GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ESENDERE VE SERO KARA HUDUT KAPILARININ ORTAK KULLANIMINA DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:110
Tarih:23.05.2012

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; 7 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bilindiği gibi, İran sınırı emperyal güçlerce belirlenmeyen tek sınırımız. 454 kilometre uzunluğundaki sınır, IV. Murad'ın Bağdat seferinden sonra Kasrışirin Antlaşması'yla bugüne kadar koruduğumuz bir sınır.

Burada Esendere'yle Sero -Urumiye'nin bir yerleşim merkezi- arasında hudut kapısı üzerinde anlaşmamız var. Dönemin Devlet Bakanı, şimdiki Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati Yazıcı'yla İran tarafından Ekonomik İşler ve Maliye Bakanı Shamseddin Hosseini tarafından Ramsar'da 2010 22 Martında imzalanan bir anlaşma. Bu anlaşma, Türkiye ile İran arasında dostluk, kardeşlik ilişkilerini pekiştirdiği gibi ticari kapasitemizi de artıracak bir anlaşma çünkü Urumiye'de yaklaşık 700 bin nüfus var ve bunlardan yüzde 90'ı Azeri kökenli kimseler.

Yüksekova ilçe sınırları içinde kalan Esendere'yle Sero arasında öteden beri bir hudut trafiği var. Bu bölgelerde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de yeni bir hudut kapısı yapmayı sözleşmeye bağladı. Daha önce yapılan kapılarla birlikte trafiği hızlandıracak, işlemleri yoğunlaştıracak, ülkemize zaman ve kazanım sağlayacak bir çalışma. O bakımdan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bu iş birliği anlayışını da dile getiriyor, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, bu kapıyla, İran'la Türkiye arasında siyasal, kültürel ve ekonomik iş birliği yaygınlaşacak, artacak, genişleyecek, bölgenin istikrar ve güvenliği, turizm hareketliliği, barışa katkı sağlayacak, refahın artırılmasına, gelişmeye katkı sağlayacak. Bu bakımdan, bu tasarıyı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu karşılıyoruz.

Temennimiz, bu kapıdan gelecek İranlı dostlarımızın, biz kendilerini ziyaret ederken, geleneklerine, değerlerine gösterdiğimiz saygıyı onların da Türkiye'ye geldiğinde göstermeleri.  

Sayın Cumhurbaşkanları geldiğinde Ankara'ya gelmediler İstanbul'da görüşmelerini yürüttüler. Bu, Türkiye adına çok hoş bir görünüm olmamıştır. Biz İran'a gittiğimizde onların değerlerine nasıl saygı gösteriyorsak onlar da Türkiye'ye geldiğinde bizim değerlerimize, ulusal değerlerimize saygı gösterirlerse bir şey kaybetmezler. Hele hele Türk ulusuna ve İslam âlemine en büyük hizmetler veren liderlerden birisi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Anıtkabir'deki mekânını ziyaret eder, bir çiçek bırakacak kadar Fatiha okurlarsa herhâlde doğru şeyi yapmış olurlar.

Değerli milletvekilleri, İran'la 2010 yılı ihracatımız yaklaşık 3,4 milyar dolar, ithalatımız ise 7,64 milyar dolar civarında. Burada ciddi bir dış ticaret açığımız var. Onlardan aldığımız ürünler belli, ancak aldığımız ürünlerin fiyatları nedense belli değil, başta doğal gaz ve petrol olmak üzere aldığımız ürünlerin fiyatları nedense açıklanmıyor. Biz de onlara bazı ham madde ürünleri ile bazı mamul maddeleri satıyoruz. Bu kapasitenin genişletilmesi için iş adamlarının, ticaret, sanayi odası heyetlerinin İran'la temaslarını yoğunlaştırmalarında yarar var. Ancak içimizi yaralayan bir olay, Sayın İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejat'ın Sayın Cumhurbaşkanımızı on iki saat bekletmesi, buna karşın Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısını kabul etmesi. Aynı şekilde, dinî lider Hamaney'in de başkentte kabul yerine Tebriz'e kabul bakımından beklentiye geçmesi. Bunlar ülkemiz açısından da bizim elem duyduğumuz durumlar.

Ama Türkiye-İran münasebetleri Türkiye ile İran arasındaki münasebetlerden ibaret değil. Dünya karmaşık bir siyasal ilişkiler ağını karşımıza çıkarıyor. İran'la iyi geçinmek isterken bir Kürecik erken uyarı sistemi kurulacak oluyor, İran soruşturuyor bu Kürecik'teki erken uyarı sistemi neyin nesi. İran'daki dostlarımızın sorularının haklılık payı yok mu? Önce dendi ki: "Bu, NATO'nun radar üssüdür, füze kalkan sistemidir." NATO'nun öyle bir şeyi olmadığı daha geçtiğimiz günlerde anlaşıldı çünkü Chicago'da bu üs NATO'ya Obama'nın onayıyla yeni devredildi. Bu devir içinde imzası olan kim? Bay Rasmussen. Rasmussen kim? Roj TV'ye ev sahipliği yapan, İslam'ın Yüce Peygamberi'ne hakaret edenlere "gık" demeyen, NATO'nun Genel Sekreteri. Kim onu oraya seçti? Biz seçtik. Güya taviz koparmıştık. Hangi tavizi aldık? Bay Rasmussen şimdi de ne diyor? "Kürecik radarı, avro ve Atlantik dışındaki tehlikeleri bertaraf edecek." Avro tehlikeleri nereden geliyor? Avro bölgesinden, Avrupa'dan. Atlantik tehlikeleri nereden geliyor? O zaten NATO'nun kendisi, oradan da bir tehlike yok. Nereden gelecek bu tehlike? Herhâlde İran'dan. İran'a karşı radar sistemi kuruyoruz. Ondan en çok yararlanacak ülke hangi ülke? Hadi söyleyelim korkmadan, çekinmeden: İsrail. Hani "one minute"le İsrail'e rest çekilmişti? Bir öyle, bir böyle; hangisine inanacağız, hangi alanda hangisine güveneceğiz?

İran'la ilişkiler, İran'la ilişkilerden ibaret değil, İran-Suriye münasebetleri var. Suriye'yle, Beşar Esad'la kardeştik, Beşar Esad'la hasım olduk. Adam aynı adam, 1,80-1,90, ince uzun bir yönetici ama Esad'ken dosttu, birden adı sanı değişti "Esed" oldu, düşman oldu, hasım oldu. Esed'in düşmanları Türkiye'de konuk edildi. Van'daki depremzedelerden esirgediğimiz olanakları onlara sunuyoruz. Geçen Mardin'den bir arkadaşım aradı, dedi ki: "Sayın Valim, oradaki konuklar ara sıra Suriye sınırına gidip çatışma çıkarıp dönüyorlar." Sonra da şöyle oldu, böyle oldu deniyor. Bunlar herkesin bildiği ama dile getirmediği, dile getiremediği hususlar. Van'daki kardeşlerimiz çadırlarda çok çocuk kaybettiler, yangınlarda ama Suriye'deki rejim karşıtlarını konuk ettiğimiz konteynerlerde yok yok iken depremzedeler bin bir güçlükle karşı karşıya.

İran'la ilişkilerimiz sadece İran'la münasebetlerimizden ibaret değil. Irak'la münasebetlerimiz, Rusya'yla münasebetlerimiz, İsrail'le münasebetlerimiz, Amerika Birleşik Devletleri ile münasebetlerimiz İran'la olan ilişkilerimizi çok etkiliyor. O bakımdan, İranlı dostlarımızla münasebetlerimizi, iki ülkenin karşılıklı egemenlik ve hakça çıkar ilişkilerine dayalı olarak yürütmemiz ve İran'la bozuşurken, efendim, bizimle dostça ilişkilerine şüpheyle bakmamız gerekenlerle aşırı yakınlaşmalardan sakınmamız gerekiyor.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Söyleyene bak, söyleyene!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Anlaşılmadı efendim.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Anlaşıldı?

BAŞKAN - Lütfen Sayın Milletvekili?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - O uzaktan uzağa ne diyorsanız gelin burada söyleyin, sizi dinlemeye hazırım, sizden yararlanmaya hazırım. Uzaktan uzağa öyle konuşulmaz.

Değerli dostlar, yakın bir tarihte -hepinize Allah sağlık versin- bir kalp operasyonu geçirdim, beş damar değiştirildi. Yeniden aranızda olmanın mutluluğu içindeyim. Bu baypas operasyonu bende birtakım bedensel ağrılara neden oldu ama o arada geçen sürede asıl rahatsızlıklar hukuksuzluk alanında, adaletsizlik alanında, yolsuzluk alanında, yolsuzlukları koruma, kollama alanında vicdanlarda yarattığı rahatsızlıklar. O çok daha büyük, onu iyileştirmenin olanağı yok çünkü bu üç günde, beş günde geçecek olaylar ama bu rahatsızlığı duyanlar var, duymayanlar var. Hele hele 19 Mayısta Atatürk'ü anmaktan Türk ulusu alıkonuldu, bunun verdiği rahatsızlık -Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ifade ediyorum- en büyük rahatsızlık. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu Meclisi kuran Atatürk'ü anmaktan bu ulus men edilmeye çalışıldı ama meydanlar susmadı, gençler susmadı "Mustafa Kemal'in askerleriyiz." diye millet yürüdü, anıtlara çelenk koydu. "Ata'nın izindeyiz." diyen Türk polisine Ata'nın anıtına çelenk koydurtmama görevini birtakım gafiller, birtakım nankörler verdi. Atatürk'ün anıtına çelenk koydurtmamak ne demek?

Millî Eğitim Bakanı usta bir manevrayla -intihalcilikten şüpheli, millîliği gayrisahih olan Millî Eğitim Bakanı- topu emlakten ve otomotivden iyi anlayan topçu Bakana attı, Türkiye'nin her yerinde güya bayram kutlandı. Bayram mı kutlandı, panayır mı yapıldı belli değil; orada başka, burada başka.

Türkiye Cumhuriyeti devleti köklü bir devlet, Türk ulusu medeniyetler kurmuş bir devlet, Ata'sına nankörlük eden bir ulus değil. Kimse bu tür organizasyonlara itibar etmesin, bunun vebalinden kurtulacağını sanmasın. Türk milleti millî duygulardan kendini uzaklaştırmak isteyenleri tarihin çöp sepetine atacaktır, haberiniz olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Irak'la sıfır sorun politikasını devam ettiriyorduk. Bugünlerde bir Irak'lı yetkili, konuğumuz, VIP konuğumuz, orada birtakım tertiplere girdiği kendi korumasınca açıklanan biri burada VIP statüsünde korunuyor. Türkiye, kanun dışı kimselerin korunağı mı arkadaşlar? Daha önce "Ömer El Beşir" denen bir zatı da burada konuk ettik. Uluslararası ceza mahkemeleri, hakkında fezleke düzenlemiş, binlerce insanın katili olarak anılıyor, bizde devlet yetkililerince ağırlanıyor. Türkiye katillerin ağırlandığı bir yer değil. Aynı şekilde, Haşimi de efendim, ağırlanıyor.

Bütün bunlar yapılırken Kerkük unutuluyor. Haşimi niye ağırlanıyor? Sünniymiş. Maliki'yle niye ara bozulmuş? Aleviymiş. Bize ne? Ama Kerkük'ü unutmayın. Kerkük'teki Türkmen soydaşlarımızın bir kısmı Alevi bir kısmı Sünni. Laik yaklaşımlar içinde olmazsak Kerkük'e, Kerküklü soydaşlarımıza ihanet etmiş oluruz. Onları birbirine düşürecek mezhepçi yaklaşımlardan uzaklaşmamız lazım çünkü Kerkük bizim millî davamızdır, vazgeçemeyeceğimiz bir davadır, kimse bize Kerkük'ü unutturamaz, Kerküklü soydaşlarımız arasında nifak tohumları ekemez. İster Alevi ister Sünni hepsi bizim kardeşimiz. O bakımdan fevkalade dikkatli olalım.

Değerli arkadaşlarımız, son günlerde, yandaş bir sendikanın bir söylemi var: "Dağ fare bile doğurmadı." Nedir mesele? Buçuklu öneriler. Efendim, Türkiye Cumhuriyeti devleti, biraz önce Sayın Elitaş da söyledi, şöyle zenginleşti, böyle kalkındı, böyle dereceler aldı ama kamu çalışanlarına, emekleriyle geçimlerini sağlayanlara bir sürü vaatten sonra ki Sayın Bakanımız da Tandoğan'da çıktı, konuştu "Anladım, anladım ne istediğinizi." dedi, anlamış, 3+3 teklif etti, sonra lütfettiler 3,5+3,5 dediler, sonra da 3,5+4 2012 için, 2013 için de 3+3, Allah bereket versin. Faiz ne? Doğal gaza ne kadar zam geldi? Elektriğe ne kadar zam geldi? Refah payı nerede? Yandaş sendikanızı çok zora soktunuz haberiniz olsun. AKP iktidarda diye, efendim, yandaş sendikanın üye sayısı baskılarla artırılmıştı, kendi yandaş sendikanızı zora soktunuz. Allah sizinle iş birliği yapanları sizin, efendim, kötülüklerinizden korusun.

Efendim, çıktık geldik, Komisyonda görüşülmeyen bir kanun teklifi onaylanmış, 4+4+4. Komisyonda ilk 6 madde usulünce görüşüldü, son 21 madde görüşülmüş gibi sahte tutanakla Meclis Başkanlığına, oradan da ilgili mercilere gönderildi, onaylanıvermiş. Bu kadar kötü emsal olur mu arkadaşlar? O zaman hiçbir kanunu komisyonda görüşmeyelim, direkt, zorbalıkla, diktatöryal yaklaşımlarla Genel Kurula indirelim, onaya gönderelim. 4+4'ün bocalaması her gün karşımıza çıkıyor, bir genelge çıkarıyorlar, Sayın Bakan "Benim haberim yok." diyor, neden haberi varsa? Sayın Bakanın bir defa millî bir bayramı Millî Eğitim Bakanlığının bünyesinden çıkarıp bir başkasına atması bile Millî Eğitim Bakanlığına yaraşır bir davranış değil.

Her gün yeni bir şey. Yok, beş yaşındakiler şöyle, altı yaşındakiler böyle, altmış altı aylıklar böyle, yetmiş iki aylıklar böyle, şuralar şu okula dönüşecek, buralar bu okula dönüşecek. Bu kadar zikzak olmaz, bu kadar tutarsızlık olmaz.

Tutuklu vekillerimiz hâlâ içeride. Sayın Meclis Başkanı bohçanın dört ucunu bir araya getirememiş. Bohçanın dört ucunu bir araya getiremeyen adam nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık yapıyor anlayamıyorum.

Ben kendisine hatırlatıyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, seni valilikten almasın diye kaç defa gittin Cemil Beye!

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Sayın Özel, gelip konuşursun burada! Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi Başkanı devletin 2 no.lu protokolünde.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ona şimdi hakaret ediyorsun!

BAŞKAN - Sayın Özel, lütfen?

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Protokolündeki yerinin hakkını versin, yoksa orayı terk etsin.

Deniz feneri yolsuzluğunun mahkemesi bulunamıyor. Savcılara mahkeme bulundu, yoksulun, yetimin hakkını yiyenlere mahkeme bulunamıyor. Allah, yoksulun yetimin hakkını yiyenleri koruyanlardan hesap soracak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.