GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:56
Tarih:04.02.2014

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 75'inci maddedeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabi "sansür" denilince -benim ilk aklıma gelen- meşhur Abdülhamit dönemi sansürü aklımıza gelir. Hakikaten o dönem günahıyla sevabıyla çeşitli sembolik betimlemeler vardır, bunlardan birisi de sansürdür; diğeri de hafiyeciliktir, ispiyonculuktur. Yani çok benzer bir durum var. Hani "Komşuları ihbar edin." diye Sayın Başbakan özendiriyordu ya, bu bir hafiyeciliktir, hafiyeciliğe özendirmedir.

Şimdi fark eden ise, o dönemde tabii sansürü bizzat Abdülhamit kendisi yapmıyordu, sansür memurları vardı, şimdi esefle görüyoruz ki sansürü bizzat Başbakanın kendisi yapıyor. Tam bir fecaat, tam bir facia. Gerçekten deminden beri hangi kelimeleri bulsak da ifade etsek -kırmadan dökmeden- diye çok zorlanıyoruz. Ben iddia ediyorum arkadaşlar, yarın özellikle bu İnternet erişimini de konuştuktan sonra bazı kelimeler yasaklanacak. Abdülhamit döneminde de bazı kelimeler yasakmış, mesela "burun" demek yasakmış çünkü burundan Abdülhamit'in burnu kastediliyor yani "Bugün hava bulutlu." demişse "Sen bana 'ördek' dedin." diye davalar açılıyor, hükümler veriliyor. O zaman nasıl "burun" kelimesi yasaklanmışsa, inanın, yarın, bir iki ay içerisinde "kutu" kelimesi yasaklanacak mesela, "kutu"yu yasaklayacaksınız. Bir de "havuz" yasaklanacak. Şimdi, son günlerde bir de "havuz" çıktı. "Havuz" deyince çeşitli şeyler akla gelecek, işte "tuzluk" demek yasaklanacak. O yasak, bu yasak; bu sansürün sonu yok.

Fizikte bir kural vardır: Sıkışırsa patlar. Ülkeyi patlatacaksınız arkadaşlar. Gerçekten, ülkeyi bu yönetim anlayışıyla, bu keyfî ve despotizmle Türkiye'yi bir iç kargaşaya sürüklüyorsunuz, Türkiye'yi patlatacaksınız. Onun için...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - AKP patlar inşallah!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sandıkta... Sandıkta... Sandıkta patlayacak.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sandıkta patlayacak mı, patlamayacak mı, göreceğiz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Şimdi, Başbakan sansürü uyguluyor. Eleştiriyoruz, suçluyoruz da bu sansüre boyun eğenlere ne dememiz lazım değerli arkadaşlar?

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Vakıf arazilerini iç edenleri de biliyoruz, onları da açıklayacağız daha.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bu koordinatörlerin, bu medya patronlarının, medya yöneticilerinin aldıkları ücretler yaptıkları işle mütenasip mi? Onlar da hiç de hak etmedikleri kayıt dışı paralar alıyorlar, onları da biliyoruz. Ayrıca, onlar, köle gibi boyun eğen, haysiyetini yitirmiş insanlar şeklinde hizmetler veriyorlar ve maalesef çok feci bir durumla karşı karşıyayız. O nedenle de, şu torba tasarıda -o kadar arzu etmemize rağmen- gecemizi gündüzümüze katıyoruz, konuşmalarımızı hazırlıyoruz, önergelerimizi hazırlıyoruz, alın terimiz, göz nurumuz var, muhalefet şerhlerini veriyoruz ve bunları etraflıca komisyonlarda, bu Genel Kurulda tezekkür edip değerlendirmek, tartışmak isterdik fakat bu gelişmeler maalesef bundan bizi alıkoyuyor.

Şimdi, bu 75'inci madde de değerli arkadaşlar, defalarca, 3'üncü, 4'üncü kez uzatma yapılan, uygulaması uzatılan bir madde. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait resmî binalar, sosyal ve kültürel altyapı alanları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma açık her türlü yapılar 1 Temmuz 2012 tarihine kadar engellilerin erişilebilirliğine uygun duruma getirilecekti. Yine, belediyeler toplu taşıma araçlarını engellilerin erişebileceği bir duruma getirecekti. Bu tarih 2013'e uzatılmıştı bir torba tasarıyla geçmişte, şimdi de bu maddeyle 7 Temmuz 2018 tarihine uzatılıyor. Yani, böylece engelliler bir kez daha bu uzatmayla mağdur ediliyor. Bu çok uzun bir süredir, konunun ciddiyetine de halel getirmektedir. Bu nedenle bu uzatmaya da karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)