GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:50
Tarih:22.01.2014

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cuma günü 24 Ocak, büyük aydın Uğur Mumcu'nun katledilişinin 21'inci yıldönümü. Öncelikle, kendisini rahmetle ve saygıyla anıyorum. Uğur Mumcu'nun, bundan yıllar önce, ölmeden önce yazdığı bir küçük bölümü hatırlama ihtiyacı, sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum. Bakın ne diyor o büyük yazar: "Bazı ülkelerde, bazı kimseler, devleti soymak için politikacı kılığına girerler, partilerde, parlamentoda boy gösterirler 'ihracat, ithalat, banka soygunu' gibi işleri siyasal ilişkilerle yürütürler. Bunlar da çetedir. Çetelerin en aşağılığı bunlardır. Bunlar, yüzlerine devlet adamı maskesi takıp halkı soyarlar." Ve son cümlesi de kinayeli olarak şöyle bağlanmış: "Allah'a çok şükür memleketimizde böyle çeteler yoktur!" Keşke, bu son cümle kinaye olmasaydı; keşke, memleketimizde yolsuzluk üzerine kurulu böyle çeteler olmasaydı da, biz, bugün bu kanun teklifini görüşüyor olmasaydık değerli milletvekilleri. Bugün bu kanun teklifinin Parlamentoya gelmesinin tek bir sebebi vardır; ne söylerseniz söyleyin, ne anlatırsanız anlatın, bu kanun teklifi yolsuzluğun ve hırsızlığın üstünü örtmek üzere hazırlanmış ve telaş içerisinde Parlamentoya getirilmiş bir kanun teklifidir.

Bakın, Anayasa'nın 159'uncu maddesi açık olduğu hâlde, hâkimlik teminatı ve mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun oluşturulacağı Anayasa hükmü olmasına rağmen Anayasa'yı arkasından dolanarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu doğrudan doğruya Adalet Bakanlığına bağlayan, Adalet Bakanlığının bir tayin, terfi dairesi hâline getirmeye çalışılan bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Bakın, değerli arkadaşalar, bu sürecin nasıl başladığını milletimiz çok iyi biliyor. 17 Aralık tarihindeki operasyonda ayakkabı kutularından çıkan dolarlar, yatak odalarından bulunan kasalar, yatakların üzerindeki para sayma makineleri yani bu millette yetimin hakkının biriktirildiği yolsuzluk çukuruna dönük operasyonun telaşıyla bu kanun teklifi ne yazık ki bugün Türkiye'nin gündemine gelip oturdu.

Değerli milletvekilleri, bu görüştüğümüz kanun teklifinin üzerine ayakkabı kutusunun gölgesi düşmüştür, para sayma makinelerinin ve para kasalarının gölgesi düşmüştür ve ne yazık ki bu kanun teklifinde hırsızın ayak izleri vardır. Hırsızın ayak izlerini sıkılmadan Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar getirdiniz, bir kanun teklifi şekline soktunuz ve geç vakitlere kadar bize bunu görüştürüyorsunuz.

Bakın, 17 Aralık, 25 Aralık ve devamında ortaya çıkan süreci hep beraber görüyoruz. Ne ilginç bir tablodur ki, ne şaşırtıcı bir tablodur ki, ne hazin bir tablodur ki büyük bir pişkinlikle hırsızlığın arsızlıkla üstünün örtülmeye çalışıldığı bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Arsızlığın bu kadarı fazladır artık, bu kadarı fazladır. Soyacaksınız, iktidarı arkanıza alacaksınız, bütün devlet imkânlarını kullanarak yandaşlarınızı zengin edeceksiniz, bir yolsuzluk düzeni ve çarkı kuracaksınız, buna ilişkin yürütülen soruşturmaların tepesine iktidar gücünü kullanarak balyoz gibi ineceksiniz; bu da yetmedi yargıyı doğrudan doğruya yürütmenin emrine veren böyle bir kanun teklifiyle karşı karşıya kalacağız.

Değerli arkadaşlar, günlerden bu yana ortalıkta bir tartışmadır devam ediyor, iktidar eliyle başlatılan ve Sayın Başbakanın başını çektiği bir tartışma; paralel devlet ve kumpas tartışması.

Şimdi, bakın, hatırlayın. Neymiş; bir paralel devlet varmış ve bu paralel devlet AKP Hükûmetini bu yolla yok etmeye çalışıyormuş.

Şimdi ben Sayın Başbakana şunu soruyorum, sizlere de soruyorum aynı zamanda: "Ne istediniz de vermedim." diyen kim? "Ne istediniz de vermedim." sözünü Başbakan söylemedi mi? Şimdi, şu sorunun cevabını vermek zorunda Sayın Başbakan: Ne istediler de verdin? Ne verdin? Bu alışveriş hangi alışveriş? Bu soruyu sorduklarına bugüne kadar ne verdin, ne verdin de bugün bir anlaşmazlık noktasına düştünüz şimdi başlarına kakıyorsun verdiğin şeyleri? Belli ki ortada bir gayrimeşru münasebet var. Sayın Başbakanın bu sözünden biz anlıyoruz ki ortada bir gayrimeşru münasebet var ve ne yazık ki bu iktidar bu gayrimeşru münasebetin çocuğudur. Bugün Türkiye'nin geldiği nokta böyle bir noktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın değerli arkadaşlar, kumpastan bahsediyorsunuz. İşte bu gayrimeşru münasebetin çocuğu olan bu iktidar kumpasçı iktidardır. Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türkiye'nin aydınlarına, siyasetçilerine, yazarlarına, yurtseverlerine bugüne kadar kumpas kuran iktidar, bu gayrimeşru münasebetin doğurduğu, çocuğu olan iktidardır ve bugün bu iktidarı nasıl sürdürürüz telaşı içerisindesiniz.

Bu ilişki nasıl bozuldu ben bunu bilemem ama bu ilişkinin bozulmasından sonra ortaya çıkan fırtınadan paçanızı kurtarabilmek için Türkiye'yi sürüklemeye kalktığınız macerayı ibretle hep beraber izliyoruz; buna müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun buna müsaade etmemesi gerekiyor. Demokrasiyi ayakta tutmak için, hukuku ayakta tutmak için, Türkiye'de namuslu insanların "Hukuk vardır." diye güvenerek yaşayabilmeleri için hep beraber bu kanun teklifine "Dur." demek zorundayız.

Bakın, ortaya çıktı, bir Adalet Bakanlığı Müsteşarı göreve gelir gelmez, gecenin bir yarısı soruşturma yapan savcıyı arıyor ve tehdit ediyor. Tehdit ediyor: "Bu soruşturmayı durduracaksın" diyor. "Bu soruşturmayı durdurmazsan sonu kötü olur, sonuçlarına katlanırsın." diyor.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Nereden biliyorsun? Bülent Tezcan, nereden biliyorsun bunu?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Ve durdurmayan, görevini yapan İzmir Cumhuriyet Başsavcısı, 96 savcı ve hâkimin akıbetine uğrayıp sürgün ediliyor. İktidar kendine kul olmayan, yolsuzluğun üstünü örtmeyen, yargı görevini yürütmek isteyen savcılara ve hâkimlere tahammül edemediği bir noktaya geldi. 3 bin polisi sürgün ettiniz, yüzlerce hâkimi ve savcıyı sürgün etmenin kapısını açtınız. Yolsuzluk soruşturması yapan Van'dan Kilis'e, İstanbul'dan İzmir'e ne kadar savcı ve hâkim varsa, şimdi, birer birer onları da sürgün etmeye başladınız. Ağzınıza bir sakız aldınız, yalan yanlış o sakızı çiğniyorsunuz: "Millî irade." Evet, demokrasilerde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millî irade sadece, hükûmetin temsil ettiği irade değildir; millî irade, iktidarıyla, muhalefetiyle bütün parlamentonun iradesidir. Millî irade, kaynağını bir taraftan halktan alır; egemenlik, kaynağını bir taraftan halktan alır, öbür taraftan anayasadan alır. Şimdi, siz, Anayasa'dan kaynağını alan yargıyı doğrudan doğruya yürütmenin kontrolü altına sokmaya çalışıyorsunuz. Anayasal düzeni cebren ilga suçudur bu, darbecisiniz, topyekûn darbecisiniz.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - En son sen söyle bunu. Bu lafı en son sen söyle.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu bir yetki gasbıdır, bu bir yetki tecavüzüdür, mütecaviz durumdasınız ve Türkiye Büyük Millet Meclisini tecavüze yardım ve yataklık etmeye teşvik ediyorsunuz. Bu Meclis tecavüze yardım ve yataklık etmeyecek, etmemelidir.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)