| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 30.01.2014 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugünkü görüşmemiz sırasında bazı konuşmacılar tarafından sıklıkla Halk Bankası Genel Müdürüyle ilgili durum hakkında bazı görüşler ifade edildi, onunla ilgili bir hatırlatma yaparak konuşmama devam etmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere şu an tutuklu bulunan Halk Bankası Genel Müdürünün evinde ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon dolar para bulunmuştu. Buna kimsenin itirazı var mı, "Yok." diyebiliyorlar mı? Denilemiyor. Peki, Sayın Başbakan ne dedi bu Genel Müdürle ilgili olarak? "Saflığının kurbanı oldu." dedi. "İmam hatip yapacaktı, üniversite yapacaktı." dedi. Değerli arkadaşlar, bu bir itiraftır. Çok önemli bir itiraftır ve maalesef üzerinde yeterince durulmuyor. Neyin itirafıdır? Türkiye'nin bir kayıt dışı yönetim altında olduğunun itirafıdır, Türkiye'nin kurumlarıyla ve kurallarıyla yönetilmediğinin bir itirafıdır. Bağış, yardım, velev ki olsun inanmıyoruz ama diyelim ki kabul ettik, e, bağış, yardım da demek ki belgesiz, kayıtsız yapılıyor. Ne idüğü belirsiz, kimden geldiği belirsiz, izah edilemez bir durum söz konusu. Yani bir Halk Bankası veya bir banka genel müdürünün kendi özel parasının, o bankanın özel kasasında durması gerekir, normal olan da budur.
Şimdi, bu itirafa dikkatlerinizi çekiyorum. "Yolsuzluk yok." denilemiyor. Bu operasyonları dış güçler ve çeteler yaptı, işte efendim, Haşhaşiler yaptı. Eğer dokuz yüz elli sene önceye gider de "Haşhaşiler yaptı." derseniz, o zaman siz de otomatik olarak Cavlakiler olursunuz. Dokuz elli sene evvelki Haşhaşileri, Cavlakileri bırakalım, 17 Aralığa gelelim, bunu konuşmamız gerekir, dokuz yüz elli seneye kaçamazsınız.
Çete var, evet bir çete var, değerli arkadaşlar, ancak soruşturmayı yapan savcı ve polis değildir çete olan; yolsuzluğa bulaşanlardır çete, yolsuzluğu soruşturanlara engel olmaya çalışanlardır çete ve maalesef Türkiye Cumhuriyeti çeteleşmiş ve kayıt dışı bir yönetimle yönetilmektedir.
Efendim, Erdoğan Bayraktar bu Hükûmetin bakanı değil miydi? Bu sıralarda oturuyordu, sizin sıralarınızda oturuyordu. İstifa etti hem Bakanlıktan hem milletvekilliğinden hem partisinden. "Ne yaptıysak Başbakanın talimatıyla yaptık, ben istifa ediyorum, o da istifa etsin." Bunlara söyleyecek sözünüz yok mu değerli arkadaşlar? Dün savunduğunuz HSYK'yı bugün neden düşman ilan ediyorsunuz?
10 Aralık 2013, Sayın Başbakanın bu kürsüden bütçe konuşması, sayfa 142, HSYK'yı öve öve yere göğe koyamıyor bu konuşmasında. Bunu tekrar hatırlatıyoruz.
HSYK'nın 1. Dairesindeki üyeleri değiştirerek yolsuzluk operasyonlarını yapan savcılar ve hâkimlerin -şu ana kadar sayısı 116'yı bulan- yeri değiştiriliyor, sürgün ediliyor ve HSYK'yı değiştirip istediğiniz hâkim ve savcılara müdahale ederek rüşvet ve yolsuzlukları örtmek istiyorsunuz, örtbas etmek istiyorsunuz.
AKP iktidarı 17 Aralık, 25 Aralık, 7 Ocak ve 21 Ocaktaki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında suçüstü yakalanmıştır, bu tam bir suçüstü hâlidir. "Komplo", "kumpas" sözlerinin zırvadan öte bir anlamı yoktur değerli arkadaşlar. Varsa kumpas ortaya koyacaksınız, gereğini yapacaksınız. Sadece sürgün yaparak, efendim, günde 20 televizyonda 30 kere propaganda yaparak bu kumpası ortaya koyamazsınız. Bu kumpas doğru olsa dahi bu yolsuzlukları ne yapacaksınız? Yolsuzlukları yok mu sayacaksınız? Durum bu şekilde değerli arkadaşlar.
Bu tasarı 43 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan 126 maddeden oluşuyor. Tasarının içerdiği konular itibarıyla ihtisas komisyonlarında ayrı ayrı görüşülmesi gereken birçok madde var. Başka komisyonların görev ve uzmanlık alanına giren düzenlemeler ilgili komisyonlarda görüşülmeyerek İç Tüzük ihlal ediliyor.
Ben buradan bir milletvekili arkadaşınız olarak Meclisimize bir öneri getirmek istiyorum. Gelin, İç Tüzük'te bir değişiklik yapalım ve tartışalım, bir torba kanun komisyonu bari kuralım. Plan ve Bütçe Komisyonunda, yolda, önümüzdeki hafta yine bir torba kanun geliyor ve maalesef, bir kötü yönetimin tipik bir örneği hâline geldi. Yasama kalitesi bozuluyor. İyi, olumlu gördüğümüz maddelerde dahi bir yönetim, organizasyon bozukluğu, bir plansızlık, bir programsızlık söz konusu. Türkiye kötü yönetiliyor değerli arkadaşlar. Bu torba tasarılar da kötü yönetimin, plansız, programsız yönetimin bir sonucudur.
Komisyonlarda çeşitli vesilelerle dile getirdim, Sayın Başbakan sürekli tavsiye ediyor toplumda, çeşitli konuşmalarında, efendim, "3 çocuk, 3 çocuk, 3 çocuk." Değerli arkadaşlar, bir devletin, bir hükûmetin nasıl, bir ekonomi politikası varsa, bir savunma politikası, bir sanayileşme politikası varsa elbette bir nüfus politikası, bir demografi politikası da olacak, olmalıdır da. Elli yıllık, yüz yıllık perspektiflerle bu politikaların mutlaka olması gerekir. Gelişmiş, çağdaş ülkelerin özellikle yaşlı nüfus fazlalığı nedeniyle çok ciddi problemleri var, genç nüfusa sahip olmak için ve doğumu, genç nüfusu teşvik edici tedbirler alıyor. Yalnız, değerli arkadaşlar, biz bu politikayı 3 çocuk değil, öyle bir perspektif yapılır ki belki 5 çocuktur, belki 4 çocuktur, belki 2 çocuktur... Çin 1 çocuk politikası uyguluyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin elli yıllık perspektifi için belki 4 çıkacak, bilemiyoruz çünkü bunun çalışması maalesef yapılmamış.
Peki, nerede göreceğiz değerli arkadaşlar, eğer bu bir Hükûmet ve devlet politikasıysa? Beş yıllık kalkınma planlarına bakıyoruz, 3 çocuk politikasını görüyor muyuz? Yok, kalkınma planında böyle bir şey yok. Orta Vadeli Program'da var mı? Yok. Hükûmet programında var mı? Açın bakın, Hükûmet programlarında yoktur bu nüfus politikasıyla ilgili bir perspektif, bir sunum. İlgili bakanlıkların stratejik planlarında var mı? Yok. Bütçe kanunlarında var mı? Yok. Nerede var? Nerede var değerli arkadaşlar? Başbakanın iki dudağı arasında var. İşte, diktatörlük veya keyfî yönetim dediğimiz de budur, buna bir devlet ve hükûmet politikası getirmek zorundasınız. Bu hâle gelir, o zaman biz de muhalefet olarak elbette Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecek perspektifini de dikkate alarak bu politikaları rahatlıkla destekleyebiliriz.
Değerli milletvekilleri, 56'ncı maddede, engellilik oranı yüzde 90 ve üzerinde olan vatandaşlar araçları bizzat kullanamayacakları için tekerlekli sandalye ya da sedye kullanması zorunlu olan engellilere yüksek tavanlı araç, otomobil için ÖTV indirimi yapılmaktadır ve bu madde özünde olumludur ancak yüzde 90 engellilik oranı çok yüksektir, bu oranın yüzde 75'e indirilmesi de uygun olacaktır. Zaten bu engellilik oranlarının belirlenmesinde de ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca, harp ve vazife malulü sayılanlara da sağlık raporu istenmeden 1.600 cc'den düşük ve beş yıl süreyle kullanmak şartıyla ÖTV'siz ve KDV'siz binek aracı verilmesi de yerinde olacaktır.
58'inci madde ile korumalı iş yerlerinde kontenjan fazlası engelli çalıştıranlar ile yükümlü olmadığı hâlde gönüllü olarak engelli çalıştıran işverenlerin hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin yüzde 50 yerine tamamının hazineden karşılanması öngörülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Ve bu engellilerin istihdamıyla ilgili düzenleme olumlu olmakla birlikte, bu konuyla ilgili diğer maddelerde görüşlerimizi devam ettirmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)