| Konu: | BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 11.02.2014 |
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 546 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin üzerine söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, mevcut torba kanun, geçtiğimiz hafta Plan Bütçe Komisyonunda görüşüldü ve 28 kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıldı. İlk geldiği orijinal metinde 35 maddeden oluşuyordu ve daha sonra önergelerle ilave edilen maddelerle -53 artı 1 geçici madde- 54 madde hâlini aldı. Bunun içerisinde birçok farklı konu var yine her torba yasada olduğu gibi. Kooperatiflerle ilgili düzenlemeler var, Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapıldı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla ilgili, askerî personelle ilgili, Sermaye Piyasası Kuruluyla ilgili yine düzenlemeler var, yeni bir üniversite kurulmasına dair bir düzenleme var. Asıl en önemlisi, büyük bir çoğunluğunu oluşturan torba yasadaki değişikliklerinde... Biliyorsunuz, yeni bir Büyükşehir Yasası çıktı geçtiğimiz yıl, ilginçtir, orada o yasaya uydurulması gereken bazı düzenlemeler yapılmamış ve Sayın Bakanın, Sayın Beşir Atalay'ın da komisyon görüşmeleri sırasındaki cevabı "Biz bu düzenlemeleri unuttuk." şeklinde oldu. Yani "Bir yasa yapıyoruz ama yasada bazı düzenlemeleri unutabiliyoruz." Bu da paradoksal bir durum gerçekten.
Şimdi, kanun teklifinin 1'inci maddesi, Jandarma Genel Komutanlığına 3 bin yeni uzman erbaş kadrosuyla ilgili. Bu, 2014 yılı bütçe görüşmeleri sırasında Plan Bütçe Komisyonunda müzakere edilmişti ve 2014 bütçesine dâhil edilmişti. Bugün de bu torba yasa içerisinde 3 bin uzman erbaşın kadro artırımına gidiliyor. Gerekçe de askerlik süresinin kısalması ve bundan kaynaklanan erken terhis.
Şimdi burada da bir çelişki durumu söz konusu. Bir anlamda askerlik süresini niçin kısaltıyoruz? Türkiye sayısal itibarla hem NATO'nun hem dünyanın en fazla asker sayısı bulunduran ordusu ve bunun da tabii ki bir mali portesi var. Türkiye bu yükten kurtulmalı, bunu zamana yaymalı, asker sayısını azaltmalı.
İyi, güzel; askerlik süresini kısalttık, dolayısıyla erken terhis yaptık ama birdenbire 3 bin yeni jandarma uzman erbaş kadrosu açıyoruz. Bunun bize parasal maliyeti 42 milyon TL. Türkiye yılda 40 milyar TL gibi bir parayı -bunun içerisinde emniyet teşkilatının, Millî Savunma Bakanlığının bütçesi de dâhil- savunmaya ayırıyor.
Dolayısıyla, bunun bir plan ve program çerçevesinde olması lazım, Türkiye bu yükten kurtulmalı. İhtiyaç varsa, mutlaka profesyonel orduya geçilecekse bu, bir plan dâhilinde, program dâhilinde profesyonel asker orduya alınarak sağlanabilir ama buna paralel olarak da askerlik süresi kısaltılır ve ordudan terhisler yapılır.
Bunun yanında, bakın, yine bir çelişkili durum. Biliyorsunuz, sözleşmeli er kadrosu da var. 50 bin sözleşmeli er kadrosu şu anda boş beklerken uzman erbaş kadrosu açılması da gerçekten düşündürücü bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
2'nci maddede bahis ve şans oyunlarıyla ilgili bir düzenleme var. Bu görüşmeler sırasında, gelirlerden, özellikle amatör sporculara, İkinci ve Üçüncü Lig'deki spor kulüplerine daha fazla pay ayrılması konusunda bazı tekliflerde bulunuldu, telkinlerde bulunuldu ama bu talebimiz pek dikkate alınmadı. Ama Türkiye'de bu bir gerçek. Gerçekten amatör spor dallarında ya da amatör spor kulüpleri önemli sıkıntıyla karşı karşıya. Bu konuda, özellikle bahis ve şans oyunlarından elde edilen gelirdeki paylarının artırılmasının gerekliliğine inanıyoruz.
7'nci ve 8'inci maddede 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda bazı değişiklikler var. Bu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını ilgilendiren bir konu. Burada, komisyona ilk geldiği hâliyle, 16 yaşından küçük ve en az yüzde 70 engelli çocuğa sahip çalışanların mevcut mazeret iznine bir ilave on gün mazeret izni öngörülüyordu ancak bizlerin de teşvikiyle, bizlerin de teklifiyle bazı önergelerle bu yaş sınırını kaldırdık. İlk gelen kanun teklifinde evli olmama şartı söz konusuydu, bunu da ortadan kaldırdık. Dedik ki yaş sınırını kaldıralım, evli de olsa eğer eşlerin her ikisi de en az yüzde 70 engelliyse bunlara da mazeret izni imkânı sağlayalım. Ancak, burada eksik kalan bir şey oldu, o da nedir? 4/B ve 4/C olarak anılan personelin bu düzenleme içerisinde yer almaması. Onun da Bakanlar Kurulu kararıyla yapılması gerekiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da bu meseleye sıcak baktığı için bu eksikliğin giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
9'uncu ve 10'uncu maddelerde kooperatiflerle ilgili bir düzenleme var. Gerçekten, sadece Türkiye'de değil, dünyada kooperatifçilik önemli bir konu. Biliyorsunuz, 2012 yılı, Dünya Kooperatifçilik Yılı'ydı. Kooperatifler aynı, müşterek, ortak amaçlar güden -ekonomik olur, sosyal olur, kültürel olur- müşterek amaçları olan insanların bir araya gelerek oluşturdukları kurumlardır ve bunların özelliği de özerk olmaları, demokratik olmaları. Ancak, gelen teklife baktığınız zaman, tamamen kooperatiflerin o özerk ve demokratik yapısını ortadan kaldıran bir düzenleme olarak karşınıza çıkıyor. Bu düzenleme ilk geldiği anda şöyleydi: Kamu tüzel kişileri, ortağı oldukları kooperatiflerin yönetim kurullarında, üye tam sayısının çoğunluğunu geçmemek üzere üye bulundurabileceklerdi. Tartışmalar sırasında, bunun olamayacağı, Türkiye'de farklı alanlardaki kooperatiflere kamu eliyle hükûmetlerin el koyacağı ya da onların hegemonyası altına gireceği tartışmaları sırasında, bu teklifin üniversitelerden geldiği söylendi ve o "kamu tüzel kişiliği" ibaresi çıkartılarak "üniversiteler" ibaresi kondu. Bu da bizim tarafımızdan uygun görülen bir mesele değildir. Az önce de söylediğim gibi, o zaman kooperatiflerin o demokratik yapısı ortadan kalkar, özerk yapısı ortadan kalkar. Zaten en büyük sıkıntımız... Bakın, sendikaların, meslek odalarının ya da derneklerin siyasi partilerin arka bahçesi olma derdini tartışıyoruz. Şimdi, bu düzenlemeyle, kooperatiflerde kamu tüzel kişilikleri eliyle -bu, üniversitelerdir ya da farklı kurumlardır- söz sahibi olmayı, orayı yönetmeyi kanunla düzenlemiş oluyoruz. Yani, kendi hâlinde, kendi içinde yönetim kurulunu seçen bir yapıdan çıkartıyoruz, bunu kanunla "Efendim, sen yönetim kurulunu seçerken kamu tüzel kişilikleri belirli sayılarda oraya üye önersin ve siz bunların arasından bunları seçin." diyoruz. Bu maddenin de kanun metninden çıkartılmasını istiyoruz.
13'üncü maddede yeni bir üniversitenin kurulmasıyla ilgili bir düzenleme var, Biruni Üniversitesi kurulması. Peki, niçin bu Plan Bütçe Komisyonuna geliyor? Oysaki ihtisas komisyonları var, Millî Eğitim Komisyonu var, gidilir orada enine boyuna bu konular tartışılabilirdi. Türkiye'de toplam 175 üniversite var; bunun 72'si -bununla beraber- vakıf üniversitesi, geriye kalanı devlet üniversitesi. Tabii, bunlar, her önüne gelen tarafından "Belli kriterleri yerine getirdik, binayı bulduk, arsayı bulduk, yeterli sermayeyi ya da parayı bulduk, hadi gelin üniversite kuralım." Bu da doğru bir yaklaşım değil. Atanamayan öğretmenlerden bahsediyoruz, 300 bin atanamayan öğretmen var; mühendislerden bahsediyoruz, atanamayan, iş bulamayan ya da kadro açılamayan mühendisler var ama bu üniversitenin kuruluşundaki fakültelere bakıyorsunuz, eğitim fakültesi var. Eğitim fakültesi de nihayetinde öğretmen yetiştirecek. 300 bin atanamayan öğretmene yeni öğretmen kadrosu ya da öğretmen ilave etmiş olacağız.
19'uncu maddede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına üye seçimiyle ilgili bir değerlendirme var. Şimdi, burada, Büyükşehir Yasası gereği, biliyorsunuz, il genel meclisleri kapandı ve bu üyelerin daha çok il genel meclislerinin önerisi üzerine sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına atanmaları, üye olmaları sağlanıyordu. Şimdi, yeni düzenlemeyle, illerde vali, ilçelerde de kaymakamın önerisi üzerine vali tarafından hayırsever vatandaş atanacak ya da üye olarak oraya verilecek. Burada hayırsever vatandaş kriteri ne, onu anlayamıyorum. Hayırseverlik, bana göre farklıdır, bir başkasına göre farklıdır, subjektif bir kavramdır nihayetinde. Bunun, iki üyenin "hayırsever vatandaş" değil de "iki vatandaş" üye olarak atanmasının, bu ibarenin buraya konmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum ve bu "hayırsever" ibaresinin de çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz.
41'inci maddede yatırım ortaklıklarında imtiyazlı payların oy hakkıyla ilgili düzenlemeler var. Burada, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 48'inci maddesine bir fıkra ekleniyor. Bu fıkra da şu: "Yatırım ortaklıklarının imtiyazlı pay ihracına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. Yatırım ortaklıkları tarafından belirli grupların yönetim kurulunda temsil imtiyazı ile oyda imtiyaz tanıyan pay ihracında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 360 ıncı maddesi ile 479 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükümleri uygulanmaz." diyor. Nedir bu 360, 479?
Şimdi, 360'ıncı madde, Türk Ticaret Kanunu'nda, belirli grupların yönetim kurulunda temsil edilmesini düzenliyor. 479 ise, Türk Ticaret Kanunu'nda "Oyda imtiyazlı paylar" başlığı altında bir düzenleme. Buradaki espri şu: Türk Ticaret Kanunu'nda bir paya en çok 15 oy hakkı tanınabiliyor. 479'un (2)'nci fıkrasında "Bu sınırlama, kurumlaşmanın gerektirdiği veya haklı bir sebebin ispatlandığı durumlarda uygulanmaz." ibaresi var. "Bu iki hâlde, şirketin merkezin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinin, kurumlaşma projesini veya haklı sebebi inceleyip, bunlara bağlı olarak, sınırlamadan istisna edilme kararını vermesi gerekir." diyor. Yani, bunu bir mahkeme kararıyla, mahkemeden aldığı kararla, bir paya en çok 15 oy hakkı sınırını aşabilir diyor. Yalnız, bakıyoruz, bu süre içerisinde işini yapmamış bazı firmalar var; yatırım ortaklığı kurumları. Bunlara aslında adrese teslim bir düzenleme. Bu doğru bir anlayış değil yani bir anlamda, hukuku dolanıyorsunuz. Yapmaları gereken işleri zamanında yapmayan kurumlara, bir anlamda, kanun çıkartarak, adrese teslim, bir kişiye münhasır, bir kişiye özel ya da bir kuruma özel kanuni düzenleme yapıyorsunuz. Dolayısıyla, bu maddenin de kanun metninden çıkartılmasını istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, her seçim öncesi ya da Meclisin kapanmasına yakın dönemlerde bu torba yasa artık geleneksel hâl aldı. Bu seçim öncesi de aslında ivedi çıkması gereken birtakım değişiklikler de torba yasa çatısı altında birleştiriliyor, Meclisimize geliyor ancak bu süre içerisinde, özellikle kamuoyunun beklentisi olduğu, toplumsal taleplerin yoğun olduğu bazı konular var. Emeklilerin önemli sorunları var. İnsanlar yıllarını, en güzel çağlarını çalışarak veriyor, sosyal güvenlik primi ödüyor "Emekli olduğumda bir emekli maaşım olur, medeni bir şekilde yaşama imkânına sahip olurum ve hayatımın son günlerinde kimseye muhtaç olmadan, devletin bana sağladığı imkânlarla yaşamımı idame ettiririm." düşüncesi içerisinde. Ancak, emekli olduktan sonra tabii ki evdeki hesap çarşıya uymuyor. İnsanlar zor ekonomik koşullar altında, bir yandan emekli maaşını alıyor ama diğer yandan da ek işlerle ek gelirler elde etmeye çalışıyor. İşte böyle durumlarda "sosyal güvenlik destekleme primi" altında biz bu insanlardan yüzde 15 bir kesinti yapıyoruz yani çalıştığı için bu insanları cezalandırıyoruz, âdeta bir ceza primi kesiyoruz. Emeklilerin bu anlamda talepleri var.
Bakın, ocak ayında işçi ve BAĞ-KUR emeklilerine zam yapıldı ilk altı ay için, bu da yüzde 3,27'ye tekabül ediyor, 18 ila 31 TL arasında bir artış öngörülüyor ve en düşük emekli aylığı bugün 959 TL'den 990 TL'ye çıktı. Allah aşkına, 990 TL'yle, emekli olan bir yurttaş nasıl geçimini sağlayacak, sizlerin takdirine bırakıyorum. Dolayısıyla, hâl böyle olunca da insanlar ilave iş arıyor kendine; gidip çalıştığı zaman da, bir iş yeri açtığı zaman da bu insanlardan yüzde 15 ceza primi kesiyoruz.
Bir diğer konu da Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim borçlarının yeniden düzenlenmesi talebi. Gerçekten, özellikle serbest meslek erbapları, esnafların bu anlamda çok önemli sorunları var. Türkiye'de yaklaşık 1 milyon esnafın birikmiş BAĞ-KUR prim borcu var. Bu insanlar yaşı dolduğu hâlde emekli olamıyor ya da primleri zamanında yatmadığı için borçları katmerlenmiş, borçları büyümüş, bunları ödeyemiyorlar. Bu taleplerin de yerine gelmesi lazım, bu borçların yeniden yapılandırılması lazım, bu insanların borçlarının bir kısmının en azından belki silinmesi lazım ya da belirli taksitlere bölerek bu borçların kolayca ödenmesini sağlamaları gerekiyor ama bakıyorsunuz, bu torba yasada yok.
Taşeron işçilerinin talebi var. Bu da önemli bir toplumsal talep ama torba yasada göremiyoruz bunu.
Tarım sektörünün önemli sorunları var, yine, torba yasalarda göremiyoruz.
Biliyorsunuz, 1 Ocak 2012'den itibaren genel sağlık sigortası kapsamına alındı insanlar ve onlara verilecek sağlık hizmetleriyle ilgili gelir testi yaptırma koşulu getirildi ama o günlerden bugünlere birçok insan bu şartı yerine getiremedi ve dolayısıyla, yaklaşık olarak 3 milyon insanın, bu anlamda, o günden bugüne biriken borçları oluştu. Bunların tekrar gözden geçirilmesi lazım, bu soruna, bu yaraya bir neşter atılması lazım ve bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün Sayın Başbakan grup konuşmasında, Mersin'de bütün siyasilerin bir yapı tarafından -bunun adı paralel devlet, bunun adı paralel yapı- ya da bir çete tarafından, il başkanlarından valiye, milletvekillerine, hepimizin dinlendiğinden söz etti. Bu iddia daha önce de gündeme gelmişti. Gerçekten, Türkiye'de bir akıl tutulması yaşanıyor. Bir anlam veremiyorsunuz. Belki de cumhuriyet tarihinin, Türk siyasi tarihinin en akıl almaz olayları bu süreçler içerisinde gelişiyor.
Bakın, bizim yıllardır bu yasa dışı dinlemelerle ilgili feveranlarımız oldu, bağırdık çağırdık, seslerimizi duyuramadık. O gün şikâyete konu olan yapı aynı yapıydı, bugün de aynı yapı ama dün o şikâyete konu olan yapıyla iç içe olduğunuz için, kol kola olduğunuz için bunlara göz yumdunuz, ses çıkarmadınız. Ama bugün silah size döndüğü için bizim yıllarca önce yaptığımız feveranı siz şimdi yapıyorsunuz, silah çünkü size döndü.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Silah susturucu mu Vahap Bey?
VAHAP SEÇER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, torba yasa bizim de uygun gördüğümüz bazı düzenlemeleri içeriyor ama uygun görmediğimiz düzenlemeleri de içeriyor.
Bu konuda bu yasaya ret oyu vereceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)