GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:49
Tarih:21.01.2014

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, tasarının tümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Öncelikle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Komisyonda bizimle beraber olan arkadaşlarımız, Komisyonu takip eden iktidar partisinden arkadaşlarımız da vardı. Yedi gün süreyle bu tasarıyı Komisyonda konuştuk arkadaşlar. Ben, bugün, Komisyondaki konuşmalarda, yapılan görüşmelerde benim yaptığım, bana ait olan konuşmaların tutanaklarını çıkardım; burada var. Yaklaşık 57 sayfa, benim yaptığım konuşmalar var yedi gün içerisinde. Benimle beraber, diğer Komisyon üyesi arkadaşlarımızla, Komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımızla, en az benim kadar, bu konuyu Türkiye'ye anlatmaya çalıştık yani yüzlerce, belki binlerce sayfayı içeren konuşmalarla aslında biz, Türkiye'nin hangi noktaya geldiğini, Türkiye'de aslında AKP'nin yargıyı da ele geçirerek bir rejim değişikliğini nasıl hayata geçirmek istediğini anlatmaya çalıştık.

Değerli arkadaşlar, ben Komisyonda şunları da söyledim: Bakın, bizim anlattıklarımızdan rahatsız oluyorsunuz; belki, bizim konuşmalarımız, bizim söylemlerimiz sizleri, iktidar partisi olarak rencide ediyor. "Niçin bunları söylüyorsunuz?" Zira, bu işin yani şu tasarının -teklif aslında ama, yani hazırlayan Bakanlık, zaten sıra sayısında da defaatle Hükûmetin teklifi olarak gelmiş, bu tasarıyı Bakanlık hazırlamış- bunun içeriğinin ne olduğunu arkadaşlarımız biliyorlar. Bizim anlatımlarımızın ötesinde, bu tasarı daha gelmeden, sizin içinizden çok önemli isimler, aslında, Türkiye'ye gerçekleri anlatmıştı dedim. Birkaç örnek verdim. Bunlar içerisinde Sayın Erdoğan Bayraktar, Sayın İdris Naim Şahin, her ne kadar şu anda yönetmiyorsa da Meclis Başkanı olan Cemil Çiçek, istifa eden milletvekilleri -içinizden olan- Sayın Ertuğrul Günay, İdris Bal, çok sayıda milletvekili aslında sizlerin yapmak istediklerini çok önemli sözcüklerle, cümlelerle anlatmaya çalışmışlardı; onlardan örnekler verdim.

Bakın, Sayın İdris Naim Şahin sizin İçişleri Bakanlığınızı uzun süre yaptı ama ondan evvel uzun yıllar -belki, bilmiyorum ama on yıl olabilir- partinizin Genel Sekreteriydi, yanılmıyorsam kurucu üyelerden biridir İdris Naim Şahin. İstifa ederken kullandığı çok önemli cümleler vardı. Komisyonda da okumuştum, burada da bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu benim sözüm değil ya da bizim sözlerimiz değil. İçinizden birilerinin, partinin kurucusu olan insanların size yaptığı uyarılar bunlar değerli arkadaşlar.

Bakın, İdris Naim Şahin ne demiş: "Emniyet ve yargı mensupları hakkındaki düzenlemeler akıl, hukuk ve adalet anlayışıyla izah olunamamaktadır." Bu cümle aslında her şeyi açıklıyor. Yani bu tasarının niye geldiğini, bu tasarı öncesi yapılan uygulamaları Sayın İdris Naim Şahin anlatıyor ve şunu da yapmış İdris Naim Şahin, demiş ki: "Ben uyarıyorum, sorumluluk almıyorum ve istifa ediyorum."

Şimdi, İdris Naim Şahin'le kalmamış olay. Kabinedeki 4 tane bakandan biri, Erdoğan Bayraktar bizzat canlı yayında çok önemli şeyler söyledi arkadaşlar.

Şimdi, şunu söyleyebilirsiniz: "Ya, siz muhalefetsiniz." Pardon arkadaşlar, bunlar söylenmedi mi? Yani bu sözleri, cümleleri bu insanlar, bakanlarınız, milletvekilleriniz söylemediler mi, bu uyarıları yapmadılar mı? Ne dedi Erdoğan Bayraktar: "Ben her şeyi Sayın Başbakanın talimatıyla yaptım. Eğer, benimle ilgili soruşturulacak işler varsa Sayın Başbakanın da soruşturulması gerekiyor. Ben ayrılacaksam, istifa edeceksem Başbakanın da ayrılması gerekir." Bunu televizyonlarda tüm Türkiye'ye, dünyaya söyledi.

Arkadaşlar, bu sözlerin hiç mi anlamı yok? Yani bunları yok mu sayacaksınız? Bunları görmezden, duymazdan mı geleceğiz? Yani Yılmaz arkadaşımız burada anlatıyor, teklifi onun hazırlamadığını o da biliyor. Yani Bakanlığın hazırladığı bir tasarıyı arkadaşlar imzalamışlar seri bir şekilde geçsin diye.

Değerli arkadaşlar, yetmedi, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, aynı şekilde o da... Belki de otuz yılı bu Mecliste geçti, şu anda en deneyimli, en tecrübeli parlamenterlerden biri, yıllarca bakanlık da yapmış, bir cümle kullandı, dedi ki: "Türkiye'de -biliyorsunuz, Anayasa'mızın 138'inci maddesi var- artık bu madde ölmüştür, çökmüştür." Yani yargı bağımsızlığını, mahkeme kararlarının uygulanabilirliğini, mahkeme kararlarının Türkiye'de yasamayı, yürütmeyi, idareyi bağlaması gerektiği ilkesini, bu kararların hiç kimse tarafından uygulanmasının ertelenemeyeceğini, değiştirilemeyeceğini içeren Anayasa hükmünden bahsediyor Cemil Çiçek, "Ölmüştür, çökmüştür." diyor. Şimdi, bunları Komisyonda da anlattım, hatta, Sayın Bakana arkadaşlarımızın, bizlerin şöyle bir uyarısı oldu, "Sayın Bakan, hiç istemeyiz, çok üzülürüz ama bir gün siz de çıkıp 'Ya, arkadaşlar, ben ne yaptıysam Sayın Başbakanın talimatıyla yaptım.' demek zorunda kalmazsınız." dedik Adalet Bakanına. Sayın Bakan bu uyarılarımızın hepsini dinledi değerli arkadaşlar.

Bakın, uzatmayayım, bizi izleyen vatandaşlarımız da var. Bu tasarıyla -her ne kadar Sayın Tunç "Anayasa'ya aykırı bir şey yapmıyoruz." dese de- bakın, ne oluyor biliyor musunuz? Şu oluyor: HSYK'da seçilerek gelen 20 kişi var, bunların 7'si -hani sizin de çok övünerek söylediğiniz- adli yargıdan, kürsüden geliyor; hâkimler, 3'ü idari yargıdan, kürsüden geliyor, 10 yani "HSYK'nın o çoğulcu yapısını kurduk." diye övünüyorsunuz ya yıllardır, yani üç yıldan bu yana; 10 oradan geliyor, 3 Yargıtaydan geliyor, 2 Danıştaydan geliyor, 15; 1 Adalet Akademisinden geliyor, 16; 4 tanesini Cumhurbaşkanı seçiyor sanıyorum YÖK'ün önerdiklerinden, 20; Müsteşar ve Bakan. Şimdi, 20 kişi seçilerek geliyor. Şunu sormuştum Komisyonda, demiştim ki: "Sayın Bakan, kaç kişi var bu HSYK'nın içinde? Teftiş Kurulu Başkanı var, yardımcısı var, Teftiş Kurulu müfettişleri, üyeleri var, Genel Sekreter var, yardımcılar var, tetkik hâkimleri var, idari personel var. Kaç kişi var?" Sanıyorum, "400 civarı" diye bir rakamı ben okumuştum. "Doğru mu?" diye sordum, yanıt da vermedi kendisi, belki burada verir.

Değerli arkadaşlar, "Yasa yürürlüğe girdiği anda -yasayla, yasayla- kanunla HSYK'daki herkesin görevi sona erer." diyorsunuz. "Herkesin görevi sona erer, sadece ve sadece o 20 kişi kalır." diyorsunuz, Müsteşar ve Bakan, 22. Şimdi, böyle bir uygulama dünyanın neresinde görülmüş değerli arkadaşlar? Anayasa'nın 36'ncı maddesi var, diyor ki: "Herkes, meşru vasıtalarla, kanunlar önünde, mahkemelerde haklarını, kanuni haklarıyla arar." Yani "Dava açar." diyor, "Hakkını arar." diyor haksızlığa uğramışsa.

Şimdi, siz, yasayla işlerine son verdiğiniz o insanların zaten önünü kapatıyorsunuz. Nasıl dava açacak? Nereye dava açacak? Anayasa Mahkemesine gidebilir mi o kanunun iptaliyle ilgili olarak? Nereye dava açacak o insanlar? 400 kişiyi bitiriyorsunuz. Ne oluyor? Sayın Bakan geliyor sonra, kanun yürürlüğe girdiği gün -Sayın Cumhurbaşkanı onaylarsa- sabahleyin -hazırdır kararnameler- geliyor diyor ki: "Herkesi ben atıyorum." Kanun bunu gerektiriyor. Herkesi. Teftiş Kurulu Başkanı, yardımcıları, müfettişleri, genel sekreter, yardımcıları, idari personel, tetkik hâkimleri. Diyor ki: "Herkesi ben atıyorum."

Ya, arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Ufak tefek, Komisyonda, şu kulağı böyle tutuyorsunuz ya, Bakan atıyordu, 1. Daireye verdiniz, böyle yaptılar, şimdi onları da arkadaşlar diyorlar ki "Anayasa'ya aykırılığı kaldırdık."

Şimdi, arkadaşlar, 20 kişiyi bir kenara koymuşlar, 6 kişi üzerine bir kanun teklifi hazırlamışlar. Bakmışlar, "Ya, bu 20 kişi içerisinde biz ne yapabiliriz? 6 kişi üzerinden ancak bir şeyler yapabiliriz. Diğer kişiler bizden uzak... Yani bizi dinlemezler.

Şimdi, rakamlar üzerine, 6 kişi üzerine kanunu inşa etmişsiniz, bu da dünyanın hiçbir yerinde olmaz, hiçbir modern hukuk devleti bunu kabul edemez, Türkiye de bunu kabul edemez. Yani 1. Daire 7; 2. 7; 3. 7. Şimdi ne oldu? 5, 5, 11. Ne yapacak Sayın Bakan? O 6'nın 3'ünü 1. Daireye atıyor. O yetkileri de kendisi almış, genel kurulu yapamıyor. Kanunda seçilen kişilerin hangi dairelere gideceği belli arkadaşlar, nereye gideceği belli. 1. Daireye gidecek, 2'ye gidecek, ama şimdi gidemiyor, Bakan atıyor. O 5 kişinin 3 kişisini Bakan bir daireye atıyor, 2. Daireye 3 kişi atıyor.

Şimdi, kabak gibi paralel devletin 11 tane HSYK üyesi, cemaatçi üyesini, 11 kişiyi 3. Daireye atıyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Diyorsunuz ki "Bu 11 kişi cemaatin adamıdır, paralel devletin temsilcisidir." Mecbur oraya atacaksınız, başka yere ataması mümkün değil. Oraya atayacak ki onlar orada duracak. 3. Dairenin tüm yetkilerini 2'ye alıyorsunuz...

Sayın Bakan, ben şunu söyledim: "Bak, şu anda Türkiye'de bir H3N2 virüsü var, grip virüsü. Dua edin de o 6 kişiden 1 tanesi veya 2 tanesi bu virüse yakalanmasın, evde yatıp hastalanmasın çünkü onlara ihtiyacınız var." Yani, öyle bir şey ki 6 kişiye tüm Türkiye'nin yargısını endeksliyorsunuz. Arkadaşlar, bunun Anayasa'ya aykırı olmadığını iddia etmek gerçekten mümkün değil.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Biz değiştirmeden sadece 5 kişiye tabi idi.

TURGUT DİBEK (Devamla) - Hayır, arkadaşlar, böyle.

Sürem yetmedi. Tabii ki önergeler var, önergeler üzerinde de söz alacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURGUT DİBEK (Devamla) - Bu uyarılarımızı, gerçekleri sizlere anlatmaya devam edeceğiz.

Ben şuna inanıyorum, komisyonda da gördüm, inanıyorum, bu tasarı veya bu teklif Meclisten geçmemeli arkadaşlar. Sizin içinizde de çok sayıda arkadaşımızın ben bu sorumluluğu almayacağını, Türkiye adına bu önemli görevi yapacağını düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı bununla ilgili bir süreç başlattı biliyorsunuz; muhalefet liderleriyle görüştü, sanıyorum Yargıtay Başkanı'yla görüştü. Birtakım mesajlar veriyor. Şunu yapmayın... Bu yasa buradan geçip Cumhurbaşkanına gidecek, oradan geriye dönecek. Türkiye'nin, değerli arkadaşlar, günlerce yaşayacağı bu sıkıntıya neden olmayın diyorum.

Ben hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)