| Konu: | ADALET VE DEMOKRASİ HAFTASI'NA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 28.01.2014 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 24 Ocak 1993'te katledilen Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan, 31 Ocak 1990'da katledilen Profesör Doktor Muammer Aksoy'un katlediliş tarihleri arasında yer alan Adalet ve Demokrasi Haftası nedeniyle gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimiz biliyoruz ki bugün yaşadığımız olaylar aslında 1980'li yılların sonlarında Uğur Mumcu tarafından, gerçekten cesur gazeteci, araştırmacı yazar Uğur Mumcu tarafından söylenmiş, dile getirilmiş. Hem Uğur Mumcu hem Gaffar Okkan hem de Muammer Aksoy, gerçekten, her türlü gericiliğe ve şiddete karşı demokrasiye inanmış gerçek anlamda aydınlardı. Onların katledilişinin üzerinden epey bir süre geçti fakat arkalarındakiler, katledilmelerine neden olan olayın arkasındaki gerçek katliamcılar yakalanmadı, sadece tetikçiler yakalandı. Onlar da yargılanıyormuş gibi yapıldı. Aslında, Uğur Mumcu neden öldürüldü, Özge ve Özgür Mumcu neden yetim bırakıldı, Güldal Mumcu neden dul bırakıldı? Bu soruların yanıtları henüz verilmiş değildir. Arkasından, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan neden katledildi? Yine, Muammer Aksoy, gerçek bilim adamı, Atatürkçü ve demokrasiye inanan bilim adamı Muammer Aksoy neden katledildi? O soruların yanıtlarını henüz veremedik.
Aslında hukuk devleti, gerçekten, arkasında faili meçhul bırakılan siyasi cinayetleri olmayan devlettir. Hukuk devletinde, geçmişinde aydınlatılmamış olaylar olmamalıdır. Ama aradan, katledilişlerinden bu yana epey zaman geçmesine rağmen, bu gerçek faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin arasındaki gerçekler araştırılamamıştır.
Şimdi Uğur Mumcu'nun o tarihte yazdığı yazılardan birkaç örnek vermek istiyorum ve neden katledildiklerine belki ipucu olabilir. Sayın Uğur Mumcu diyor ki: "Demokrasilerde, demokrasiye inanmış olanlar, bir toplumda bir kişiye yapılan haksızlığın bütün topluma yapıldığına inanırlar."
Yine, Uğur Mumcu, 1975 yılında yazdığı bir yazıda "Hukuku egemen güçlerin bir baskı aracı yapmak isteyen iktidarlar her ülkede hukukçuların vicdanlarına ipotek koymak istemişlerdir; böyle dönemlerde hukukun yerini yasa dışı yargılar ve korkular almıştır. Hukuk artık siyasal kan davalarının birer aracı olmaktan çıkarılmalıdır." diyor daha 1978'li yıllarda.
Yine, "Bir hukuk devleti için temel kural, yasal kuruluşların temel işlevlerini yürütmesi ve yürütebilmesidir. Mahkemeler üzerinde siyasal baskı özellikle olağanüstü dönemlerde yoğunluk kazanır." diyor Uğur Mumcu.
Yine, 1978'de yazdığı bir yazıda "Hukuk devleti ya vardır ya yoktur; siyasal endişeler mahkeme kapıları önünde son bulur." diyor.
Adaletin üç ayağından bahsediyor Uğur Mumcu 1981 yılında yazdığı bir yazıda: "Bu üç ayağın birincisi yargıç, ikincisi savcı, üçüncüsü avukattır. Adaletin bu üç ayağından biri zedelenirse adaleti ayakta tutmaya imkân yoktur." diyor Uğur Mumcu.
Yine Uğur Mumcu, 1981 yılında yazdığı bir yazıda "Kanıtlanan bir başka gerçek de hukuk devleti sisteminin vazgeçilmez varlığı ve önemidir. Hukuk devletinin zedelendiği her ülke kargaşalarla, zorbalıklarla, diktatörlüklerle karşılaşmak yazgısıyla karşı karşıyadır. Hukuk devleti bireylerin olduğu gibi sendikaların, partilerin ve kurumların da ortak güvencesidir. Bir ülkede yargı bağımsız değilse o ülkede demokrasiden ve hukuk devletinden söz edilemez." diyor 1988 yılında Uğur Mumcu.
Yine "Hukuk devleti ve yargı güvencesi herkese gereklidir. Sıradan yurttaşa olduğu kadar bir gün cumhurbaşkanlarına, başbakanlara, bakanlara, Genelkurmay Başkanlarına da ve generallere de gereklidir." demiş 1989 yılında yazdığı bir yazısında.
Bugün biz faili meçhul bırakılan bu siyasi cinayetlerin aydınlatılmamış olmasının utancıyla yaşamaktayız. Bu Parlamentonun temel görevi, tarihimizdeki karanlıklara ışık tutmaktır. Bunun mutlaka bir gün yapılacağına inanıyorum. Bu inançla, Uğur Mumcu'yu, Muammer Aksoy'u, Gaffar Okkan'ı, Gün Sazak'ı ve sağdan soldan siyasi düşünceleriyle katledilmiş olan, faili meçhul bırakılan bütün siyasal cinayetlerde katledilenleri saygıyla anıyorum, rahmetle anıyorum ve onlara karşı tarihsel görevimizi -aydınlatma görevini- mutlaka yapacağımıza inanıyorum.
Saygılar sunuyorum.