GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:112
Tarih:29.05.2012

SALİM USLU (Çorum) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Milletvekili Arkadaşımız Sayın Tuncel tarafından verilen önergeyi işlerini kaybeden işçilerin sorunlarının gündeme gelmesi bakımından çok önemli bulduğumu belirtmek istiyorum.

Evet, işten çıkartmalar kahredici bir sorun ve bunu Sayın Tuncel'in önergesinde bahsettiği birkaç münferit olaydan yola çıkarak genellemek, bununla birlikte endüstri ilişkilerinin büyük fotoğrafını ortaya koyabilmek çok mümkün gözükmüyor. Her şeyden önce şunu belirteyim: İşten çıkartmalarla ilgili önergede belirtilen veriler sadece bir kısım sendikalardan alınan bilgilere dayalı olduğu için hem objektif değil hem de tam olarak Türkiye gerçeğini yansıtmamaktadır. Sendikaların tümünün verileri göz önüne alınmamıştır, farklı konfederasyonların verileri göz önüne alınmamıştır, sektör sayıları konusunda yeterli veriler bulunmamaktadır, farklı belediyelerden örneklemeler yapılmamıştır. Bütün bunlar nedeniyle diyorum ki, bu önergeden hareketle bir genelleme yapılamaz.

Ayrıca, sadece bu önergede yazılı iş yerlerinden işten çıkartılanları tartışarak da sorunun çözümüne kalıcı bir katkı sağlanamaz. Sadece sorunu burada tartışmış oluruz, daha önceki Parlamento dönemlerinde defalarca tartışıldığı gibi, tartışmalardan bir tanesini de yapmış, bir rapor ortaya koymuş oluruz. Oysa burada yapılması gereken şu idi: Bir defa, geçmiş yıllarla ilgili bir süreç analizi yapılmalı ve bütün sendikaların verileriyle birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, İŞKUR'un, İşsizlik Sigortasının ve Sosyal Güvenlik Kurumunun da verileri birlikte ortaya konmalı idi. Parlamentonun kararları açısından da önemli bir veri kaynağı oluşturulabilirdi. Karşılaştırmalı ve sistematik bir çalışma yerine birkaç şikâyetten hareketle Türkiye endüstri ilişkilerinin sorunlarını bütünüyle ortaya koyabilmek, oradan bir genelleme çıkartabilmek hem mümkün değildir hem de bizi doğru sonuçlara götürmez diye düşünüyorum. Çok değil, daha bundan on yıl önceki gazete haberlerini değerlendirdiğimizde toplu işten çıkartmaların çok daha yoğun ve çok daha yaygın olduğunu, hatta 1,5 milyona yakın işçinin kapının önüne konduğu günleri hepimiz çok rahatlıkla hatırlarız.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tarihi söyler misin Başkan?

SALİM USLU (Devamla) - Evet, tarihi 2000-2001 krizi, siz de çok iyi biliyorsunuz. Sayın Refik Baydur'un o günlerdeki "1,5 milyon işçiyi kapının önüne koyarız." tehdidini de hatırlıyorsunuz.

Şimdi, oysa biz küresel krizi çok derin yaşadık, derin hissettik. Buna rağmen, yoğun işten çıkartmaları, geçmişteki yoğun işten çıkartmaları çok derinden hissetmedik. Bunun birkaç nedeni var. Bir tanesi, 2000-2001 krizinde sosyal reflekslerimiz ve sosyal koruma sistemlerimiz bu kadar güçlü değildi. Söz gelimi, işsizlik sigortamız yoktu, iş güvencemiz yoktu. 4857 sayılı İş Yasası'nda bugünkü düzenlemeleri yapmamıştık. Mesela, İş Yasası'nda kısa çalışma ödeneği yoktu -sizin de çok iyi bildiğiniz- oysa bugün kısa çalışma ödeneği sayesinde işten çıkartılmak üzere gündeme gelen işçilerin birçoğu ödenekten yararlandığı için -ki bunların sayıları ortada- bir kısmı iş güvencesinden yararlandığı için, bir kısmı işsizlik sigortasından yararlandığı için işten çıkartmalar geçmişteki kadar derin ve yaralayıcı hissedilmemiştir.

MUSA ÇAM (İzmir) - DİSK'in genel başkanı gibi konuşuyordun Başkan, şimdi işveren sendikaları genel başkanı gibi konuşuyorsun. Yıllarca işçilerin emeğini yedin.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Oradan farklı görülüyor herhâlde, AKP sıralarından.

SALİM USLU (Devamla) - Evet, ben dün ne söylediğimi biliyorum, siz beni iyi dinlememişsiniz belli ki.

MUSA ÇAM (İzmir) - İşveren sendikaları genel başkanı gibi konuşuyorsun.

SALİM USLU (Devamla) - Şimdi burada yapılması gereken sadece sorunu tartışmak değildir, yapılması gereken çözümleri ortaya koymaktır. Bunlar da bellidir.

Bir: İşsizlik Sigortası Yasamız güncellenmelidir. İşsizlik sigortasına erişim kolaylaştırılmalı, işsizlik sigortasının sağladığı imkânlar artırılmalıdır.

İki: İşsizlik sigortasından öte İş Güvencesi Yasası güncellenmelidir, ILO normlarına uygun hâle getirilmeli ve mutlak işe iade konusunda ILO normlarıyla uygun bir yasal düzenleme behemahâl yapılmalıdır.

Üçüncüsü de: Sendikal mevzuat değişmemiştir. Yani 12 Eylül 1980 tarihinden sonra çıkarılan sendikal mevzuat ne yazık ki hâlen yürürlüktedir. Türkiye çok şey değiştirmiştir, yeni yapılar oluşturmuştur, yeni anlayışlar geliştirmiştir ama ne yazık ki sendikal mevzuatı değiştirememiştir. Bundan dolayı kimseyi suçluyor değilim, önce aynaya bakmak lazım. Bazı işçi sendikaları, bazı işveren örgütleri -Sayın Çelebi de çok iyi biliyor ki- diyalog çalışmalarından sonuç çıkarmamak, uzlaşmaları engellemek konusunda ellerinden gelen çabayı arkalarına koymamışlardır ve ne yazık ki zaman zaman çalışma bakanları bu konuda çok iyi niyetli adımlar atmış olmalarına rağmen, kimi engellemeler yüzünden sendikal mevzuat değişmemiştir. O nedenle, sendikal mevzuatı ILO normlarına uygun, çağdaş, iş güvencesini de içeren, sendikal güvenceleri içeren bir anlayışla yeni baştan ele almak gerektiğini düşünüyorum. Son bir hazırlık yapıldı, bakalım Parlamentoya, önümüze gelecek mi? Onu da sabırla bekleyeceğiz.

Bütün bunların ötesinde, şunu da özellikle ifade etmem lazım ki: Sendikalar da özellikle konumlarını, rollerini, vizyonlarını yeni baştan yapılandırmak, sorun çözme kapasitelerini artırmak durumundalar. Bu yaşadığımız çağda, çalıştığımız işletmelerin geleceği, işletmenin rekabeti, verimliliği, kalitesi, ihracatı, yapısı, yani modern bir endüstri ilişkileri, demokratik bir endüstri ilişkileri işletmeyi ilgilendirdiği kadar bizi de ilgilendiriyor, bu konuda söyleyeceğimiz sözler olmalı.

Bütün bunların ötesinde, Türkiye'de, yasaların da ötesinde, yoksa 2821, 2822 sayılı yasalarda düzenlemeler var, 4857 sayılı Yasa'da iş güvencesini düzenleyen 19'uncu maddeden 21'e kadar düzenlemeler var ama bunların ötesinde, Türkiye'de ciddi bir sosyal kabul sorunu var. Yani sanki sendikalar, sanki sendikalaşma rekabetin, üretimin, verimliliğin önünde engelmiş gibi görülüyor; sanki, iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri bir maliyetmiş gibi algılanıyor. Bundan dolayı da tedbirlerin alınması gecikiyor, geciktiriliyor ya da ıskalanıyor. Bu nedenle, genel olarak sosyal koruma anlayışını güçlendiren, sosyal koruma konseptini ortaya koyan yeni bir endüstri ilişkileri vizyonuna ihtiyaç olduğunu bilhassa belirtmek istiyorum.

Ayrıca, burada, işsizlik sigortasına erişimin kolaylaştırılmasının ötesinde, mutlaka İş Güvencesi Yasası'nın işe iadeyi sağlayacak şekilde yeniden ele alınması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Evet, araştırma yapmak ve araştırmaları bundan öncekiler gibi raflara, tozlu raflara koymak yerine bence yasal tedbirler almak daha akılcı, daha rasyonel bir tutumdur. Bu nedenle, gerek komisyonlardan geçmiş gerek komisyonlara gelmiş olan düzenlemeler vardır. Bu düzenlemeleri bir an önce Parlamentodan geçirip yasalaştırmakta yarar olduğunu düşünüyorum.

Bu arada, AK PARTİ'nin sınıfsal bir tutumu olmak yerine rasyonel bir davranışı olduğuna, rasyonel politikalar izlediğine dair onlarca örnek verebilirim, zamanım bittiği için veremiyorum ama Sayın Önder'e şundan bahsetmek istiyorum: AK PARTİ'nin özellikle istihdamı teşvik konusunda, istihdamı artırma konusunda istihdam konseyleri oluşturduğunu ve bu konuda önemli çalışmalar yapıldığını belirtiyorum.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Kenan Evren'in saldırılarından daha ağır saldırı yapıyorsunuz.

SALİM USLU (Devamla) - Sadece benim ilimde, sadece Çorum'da 1995 yılından beri, 96'dan beri istihdamı artırmak üzere toplam 165 milyon TL prim desteği sağlanmıştır, 2011 yılında sağlanan prim desteği bile 47  milyon TL'dir. Şu anda Çorum'da işsizlik oranı Türkiye ortalamasının neredeyse yarısı kadardır.

Ben, rasyonel politikaların işsizlik sorununa çözüm getirme konusunda slogandan daha geçerli ve daha önemli olduğunu düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uslu.