GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:55
Tarih:30.01.2014

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 41'inci maddedeki önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bizi televizyonları başında izleyen vatandaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını gördüğünde Türkiye'nin gerçekten güllük gülistanlık olduğunu sanacak. 17 Aralıkta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının hukuka uygun bir şekilde, güvenlik içerisinde yürüdüğünü sanacak. Her şey düzene girmiş ki Türk toplumunun talepleriyle ilgili olmayan konularla bizim yasamacılık yaptığımızın aslında farkında olmadığını anlayacak. Biz burada aslında yasamacılık yapıyoruz. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevlerinden birisi, Türkiye'de gerçekten toplumu sarsan, hatta dünya kamuoyunu ilgilendiren rüşvet ve yolsuzluk olayının açığa çıkması ve bu soruşturmaların güvenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak olmalı.

Hepimiz biliyoruz ki gerçekten, bakanların çocuklarının evlerin yatak odalarında bulunan kasalar, kasaların içerisindeki paralar ve yine, bir banka genel müdürünün evindeki ayakkabı kutularında bulunan paralar ve boş ayakkabı kutusundan korkan bir Başbakan, ifade vermeye gitmeyen bir Başbakan! "İkinci soruşturma" denilen dosyanın ne olduğu belli değil, o soruşturma kapatıldı. Birinci soruşturmayla ilgili kapatma faaliyetleri var gücüyle devam ediyor.

Biz burada "yasamacılık" oynuyoruz. Terör şehitleri ya da gazilerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının mı yoksa İçişleri Bakanının mı istihdam edeceği çok önemli değil arkadaşlar; önemli olan bu ülkede hukukun güvenliğinin sağlanmasıdır, yargının tarafsız ve bağımsız bir şekilde suç işlediği iddiasıyla haklarında soruşturma başlattığı insanların soruşturmalarının esenlik ve güvenlik içerisinde yapılmasıdır.

Bakınız, en son, tutuklu iş adamı Reza Zarrab'ın mal varlığı üzerine konulan tedbirler kırk iki gün sonra kaldırıldı. İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesi bu tedbirleri kaldırıyor ve bunlara itiraz eden savcı, itirazını tamamlayamadan o soruşturmadan el çektiriliyor.

Şimdi, bu soruşturma sonucunda siz Reza Zarrab'ın suçsuz olduğunun tespit edildiğini söyleseniz kimi inandıracaksınız? Hani, siz, onun bunun hâkim ve savcısını istemiyordunuz! Hani, siz, milletin savcısı ve yargıcını istiyordunuz!

Yine, İstanbul'da Cumhuriyet Başsavcılığına getirilen Hadi Salihoğlu iki savcıyı dosyadan el çektirdi, bunlardan birisi Mehmet Yüzgeç, birisi de Celal Kara.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir ülkede gerçekten hukuk güvenli bir şekilde görevini icra edemiyor ise yasama organının ya da Başbakanın yasama organı üzerinden yargıyı böylesine şekillendirme alışkanlıkları devam ediyor ise bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başbakanın ya da iktidar partisinin ayıplarını örtmek için kullanılma noktasına gelmiş ise milletvekillerinin oturup düşünmesi gerekiyor.

Bugün, yolsuzluğu açığa çıkaranlar, yolsuzluk soruşturmasını yürütenler çete, tehlikeli örgüt üyeliğiyle suçlanıyorlar ama bu örgüt üyeliğinin delilleri ortaya konulmuyor. Bu "tehlikeli örgüt" denilen kişilerin üyeleri hakkında soruşturma açılmıyor, bu tehlikeli örgüt hakkında hiçbir soruşturma açılmıyor. Sadece soyut, "çete" ya da "Darbe yapılıyor, komplo yapılıyor." laflarıyla Türk toplumu âdeta uyutulmaya çalışılıyor. İktidar partisinin görevi, yolsuzlukları, rüşveti ve buna ilişkin soruşturmaları örtmek değildir, bunları sonuna kadar giderek açığa çıkarmaktır. "Bunları benim oğlum da yapsa, babam da yapsa affetmem." demek delikanlılık değildir. Delikanlılık, o soruşturmayı yürüten savcıların güvenliğini sağlayarak, tıpkı Silivri mahkemelerindeki davalarda olduğu gibi, gerekirse de zırhlı araba vererek o soruşturmaların hukuka uygun şekilde tamamlanmasını sağlamaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)