GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:58
Tarih:06.02.2014

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın çerçeve 122'nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz. Niçin bunu yapıyoruz değerli milletvekilleri? 122'nci maddeyle Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı iki tane hastanenin kamu hastanelerine devrini öngörüyor bu yasa. Şimdi, gerek Hükûmetin politikaları gerekse bu sağlıktaki politikalar birbiriyle çelişmekte.

Diğer işlere baktığımızda, özelleştirmeler yapılırken bu hastanecilik işinde, sağlık hizmetlerinde de bir nevi kamulaştırma yapıyoruz. Burada bir çelişki var bir defa. Diyanet İşleri Başkanlığının vakıf hastaneleri özel hastane mantığında çalışan ve -ben de gidip tedavi olduğum bir hastane olduğu için biliyorum- sağlık hizmetlerinin kalitesi kamu hastanelerinde sunulan sağlık hizmetleriyle kıyaslanamayacak derecede daha kaliteli, daha iyi hizmet sunulmakta, hastalar daha memnun olmakta. Eğer biz bu hastaneyi kamu hastane birliklerine katar da o mantıkla işletirsek, niceliksel olarak, işte, sayısal olarak daha çok hasta bakılacak orada ama sağlık hizmetlerinin kaliteli sunumundan geriye adım atılmış olunacak. Bir defa bu bakımdan sakıncalı. Biz hep söylüyoruz, diyoruz ki: Sağlık hizmetlerinde sayısal çoğaltmak ya da 8,3'lere, 8,5'lere çıkmak önemli değil, asıl olan sağlık hizmetlerinin sunumunun kaliteli olmasıdır, giden insanların netice almasıdır. Burada birçok hekim arkadaşlarım var, görüyorum onları da ben, onlar da bu görüşe katılacaklardır.

Son zamanlarda âdeta şöyle bir şey icat edildi: İşte, Türkiye'de 2002'de 4'lerdeyken, 3'lerdeyken kişi başına baktığımız hasta sayısı, bugün 8'lere falan çıktı ama biz esas burada sağlık hizmetlerine ne kadar kalite kattık ona bakmalıyız. Eskiden -çıktığımda hep söylüyorum bunu- hastalar bir sistematik olarak 3'üncü basamak ya da fakülte hastanelerine giderlerdi ancak son zamanlarda hiçbir şey olmadan sadece TC numarasıyla beraber istediği hastaneye gitsin denildi. "Oh! Ne kadar güzel" diye bakılıyor bu ama bakın, aşağıda, 2'nci basamakta, 1'inci basamakta tanısı konulmadan, biraz yaklaşım olmadan 3'üncü basamağa ya da fakülte hastanelerine hastalar gittiğinde oralarda yığılmalar oluyor. Dolayısıyla o fakülte hastanelerinin poliklinikleri de sağlık ocağı polikliniği gibi yoğunlaşıyor, çok oluyor. Dolayısıyla hastada atlamalar... Arada gerçek hasta olanlar da, grip olmayıp da hakikaten birtakım böyle iyi araştırılacak, araştırma yapılacak hastalıkları olanlar da araştırma yapılamadan çıkıyor. İşte, burada da yapılmak istenen şimdi bununla bu. Bu kanunla bu vakıf hastanesinin, Diyanet Vakfına ait olan vakıf hastanesinin kamuya nasıl devredileceği, personelinin ne şekilde, taşınmazlarının, demirbaşlarının nasıl bir şekilde devredileceğini düzenliyor. Bunun düzenlenmesine ait elbette bir sıkıntı, şikâyet olmaz ama esasen niçin kamulaştırılıyor, onu tartışmamız lazım çünkü biraz evvel de söylediğim gibi, bu hastanelerde kaliteli hizmet sunumu bakımından diğer hastanelerle kıyaslanmayacak kadar farklılık var.

O bakımdan biz bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını öneriyoruz. Vatandaşlarımızın almak istedikleri sağlık hizmetinin hangisini, nereden almak istediklerine fazla müdahale etmememiz lazım. İşte, diğerlerinde, dediğimiz gibi, özelleştirmeler, piyasa ekonomisinde piyasalaştırılırken burada kamulaştırılarak sanki eskiden komünist sistemlerde olan düzene doğru... Sağlıkta sadece bu yapılmak isteniyor. Hâlbuki maalesef kamunun sağlık hizmetlerini kaliteli bir şekilde sunma imkânı yok, bunu da hep beraber, hep birlikte gözlemliyoruz.

Onun için diyoruz ki bu vakıf hastanesinin kamuya devredilmesini... Bu maddenin tasarıdan çıkarılmasını temenni ediyor, önergemizin desteklenmesini bekliyoruz.

Hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)