GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGIYA VE YOLSUZLUKLARA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:56
Tarih:04.02.2014

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede demokrasinin tam işletilememiş olması, şeffaf, saydam bir yönetim anlayışının egemen kılınamamış olması nedeniyle öteden beri biriken yolsuzluklar, hırsızlıklar, rüşvet ve kayırma gibi olaylar 17 Aralık günü âdeta bir volkan patlaması gibi patlamıştır, ortaya ayakkabı kutuları, yatak odasında kasalar, kasaların içinde paralar saçılmıştır.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu, baş gösteren ikinci olaydır. Birincisi, Deniz Feneri yolsuzluğu olarak bilinen yolsuzluk. O Deniz Feneri yolsuzluğunun varlığı Alman mahkemelerinin hüküm kararıyla tespit edilmiş, ancak "asrın büyük yolsuzluğu" denilen o yolsuzluğun asli faillerinin Türkiye'de olduğu saptanmıştı. Fakat, Türk Hükûmeti Adalet Bakanlığının ve Hükûmetin gerçekten o yolsuzluk yapanlara soruşturmayı engelleyici tavrı, ancak soruşturma yapan savcılara soruşturma açılması, arkasından kovuşturma açılması ve sonunda o Deniz Feneri yolsuzluğunun ne olduğu hâlen daha belli değildir.

Benzer olay, bu 17 Aralık olaylarında yaşanmıştır. Sayın Başbakan, her konuda konuşuyor; kadınların sezaryenine, kürtaj olup olmayacağına karışıyor, kaç çocuk olacağına karışıyor, erkekli kızlı çocukların yurtlarda kalıp kalmayacağını konuşuyor. 17 Aralık günü Hükûmetin bakanlarının da içinde bulunduğu bir yolsuzluk iddiasıyla yapılan soruşturmadan sonra Sayın Başbakan sadece şunu konuşuyor: "17 Aralık bize karşı yapılmış darbedir." diyor. Tabii ki Sayın Başbakan millî iradeyi kendisinin iradesinden ibaret saydığı için, bu olayı yani yolsuzlukların ve rüşvet olayının soruşturulmasını kendisine karşı yapılmış bir darbe olarak kabul ediyor.

Değerli milletvekilleri, ama Sayın Başbakan, yatak odasındaki kasaların ne işe yaradığını, kasaların içerisinde paraların neden bulunduğunu ve orada para sayma makinesinin ne işi olduğunu ya da Halk Bankası Genel Müdürünün evinde bulunan 4,5 milyon dolarlık paralarla ilgili ağzını açıp hiç konuşmuyor. Sayın Başbakan şunu söylemiyor: Bu ülkede bu olaylar yolsuzluk mudur değil midir, bunu söylemiyor. Aslında, büyük bir yolsuzluk ve rüşvetin olduğu konusunda çok deliller var, somut deliller var; işte yatak odasında bulunan kasalar, işte ayakkabı kutuları, ayakkabı kutularının içerisinde bulunan 4,5 milyon dolar bu işin somut delilidir.

Değerli arkadaşlarım, her ülkede yolsuzluk ve rüşvet gibi olaylar olur ancak o ülkelerde rüşvet ve yolsuzluğun önüne tarafsız ve bağımsız yargıyla geçilir. Bu ülkede ise yolsuzlukların soruşturulmasını soruşturan savcılar bir günde görevden alındı, Sayın Başbakan Aksaray Valisini kendi uçağıyla getirdi, dolayısıyla soruşturmanın önünü tıkadı. Sayın Başbakan ve bakanlar gittikleri yerlerde diyorlar ki: "Verilmeyecek hesabımız yoktur." Verilmeyecek hesabınız yok ise hakkınızda düzenlenen fezlekeler neden Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiyor ve sizler Türkiye Büyük Millet Meclisine bu fezlekelerin getirilmesini niye istemiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, "Verilmeyecek hesabımız yoktur." gibi boş sözlerle Sayın Başbakan ne kendisini kurtarabilir ne bakanlarını kurtarabilir. Böyle "Benim savcıma, benim yargıcıma ben ancak ifade veririm." anlayışıyla kendi savcısını getirerek, sözüm ona soruşturma yapılıyormuş gibi yapılarak soruşturmanın sonuçsuz kalmasını doğuracak eylem ve işlemlerle kendisini kurtaramaz değerli arkadaşlarım.

Demokrasilerde aslolan şey denetimdir, şeffaf yönetimdir. AKP iktidarı döneminde kapalı bir toplum oluştu. Hesap vermeyen, denetimden kaçan bir iktidar, en sonunda yolsuzluk, rüşvet bataklığının içine battı. Şimdi çırpınıyor çıkmak için ama ne kadar çırpınırsa çırpınsın, ne kadar bu yolsuzluk ve soruşturmaları örtmeye kalkarsa kalksın örtemeyecek. Çırpındıkça batıyor değerli arkadaşlarım. O nedenle, yapılması gereken, tarafsız ve bağımsız yargıya hesap vermektir. Savcıları, polisleri oradan oraya değiştirerek, yargıyı işlemez hâle getirerek soruşturmadan, kovuşturmadan kaçmak mümkün değildir, her şeyden önce, toplum vicdanında aklanmak mümkün değildir. Yapılacak bir tek şey vardır, önce Başbakanın hesap vermesi lazım.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)