GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, 21/1/2014 TARİH VE 2421 SAYI İLE İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL, KAYSERİ MİLLETVEKİLİ YUSUF HALAÇOĞLU VE ANKARA MİLLETVEKİLİ ZÜHAL TOPCU TARAFINDAN SÜREKLİ DEĞİŞEN VE GELİŞEN BİLİM DÜNYASINDA TÜRKİYE'NİN DE ADININ GEÇMESİ İÇİN AKADEMİSYENLERİN ÖZLÜK HAKLARI İLE İLGİLİ DURUMLARININ ULUSLARARASI VE ULUSAL ARENADA DETAYLI BİR ŞEKİLDE ARAŞTIRILMASI VE BU HUSUSLARDA ÇÖZÜM ÜRETİLMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 21 OCAK 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:49
Tarih:21.01.2014

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubu adına verilen araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde üniversite sayısı gittikçe artmasına rağmen öğretim üyelerinin...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Buyurun Sayın Topcu.

ZÜHAL TOPCU (Devamla) - ...sayısı belirli ölçülere henüz ulaşamamıştır. Bunun en önemli sebebi de akademisyenlik mesleğine yönelik belirli bir kalitenin hâlâ tutturulamamış olmasıdır. Üniversitede çalışan akademisyenlerin özlük hakları sorunu hâlâ, on yıldır çözülemediği gibi iyice kalitede de düşüklük yaşamaktayız.

Başkan, lütfen susturur musunuz?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Buyurun Sayın Topcu.

ZÜHAL TOPCU (Devamla) - Her gün geçim sıkıntısı çeken bir akademisyenden ileri düzeyde bilimsel araştırma nasıl beklenmektedir? Her gün mobbing uygulanan akademisyenler nasıl sağlıklı bir nesil yetiştirebilirler? Mesele, Türkiye'yi geleceğe nasıl taşırız meselesidir. Özellikle AKP iktidarının 2023 yılı için hazırlamış olduğu büyük Türkiye'yi nasıl kuracaksınız; hangi nesillerle, hangi yenileştirme merkezleriyle, hangi kalifiye elemanlarla, bunun tekrar tartışılması gerekiyor. Eğer Türkiye'yi gelecekte uluslararası arenada görmek istiyorsak akademisyenlerin özlük haklarıyla ilgili sorunlarının mutlaka çözülmesi gerekmektedir. Önemli olan "Ekipmanları nasıl temin edeceğiz?" değil, nitelikli insanların nasıl yetiştirilmesidir. Alanında uzman, akademisyen olarak kendini iyi yetiştirmiş, özgün fikirlere sahip, öz güvenli olarak yetiştirilmesinin sağlanmasıdır.

2014 yılı YÖK'e bağlı devlet üniversitelerinin toplam bütçesi 11,5 milyar TL'dir. Millî Eğitim Bakanlığına ayrılan toplam bütçe ise 34 milyar TL. Türkiye üniversitelerinin toplam bütçesi Amerika'da bulunan bir üniversitenin araştırma bütçesi kadar bile değildir, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ayrıca üniversitelere ayrılan bütçelerin yüzde 60'ı veya 70'inin de personel giderleri olduğunu ayrıca belirtmek istiyorum. Böyle, eldeki, sahip olduğumuz veriler ülkenin nereye gittiğinin de göstergesi olarak karşımızda durmaktadır.

Özellikle maaş konusuna geldiğimizde, on bir yıllık AKP iktidarının yumuşak karnı olarak verebileceğimiz bir nokta burası. Araştırma görevlisi arkadaşlarımız aldıkları 2.200 lira ile yüksek lisans ve doktoralarını nasıl yapsınlar, geçimlerini nasıl sağlasınlar ve geleceklerini nasıl teminat altına alsınlar? Bunlar, gerçekten cevap aranması gereken sorunlar. Akademisyenlerin maaşları, özellikle AKP'nin 2002 ve 2013 yılları arasındaki iktidarlığı döneminde gerçekten ciddi düzeyde gerileme kaydetmiştir. Yapılan araştırmalara göre, akademiye giriş düzeyindeki maaşlar açısından uluslararası arenada Türkiye 17'nci sırada bulunmaktadır. Bu sıralama, Hindistan, Malezya ve Arjantin'in bile gerisinde kalmıştır. Kıdemli akademisyenlere ödenen maaşlarda ise 28 ülke arasında 21'inci sırada yer alıyoruz ve buradan, bu kürsülerden, akademisyenlerin maaşlarına yönelik birçok kez vurgulanmasına rağmen hâlâ iktidar bunu dikkate almamıştı. Akademisyenler aldıkları düşük maaşlar ile araştırmalarını mı yapsınlar yoksa evlerini mi geçindirsinler? 2023 Türkiyesine nasıl gireceğiz? Hangi bilimsel araştırmaların yapılması beklenmektedir bu arkadaşlardan? Özellikle vurgulamak istiyoruz ki, üniversite nitelik sorununu gidermek için akademisyenlerin özlük sorunlarının mutlaka çözülmesi gerekiyor.

Yine Türkiye üniversitelerinin toplam bütçesi bir Amerikan üniversitesinin araştırma bütçesi kadar bile değil. 2014 yılı üniversitelerimizin bütçeleri ile Türkiye'nin ileri araştırma şansı neredeyse başından beri yok sayılmıştır. Üniversite öğretim elemanlarının maaşlarının ihtiyaçlarını karşılar düzeyde olmadığını da artık bütün cihan duydu. Bundan otuz yıl önce araştırma görevlilerinin maaşı mühendis maaşından yüzde 38 daha yüksekti. 2013 yılı itibarıyla araştırma görevlisi maaşı 2.200 lira, yardımcı doçent maaşı 2.600 lira, şube müdürü maaşı 3.250 lira, mühendis maaşı 3.400 lira. Aradaki farkı hesaplamayı biz size bırakıyoruz.

2012 yılında 1.500 Türk lirası maaş alan bir profesörün on bir yıl sonra maaşı 2,6 kat artarken bir hâkimin maaşı 5,3 kat, avukatın maaşı 5,2 kat, teknisyenin 5,1; şube müdürünün 4,3; uzman doktorun 3,8; hemşireninki de 3,7 kat artmıştır. Böyle bir mukayeseden sonra durumun daha da içler acısı olduğu görülmektedir. Bu durumda öğretim elemanlarının bazılarının yoksulluk sınırında ve bazılarının da açlık sınırında olduğunu vurgulamak istiyoruz.

Sayın Başbakan kişi başına düşen millî gelirin 11 bin doları bulduğunu ifade etmektedir ve her tarafta da bu vurguyu yapmaktadır. Vatandaşın geçim şartlarına baktığımız zaman bunun gerçekleri yansıtmadığını görmekteyiz.

Asgari ücret 800 TL, bir devlet memurunun maaşını ortalama 2 bin TL aldığımızda Türkiye'de ciddi bir gelir dağılımı adaletsizliğinin olduğunu görmekteyiz. Bu yapı daha da derinleşmektedir. Bu derinleşmenin nedenlerini 17 Aralık 2013 tarihinden sonra ortaya çıkan yolsuzluklarla daha çok anlamaya başladık. Bu paralar kimlerin kasalarında, kimlerin ayakkabı kutularında? Bizde olmadığı kesin. Onları vurgulamak istiyoruz.

4 kişilik bir ailenin insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşayabilmesi için gerekli en düşük miktar, asgari geçim haddi olarak daha yeni açıklanan miktar 3.702 lira olarak verilmektedir. Araştırmalar, bir insanın yaşayabilmesi ve sosyal dünyada yerini alabilmesi için gerekli en düşük tutar olan yoksulluk sınırının ise 1.853 TL olduğunu bize göstermektedir. Hayatını sürdürebilmesi olarak ifade edebileceğimiz açlık sınırı ise 1.853 TL; bunu tekrar vurgulayarak dikkatinizi çekmek istiyorum. 4 kişilik bir ailenin ortalama aylık gıda harcaması 865 TL'dir. Kirayı ortalama 550 TL aldığımızda gıda ve barınmanın 1.434 TL olduğunu görebiliyoruz. Bir memurun ortalama maaşının yüzde 71'inin gıda ve barınmaya harcandığını göstermektedir bu giderler bize. Asgari ücretliye ise "Artık sen öl, yaşama." diyoruz. Bunu buradan vurguluyoruz ki asgari ücretlinin hangi şartlarda yaşam mücadelesi verdiğine de dikkati çekmek istiyoruz.

Bir insanı bile harcama lüksümüz yok iken bütün bunlara karşı kör, sağır ve dilsiz bir iktidar bulunmaktadır. Özellikle yolsuzlukları ve hırsızlıkları örtmek için yaptığınız çalışmaların ve performansın onda 1'inin özellikle akademisyenlerin sorunlarını çözmeye yönelik olarak harcanması önemlidir.

Yine, araştırma görevlilerinin sorunları dağ gibi karşımızda durmaktadır. 2457 sayılı Kanun'un 50/d maddesi gereğince göreve başlayan araştırma görevlilerinin iş güvenceleri sorunludur ve araştırma görevlisi kadrosunun yeniden tanımının yapılması gerekmektedir.

Saygıyla arz ederiz. Teşekkür ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)