| Konu: | BARTIN MİLLETVEKİLİ YILMAZ TUNÇ VE 77 MİLLETVEKİLİNİN; BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 24.01.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önceki konuşmalarımda, önemli bir kanunu görüşüyoruz ancak önemine mütenasip bir müzakere ortamı bulunmadığını ifade etmiştim ve meselenin özünü de anlatmaya çalışmıştım. Şimdi, meselenin özüyle ilgili ikinci düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, "Anayasa'ya aykırı." lafı iki kelimeden ibaret bir laf değil. "Anayasa'ya aykırı." Lafı, denizin bitip karanın göründüğü yerdir. "Anayasa'ya aykırı." lafı, demokratik değerler içerisinde mütalaa edildiği takdirde, kırmızı bir çizgidir. Dolayısıyla, o kırmızı çizginin iyi anlaşılması için bu çerçeve içerisinde bu maddeyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Anayasa'mızda ve demokratik değerleri paylaşmış bütün parlamenter sistemlerde yürütme, yasama ve yargı, yetkileri ayrı ayrı düzenlenmiş, ayrı ayrı organlara verilmiştir. Yürütme, yasama ve yargının faaliyet alanları ve sınırları da yine Anayasa'yla belirlenmiştir. Bizim Anayasa'mız da böyle belirlenmiştir, her ne kadar 12 Eylülden kalma olsa da. Buradaki temel ilke şudur: Yargı erki bağımsızdır, tarafsızdır ve hâkim teminatı çerçevesi içerisinde faaliyetlerini sürdürür, yürütmenin yargıya olan müdahale edeceği alan ancak Anayasa'yla belirlenir. Anayasa'da yürütmenin yargıya müdahil olabileceği alanlar gösterilmemiş ise kanunla yargının içerisine yürütme organı sokularak faaliyet alanı genişletilemez. İşte, bu temel bir kuraldır. Bu sadece insanlığın geliştirdiği, hukukun üstünlüğüne dayalı bir kural değil, aynı zamanda, yazılı anayasaların da temel kuralıdır.
Görüştüğümüz kanun ise 2010 yılında yapılmış olan referandumla yargının yüksek organlarının yeniden şekillendirilmesi, bu kapsam içerisinde de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeniden şekillendirilmesine ilişkin ortaya çıkan sonuçlarla ilgilidir. Yargının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili, daha önce ifade ettiğim, aldatma ve kandırma neticesinde, yüzde 58'in nasıl aldatıldığını, nasıl kandırıldığını bizzat Sayın Başbakan ifade etmişti, kendisinin de nasıl aldatıldığını Sayın Başbakan ifade etmişti. Şimdi, o aldatılmış ve kandırılmış hâl ile oluşan HSYK, rüşvet, yolsuzluk, kara para, terör gibi çok ciddi ve vahim suçlar ile iktidarın ucuna dokunan muamelelere başladığında, araştırmaya, soruşturmaya başladığında, bununla ilgili, yargının kalbi olan HSYK'nın -20 tane seçilmiş üyesi dışında- bu kanunla külliyen içi boşaltılmakta ve yerine yeni geleceklerin atama yetkisi de Adalet Bakanının eline verilmektedir. Aynı zamanda, ikinci organ olan Adalet Akademisini de külliyen, bütün organlarıyla, bütün personeliyle, bütün seçilmiş üyeleriyle ortadan kaldırıp bunların yerine yenisini koyabilmek için Adalet Bakanının eline güçlü bir yetki ve doğrudan kullanabileceği bir imkân verilmektedir. İşte, bu, yargının kalbi olan iki tane önemli yargı organı sizler için "in" olabilir, bizler hukuk devletine inanan kişiler olduğumuz için bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi çerçevesi içerisinde düzenlenmelidir. Buraya, Adalet Bakanına yetki veren, güç veren, personel genel müdürü gibi atama yapmasına imkân veren her türlü tasarruf ve madde Anayasa'ya ve Anayasa'nın ışığından yararlandığı evrensel hukuk kurallarının tamamına aykırıdır. Bu aykırılığı fark edebilecek bir ferasetin yüce Meclis tarafından gösterileceğine inanmak istiyorum. Biat kültürüne itaat edilerek kaldırılacak akılsız parmakların, ferasetsiz parmakların Türkiye'yi daha büyük badirelere, daha büyük uçurumların kenarına sürükleyeceği düşüncemi yüce heyetle paylaşıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)