| Konu: | BARTIN MİLLETVEKİLİ YILMAZ TUNÇ VE 77 MİLLETVEKİLİNİN; BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 24.01.2014 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz ve demokrasi açısından çok önemli olan bu kanun teklifi olmaması gereken iki hadise nedeniyle sandviç gibi eziliyor ve gereği gibi tartışılamıyor. Sandviçin bir tarafında "Bu kanun tasarısını 22'nci maddeden sonra donduracağız." deniliyor. Dondurma mı, Komisyona iade mi, geri çekme mi bu belli değil yani Millet Meclisinin ensesinde boza olarak bu kanun tutulacak, aynı zamanda demokrasinin ensesinde boza pişirmek üzere.
İkincisi ise, görüşmeler bilinerek ve istenerek sert bir alana taşınıyor, kavga, tekme, tokat ile meselenin özü görüşülemiyor. Meselenin özü şu: On bir yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında yandaş bir zengin grubu yaratıldı, bir sermaye yaratıldı. O sermayeye uygun olarak basın yandaş hâle getirildi. O sermayenin yaratmış olduğu güç aynı zamanda devlet organlarında siyasallaşmaya neden oldu ve böylece, devlet organında yer alan partizanlara, yandaş sermayeye, yandaş basına bir hukuk gerekiyordu, AKP bu hukukun peşindeydi. Bu hukukun peşinde olan AKP, 2010 yılına gelene kadar epeyce teşebbüste bulundu. 2007 yılında Yargıtayın işi başından aşmış bir vaziyetteyken üye sayısının 150'ye düşürülmesi ve daire sayısının azaltılması için teşebbüste bulundu. Ancak, mesele tersine döndü, 2011 yılında üye sayısı fazladır, daire sayısı fazladır diye kanun tasarısı getiren AKP, bu defa Yargıtayın üye sayısının az, daire sayısının az olduğunu ifade ederek 160 tane yeni Yargıtay üyesinin seçilmesiyle ilgili düzenleme yaptı. Bu ikisi arasında gelişen bir olay vardı, o olay da bugün burada tartıştığımız HSYK'yla ilgili Anayasa değişikliği. Anayasa değişikliğini o derecede mühimsediniz ki o dönemde Grup Başkan Vekiliniz olan ve daha sonra Adalet Bakanı olan Sadullah Bey "Bu, on seçime bedel bir Anayasa değişikliğidir ve referandumdur." dedi. Evet, on seçime bedeldi çünkü kaldırdığınız vesayetin yerine yeni bir vesayet getirecektiniz, getirdiniz. Nasıl getirdiniz? O zaman beraber yürüdüğünüz, beraber hareket ettiğiniz, müttefikiniz olan cemaat ile el ele bu meselede halkın yüzde 58'ini aldattınız, kandırdınız. Şimdi, beraber yürüdüklerinize "Haşhaşi" diyorsunuz, şimdi, beraber yürüdüklerinize "çete" diyorsunuz ve hainlikle suçluyorsunuz. Öbür taraftan da "Biz 2010 yılında aldatıldık, kandırıldık." diyorsunuz. Peki, siz 2010 yılı referandumunda kadın seçmenleri aldatmak ve kandırmak için "Kadına pozitif ayrımcılık yapılacaktır." diye milletimizin kadına olan sevgisini, saygısını, hürmetini suistimal etmediniz mi, onları kandırmadınız mı? Siz, 2010 referandumunda milletimizin çocuğa olan sevgisini, aldatma ve kandırma uğruna suistimal etmediniz mi? Engelliye olan merhameti, aldatma ve kandırma uğruna suistimal etmediniz mi? Milletimizin şehide olan şefkatini, saygısını, hürmetini, yüzde 58'lik referandumda oy verenleri aldatmak ve kandırmak için kullanmadınız mı? Şimdi, siz, aldatmanın, kandırmanın bedelini bu yasayla bertaraf etmek istiyorsunuz. Ya yüzde 58'in aldatılmasıyla ilgili ne yapacaksınız? Çıkıp millete açıkça söyleyin: "Ey millet, biz söyledik, siz oy verdiniz ama sizi biz aldattık, sizi biz kandırdık, sizi biz yanılttık. Şimdi de ucu bize dokunduğu için, kasalar, paralar, ayakkabı kutularıyla peşimize düştükleri için ikinci bir iş yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) - "Bununla da insanlığın..."
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla) - Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.
"Bununla da insanlığın çatışarak, yarışarak, savaşarak elde etmiş olduğu hukukun üstünlüğünü bertaraf etmek istiyoruz." deyin ki en azından aldatmamış, kandırmamış olursunuz. (MHP sıralarından alkışlar)