GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HUKUK UYUŞMAZLIKLARINDA ARA BULUCULUK KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:111
Tarih:24.05.2012

MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk Uyuşmazlıklarında Ara buluculuk Kanunu Tasarısı üzerine grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, uyuşmazlıkların yargı önüne taşınmadan çözülmesinin, bir yandan yargının iş yükünün azaltılması, diğer yandan da vatandaşların problemlerini kısa yoldan çözüme kavuşturup belirsizlikten kurtulmalarının sağlanması nedenleriyle çok önemli ve yararlı olduğunu düşünüyoruz. Hukukumuzda son yıllarda bu yönde bir eğilim olduğu da gözlenmektedir. Elbette bu yargı dışı çözüm yolları ancak kişilerin üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilecekleri uyuşmazlıklar bakımından geçerli olabilecektir. Kamu düzenini ilgilendiren hiçbir sorun kişilerin salt kendi arasındaki bir sorun olarak nitelendirilemez ve kişilerin iradesine bırakılamaz. Nitekim, tasarının 1'inci maddesinde "Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır." denilmek suretiyle bu durum açıkça vurgulanmıştır. Bu biçimde çerçevelenmiş bir ara buluculuk kurumuna ülkemizin ihtiyacı olduğu da açıktır.

Ara buluculuk kurumu uyuşmazlıkların alternatif çözüm yollarından biri, belki de en önemlisidir. Burada uyuşmazlığın çözümünde temel ve kesin yetki mahkeme ve hakem usullerinin emredici karakterinin aksine tarafların iradesine bırakılmaktadır. Bu yönüyle ara buluculuk kurumunun hak ve adalet duygusu gelişmiş, belli bir kültür düzeyine ulaşmış toplumlarda daha yaygın olarak uygulanabileceği umulmaktadır. Gerçi ülkemizdeki yargı pratiğine baktığımızda, kaybeden tarafların genellikle temyizle de yetinmeyip karar düzeltme yolunda kullandıkları, hatta yeniden yargılama usullerini de zorladıkları dikkate alındığında, ara buluculuk kurumundan başlangıçta beklentilerin altında bir yarar elde edilmesi de söz konusu olabilir. Ama buna rağmen bu kurumun düzenlenmesinde ve bir imkân olarak yurttaşlarımızın ifadesine sunulmasında yarar bulunduğunu düşünmekteyiz.

Ara buluculuk kurumunun son yıllarda Avrupa ülkelerinde de yaygınlaştığı bilinmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde birçok kurum uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuğa yönelmekte, hatta zaman zaman bazı Avrupa Birliği ülkeleri arasında ara buluculuk kurumuna ilişkin ikili antlaşmaların yapılması da söz konusu olabilmektedir.

Nihayet ara buluculuk kurumunun üye ülkelerde git gide yaygınlaştığını dikkate alan Avrupa Birliği Konseyi 2008 yılında konuyu gündemine almış ve sonuçta Avrupa Birliği Ara buluculuk Direktifi'yle bu alan birlik çapında bir düzenlemeye de konu olmuştur. 2008/52 sayılı Avrupa Birliği Direktifi bunu ifade ediyor.

Tüm Avrupa Birliği ülkelerini bağlayan bu direktifte özetle şu hususlara yer verilmiş bulunmaktadır: Mahkemeler taraflara ara buluculuk yoluna başvurmalarını önerebilecekler, hatta tarafların ara buluculuk konusunda bilgilendirme toplantılarına katılmasına karar verebileceklerdir.

Ara buluculuk sürecinde elde edilen belge ve bilgilerin gizliliği, hatta mahkeme ve tahkim sürecinde kullanılamayacakları hususları da düzenlenmektedir. Ancak bu gizlilik prensibine önemli istisnalar getirilmiştir. Kamu düzeninin korunması, aile arabuluculuğunda çocuğun korunması, kişilerin fiziki ve manevi açıdan zarar görmeleri hususları söz konusu olduğunda gizlilik söz konusu olamayacaktır.

Ara buluculuk süreci sonucunda bir anlaşmaya varıldığı takdirde bu taraflar?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir dakika? Usul meselesi var. Şimdi Komisyon sırasında Komisyonu temsil eden kimse yok.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Özel sözcü var.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika arkadaş?

BAŞKAN - Sayın Genç, böyle bir usul olmaz ki ama.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, bakın, bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN - Kürsüde hatip konuşurken sözü kesemezsiniz ki. Lütfen?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, şimdi usulsüz müzakere ediyoruz. 45'inci maddede diyor ki?

BAŞKAN - Böyle bir usul yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakın, Genel Kurulda komisyonu temsil?

OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun siz lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim.

BAŞKAN - Sayın Hatibin konuşması bitsin, değerlendiririz efendim, dinleriz sizi.

Buyurun Sayın Öztürk.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama efendim, Komisyon temsil edilmiyor. Şimdi, Yılmaz Tunç'un temsilci olması için komisyon raporunda?

BAŞKAN - Sayın Genç, gelin şurada konuşalım lütfen. Sayın Hatibi?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, komisyon?

BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun lütfen.

OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) - Evet, sayın milletvekillerim, ara buluculuk süreci sonucunda bir anlaşmaya varıldığı takdirde?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Komisyon temsil edilmiyor ki.

BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun.

Süre ilave ederim efendim.

OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) - ?bu taraflar açısından artık bağlayıcı olacak, mahkemenin icra edilebilirlik şerhi vermesinden sonra bu anlaşmalar icraya da konu olabilecektir. Ara buluculuk sürecinde zaman aşımı duracaktır. Arabulucuların nitelikli olabilmesinin temini için sürekli işleyen eğitim ve denetim mekanizmaları oluşturulmuştur. Diğer hususlarda, konu, ülkelerin kendi iç hukuklarına bırakılmıştır.

Şimdi, gündemimizdeki tasarıya baktığımızda -gerçi asıl hükmü uygulama verecektir ama- bazı tespitleri baştan yapmak da mümkün görünmektedir. Bir defa tasarının "Kapsam" maddesi çok genel olmuştur. Gerçi kanunun kapsamının ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıkları olarak belirlenmesi, yukarıda da vurguladığımız üzere, işin niteliğine uygundur ama bunun yeterli olmayacağı, bazı karışıklıklara ve haksızlıklara yol açılmasını önlemeye yetmeyeceği de açıktır. Nitekim bu yetersizlik fark edilmiş ve bu fıkraya bir ek cümle eklenme gereği duyulmuştur. Buna göre  "Şu kadar ki, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir." Bu ekleme biraz malumun ilanı olmuştur çünkü aile içi şiddetin artık hukukumuzda kamu düzeninden sayıldığını söyleyebiliriz. O hâlde zaten bu iddialar kapsam dışındadır. Ama örneğin çocukların korunması konusuna burada yer verilmemiştir. Yine ülkemiz şartlarında aile birliğinin dağılması durumunda kadının mali açıdan korunması için ilave tedbirler alınabilirdi.

Bir diğer husus işçi-işveren uyuşmazlıkları konusudur. İşveren karşısında güçsüz ve korumasız durumda bulunan işçinin, ara buluculuk kurumu aracılığıyla işveren tarafından mağdur edilmesine yol açılmış olabilir. Yani bu genel kuralın bazı anlamlı istisnaları düzenlenebilirdi. Bu hususların tasarıda yer almamış olması bir eksiklik olarak nitelendirilmektedir.

Bir diğer husus, ara buluculuk kurumunun yargı yetkisinin devri niteliğinde olduğu, bunun da "Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır." biçimindeki düzenlemeye aykırı olduğu yolundaki tenkitlerin tasarıyla tam olarak karşılanamamış olmasıdır. Bu tartışma da ara buluculuk süreci sonucunda varılan anlaşmanın görevli ve yetkili hâkim tarafından icra edilebilirlik şerhi vermesi üzerine ilam niteliği kazanmasından kaynaklanmaktadır. Hâkimlerin tarafları dinlemeksizin sadece evrak üzerinden karar verecek olması bu endişenin haklı görülmesine yol açmaktadır. Üstelik süreçte elde edilen bilgi ve belgelerin gizli olması, anlaşma metnine icrailik şerhi verecek olan hâkimin evrak üzerinden yapacağı incelemeyi de çok sınırlı hâle getirecektir. Bizce bu sakıncayı gidermenin yolu, en azından hâkimlerin bu şerhi vermeden önce tarafları veya vekillerini bizzat dinlemesi, onları anlaşma metni ve bunun sonuçları hakkında bizzat bilgilendirdikten sonra icra edilebilirlik şerhi vermesi hâlinde kısmen giderilmiş olacaktır. Tasarıya böyle bir fıkranın eklenmesinin uygun olacağını değerlendirmekteyiz.

Tasarının 4'üncü maddesinde yer verilen gizlilik prensibine hiç istisna getirilmemiş olması bu tasarının eksik yanlarından birini oluşturmaktadır. Avrupa Birliği direktiflerinde bile yer alan istisnalara burada yer verilmemiştir. Avrupa Birliği direktifinde olduğu gibi kamu düzenini ilgilendiren veya kişinin maddi yahut manevi varlığına zarar veren belgelerin gizlilik prensibinin istisnasını oluşturduğu, bu bilgi ve belgelerin mahkemeler önünde de kullanılabileceği düzenlenmelidir. Gerçi, tasarının 5'inci maddesinin son fıkrasındaki düzenleme kısmen bu aksaklığı gidermektedir ama salt süreç içerisinde oluşan bilgi ve belgeler yine de 5'inci maddenin kapsamı dışında kalmakta, 4'üncü maddede yer alan gizlilik ilkesi ise zaten mutlak niteliğini korumaktadır. Bu durumda 4'üncü maddeye en azından belirtilen nedenlere dayalı istisna düzenlemelerinin eklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Arabulucuya sadece mesleğe kabulde bir eğitim verilmesi yeterli değildir. Mesleğe girişteki kadar yoğun olmasa da arabulucuların her yıl asgari bir hizmet içi eğitim almalarının zorunlu tutulması önemlidir. Konu buraya gelmişken bir hususu huzurlarınıza getirmek istiyorum: Biz "Bu kanun Avrupa ülkelerinde, nerede, nasıl uygulanıyor?" diye ziyaret ettiğimiz vakit, İtalya'da yargıtay üyesi emekli olmuş, arabulucu olmuş, bize şunu söyledi: "Ben göreve başladığım vakit uzun bir müddet kendimi unutmak mecburiyetini hissettim -çünkü hâlâ kürsüdeki hâkim edasıyla işe bakıyor- çok zorlandım, uzun bir müddet kendimi unuttum, ondan sonra ancak ara buluculuk yapmaya başladım." Bu da arabulucular açısından meselenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta, bunun, hâkimler ve avukatlar gibi bütün meslek mensuplarına kendi mesleklerinin özelliklerine göre yaygınlaştırılması gerekmektedir bu eğitimin. Nitekim, Avrupa ülkelerinin uygulamasında da bu eğitimin sürekliliği aranmakta ve buna önem verilmektedir.

Bu tasarının herhâlde en sorumlu düzenlemeleri, ara buluculuk kurumunu Adalet Bakanlığı aracılığıyla siyasal iktidara bağımlı hâle getirmesidir. Bu yaklaşım kurumun baştan sorunlu doğmasına yol açmaktadır. Arabulucular Adalet Bakanlığının memuru olmamalıdır. Belki başlangıçta arabulucuların sicillerinin tutulması ve diğer sekreterya işleriyle sınırlı olarak Adalet Bakanlığına bir görev verilebilinir. Adalet Bakanlığına bunun ötesinde görevler verilmesi -örneğin arabulucuyu sicilden silmek gibi- bizce yanlış bir karardır. Öte yandan, asıl temel yetkilere sahip olması gereken ara buluculuk kurulunun yapısında da Adalet Bakanlığının ya doğrudan ya da dolaylı olarak seçtiği üyelerle belirleyici konumuna geldiği görülmektedir. Adalet Komisyonundan gelen şekle göre kurulun üye kompozisyonu ve çalışma yöntemi şöyle: Hukuk İşleri Genel Müdürü, Daire Başkanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından hukuk mahkemelerinde görev yapmakta olan birinci sınıfa ayrılmış hâkimler arasından seçilecek 2 hâkim, Türkiye Barolar Birliğinden 3 temsilci, Türkiye Noterler Birliğinden 1 temsilci, Yükseköğretim Kurulu tarafından seçilen özel hukuk alanından 1 öğretim üyesi, Adalet Bakanı tarafından seçilecek 3 arabulucu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden 1 temsilci, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonundan 1 temsilci, Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezi Müdürü. Başkan ihtiyaca göre kurul toplantılarına uzman kişileri çağırabiliyor. Kurul Başkanı Genel Müdür, Genel Müdürün bulunmadığı toplantılarda Başkanlık görevi daire başkanı tarafından yerine getirilir. Kurul, mart ve eylül aylarında olmak üzere yılda en az 2 kez toplanır. Ayrıca, başkanın veya en az 5 üyenin talebiyle kurul her zaman toplantıya çağrılabilir. Kurul üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar alır.

Görüldüğü üzere, toplam 15 kurul üyesinden Hukuk İşleri Genel    Müdürü, Daire Başkanı, Adalet Akademisi Müdüründen oluşan 3'ü doğrudan doğruya Bakanın hiyerarşik astıdır. Bu yetmemekte, 3 üyeyi de Bakan tekrar atamakta. Böylece 15 üyeden 6'sı Bakanın doğrudan etkisi altındadır. YÖK tarafından seçilecek 1 öğretim üyesi ve HSYK tarafından seçilecek 2 hâkimi de Adalet Bakanlığının etki alanına ekleyebileceğimizi düşünebiliyoruz. Bu durumda 15 üyeden 9'u, 6'sı doğrudan olmak üzere, siyasal iktidarın etki alanında kalmaktadır. Hesabı tersinden yaptığımızda; Barolar Birliği tarafından seçilen 3, Noterler Birliği tarafından seçilen 1, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından seçilen 1 ve Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu tarafından seçilen 1 üyeyi -ki toplamda 6 üye ediyor- bir tarafa bıraktığımızda, geriye kalan asıl çoğunluk siyasetin doğrudan ya da dolaylı etkisinde kalabilme potansiyeline sahiptir.

Özetle bu Kurul, bağımsız bir kurul olarak değil, Adalet Bakanlığının bir alt birimi gibi tasarlanmıştır endişesini taşımaktayız. Bu Kurula, Hukuk İşleri Genel Müdürü ve Ara buluculuk Daire Başkanı ile Adalet Akademisi Müdüründen oluşan, Adalet Bakanının hiyerarşisine tabi Adalet Bakanlığı bürokratları üye iken, bir de Adalet Bakanına ayrıca 3 üye seçtirmek hangi amaca hizmet etmektedir merak ediyoruz. Bir defa, Adalet Bakanının ayrıca seçeceği bu 3 üyenin tasarıdan çıkartılması ve eğer 15 kişilik sayı korunacaksa bu 3 üyenin de eklenmesiyle Türkiye Barolar Birliğinin seçeceği üye sayısının 6'ya çıkarılması gerekir diye düşünüyoruz.

Öte yandan, hem Genel Müdürün hem de Daire Başkanının Kurula üye olması bizce anlam ifade etmemektedir. Çünkü Daire Başkanı zaten Genel Müdürün hiyerarşik astıdır. Memuriyette, kamu görevine ilişkin olarak astların ayrı bir iradesinden söz edilemeyeceğine göre, Kurul üyeliğinin prensip olarak sadece Genel Müdüre ait olduğu, onun katılmaması durumunda ancak Daire Başkanının da Kurula üye sıfatıyla katılabileceği düzenlenmeliydi. Buradan artacak bir üyelik de diğer kurumlardan birine, mesela Türkiye Noterler Birliğine verilebilirdi.

Kurul bu şekliyle hiç fonksiyonel olmamış, bağımsız bir kurul şeklinde oluşturulmamıştır. Kurulun bu yapısının kabulü bizce mümkün değildir. Kurulun genel yapısının ve oluşumunun, Avukatlık Kanunu'nun 35'inci maddesinde yer alan, tarafların temsilcileri olan avukatların karşılıklı yaptıkları anlaşmaların ilam hükmünde olduğuna ilişkin düzenlemenin açtığı kapıdan gidilerek sağlanması gerekirken, hukuk alanında anayasal ve yasal temel mesleki yapılanma olan Türkiye Barolar Birliğinin dışlanarak oluşturulması işin niteliğine aykırı düşmektedir. Üstelik, Barolar Birliğinin üniversiteler ve Türkiye Adalet Akademisinin yanı sıra arabulucu eğitimi verecek bir kuruluş olarak bile düzenlenmesinden kaçınılmış olması, Barolar Birliğinin âdeta bu kurumdan dışlanmaya çalışılması, ara buluculuk kurumunun Adalet Bakanlığı hiyerarşisine tabi bir yapılanma olarak oluşturulmaya çalışılması kabul edilemez bizce.

Son söz olarak şunu söyleyelim: Uyuşmazlıkların yargı dışı alternatif çözüm yollarının geliştirilmesi ve bu bağlamda da ara buluculuk kurumu önem taşımaktadır. Fakat siyasal iktidarın her fırsatı, siyasal otoritesini pekiştirmek ve adalet alanı da dâhil bütün toplumsal ve hukuksal alanlara yayma çabası burada da kendisini göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, tarihsel süreçte Osmanlı kapitülasyonlardan batmış, İstiklal Savaşı'mız da öncelikli olarak kapitülasyonları kaldırma ilkesi üzerine kurulmuştur. Yaptığımız antlaşmalarda da kapitülasyonların kaldırılmasını çok zor şartlarda kabul ettirebilmişiz. Kapitülasyonlar sadece iktisadi alanda olmamıştır, eğitimden hukuka kadar her alanda bu bela Osmanlı toplumunu kuşatmıştır. Konsolosluk mahkemeleri şeklinde adli kapitülasyonlar verilmiştir. Şimdi de "ara buluculuk" adı altında tekrar çok hukuklu sisteme yol açılmamalıdır. Burada çok önemli bir endişemizi de eklemek istiyorum. "'Ara buluculuk' adı altında çok hukukluluğa yol açılmamalıdır." diyoruz. Arabulucuların, yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar dışında, Türk hukukunu uygulayacakları açık açık belirtilmelidir. Aksi takdirde "çok hukukluluk" adı altında Türk hukukunun ihlal edilmesine, kamu düzeninin bozulmasına yol açılabilir endişesini taşımaktayız. 

Bu düzenleme ile yapılmak istenenin ara buluculuk olduğu açıktır. Gönül ister ki ara buluculuk kurumu gelişsin ama bu kurum, adının tam tersine "arabozuculuğa" dönüşmesin. Bunun yolu, yukarıda yer verdiğimiz tenkitlerin dikkate alınarak yasanın eksikliklerinin giderilmesi, Ara buluculuk Kurulunun bağımsız bir yapıya kavuşturularak yakın gelecekte arabulucuların tam bir kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü bünyesinde örgütlenmelerinin yolunun açılmasıdır.

Siyasal iktidar henüz yeni doğmaya hazırlanan bu kurumun üstünden elini çekmeli, sadece ona yardımcı olmalıdır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.