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarınızın içinde vardı. O tasarıyı 7 tane bakanınız imzalamadı. Defalarca söylüyorum, kim o tasarıyı imzalamayan bakanlar? Hangi gerekçeyle imzalamadılar? Hangi kurumun, hangi kuruluşun baskısıyla imzalamadılar? Onu ortaya çıkartmak gerekir ve bunun için de bir komisyon kurulması lazım.
Bu ülkede 12 Eylülden evvel, egemen çevreler gazete ilanıyla hükûmet yıkmıştı. Şimdi de AKP'nin bakanlarına imza attırmayarak yasayı öteliyorlar. Onun içindeki bir yasayı bugün tutmuşsunuz teklif olarak İçişleri Komisyonunda korsan bir biçimde Meclis gündemine getireceksiniz. Biz de Meclise önerge veriyoruz, diyoruz ki, sendikalar niye geriliyor, niçin geriliyor; gelip araştıralım, bir komisyon kuralım. Ee, suçlu ortada. Var olan örgütlülük ortadan kalkıyor.
Bir kere, Bakanlar Kurulunun herhangi bir grev hâlindeki? Hava-İş Sendikası yirmi yılı aşkın süredir grev yapmamış. Grev kararı alsa bile onu Bakanlar Kurulunun erteleme yetkisi var. Bakanlar Kurulu erteledikten sonra inisiyatif zaten sendikadan çıkıyor, Yüksek Hakem Kurulu devreye giriyor, sözleşmeyi o bağıtlıyor. Ne alakası var bu yasaklı zihniyete? Yani 12 Eylül'de faşist generallerin bile yapmadığını bugün yapmak, generallerden daha diktatör bir anlayışın ürününden başka bir şey değil. Şiddetle kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçekten sendikal hak ve özgürlükler bir bütün. Bunun içerisinde örgütlenme özgürlüğü var, toplu sözleşme özgürlüğü var, grev hakkı ve özgürlüğü var. Eğer bu özgürlüklerin, bu kolektif iş hukuku alanında, birini diğerinden ayırırsanız sakat olur, topal olur ve dolayısıyla da sendikal alanda bir gelişme olmaz. Bugün, ülkelerin demokratikleşmesinin, demokrasilerindeki gelişmişlik seviyesinin asıl ölçütü, o ülkedeki örgütlülükle ölçülüyor pek çok yerde. Bizim ülkemizde, demokrasicilik oynuyoruz. Bir başbakan her şeye muktedir, en son mesleği de jinekolog oldu. Onlarla uğraşacağına, gelip, sendikaların hak ve özgürlüklerini elinden almak için korsan yasa teklifi vereceğine, bu alanı genişletmesi gerekir. "Avrupa Birliğine gireceğiz." diye birbirimizi kandırıyoruz. Bu mantıkla, bu kafayla, bu yaklaşımla bırak Avrupa Birliğini, Edirne'nin ötesinde bir derneğe Türkiye'yi üye yaptıramazsınız. Biraz aklınızı başınıza alınız. Sendikal alan korkulacak bir alan değil. Sendikalar bu ülkenin en önemli kurumlarının başında geliyor. İşçiler işten atılma korkusuyla karşı karşıya. İş güvencesini, göreve gelir gelmez, 10 ve daha fazla işçi istihdam edilen işletmelerden 30 ve daha fazla işçi istihdam edilen işletmelere çıkararak kuşa çevirdiniz. Bugün, işçiler, sendikalara üye olmaya korkuyor; memurlar bile üye olmaya korkuyor. Herhangi bir şekilde hak aramak, suç işlemek anlamına geliyor. Eleştiren ya Silivri'ye gönderiliyor ya da hakkında soruşturma açılıyor.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, ülkemizde, eğer demokrasimizi güçlendireceksek, eğer toplu sözleşme ve sendikal hakları genişleteceksek sendikalara önem vermek zorundayız. Sendikalar bu ülkenin kriz dönemlerinde çok ağır sorumluluk üstlendiler. Hiç üzerlerine farz olmamasına rağmen, krizin aşılması için işletmelerde toplu sözleşmeleri neredeyse gönüllü askıya aldılar, sorumluluğa ortak oldular ama anladılar ki, şimdi o krizlerin aşılmasında rıza göstermelerinin cezasını çekiyorlar. Tabii, bu cezayı fatura edecek yeri de şimdiye kadar gösteremediler ama umarım bundan sonra gösterirler.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten ülkemizde sendikal örgütlenmede yaşanan gerilemenin nedenlerini, niçinlerini, suçlularını araştırmak için bir önerge verdik ve bu önergenin sonucu itibarıyla bir komisyon kurularak araştırılmasında büyük yarar görüyorum. Sizlerden özellikle rica ediyorum: İşçileri tehditle, Hava-İş üyelerini tehditle işten atmaktan, eylem kırıcılığından vazgeçiniz, onların meşru eylemlerine saygı gösteriniz diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.