| Konu: | TOKAT MİLLETVEKİLİ REŞAT DOĞRU'NUN, ÜLKEMİZDE KÜRESEL ISINMANIN ÇEVRE VE İNSAN HAYATINA ETKİLERİNE İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI DOLAYISIYLA |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 48 |
| Tarih: | 16.01.2014 |
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru'nun küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle alakalı yaptığı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İklim değişikliğiyle mücadele konusu, hakikaten, dünyamızın en önemli küresel meseleleri arasında yer almaktadır. Ancak, tek başına bir ülkenin çözeceği bir mesele değildir, bütün dünyanın bu meseleyi topyekûn ele alması lazım. Ancak, bizim, bu mücadele için, hem ülke içinde hem de milletlerarası her düzeyde gerekli gayreti gösterdiğimizi burada açık bir şeklide ifade etmek istiyorum.
Milletlerarası toplantılara, başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız olmak üzere, en üst düzeyde katılım sağlıyor ve gelişmeleri de yakinen takip ediyoruz. 2010 yılında, Sayın Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler 65'inci Genel Kuruluna, Sayın Başbakanımız da Yunanistan'da Akdeniz İklim Değişikliği Girişimi Toplantısı'na iştirak etmişlerdi. Bu toplantılara ben de katıldım. Ayrıca, 2010 yılında, ülkemiz açısından son derece başarılı geçen Meksika Cancun'daki toplantıya iştirak ettim. Orada, Türkiye'den giden arkadaşların heyet başkanlığını yaptım. Katıldığımız toplantılarda ülkemizin durumunu, ekonomik ve sosyal göstergelerini paylaştık. Sanayileşmekte olan bir ülke olarak sera gazı azaltım hedefiyle alakalı özel durumumuzu da anlattık.
Malumunuz olduğu üzere, ülkemiz özel şartları tanıdıktan sonra Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olmuştur. Türkiye Sözleşme'ye Ek-1 ülkesi ve OECD üyesi olarak taraf olmuştur. Ancak, Türkiye'nin tarihî toplam sera gazı emisyonları Ek-1 ülkeleriyle kıyaslandığında çok düşük bir seviyededir. Aslında, Türkiye'nin tarihi küresel sera gazı emisyonları arasındaki payı sadece ve sadece binde 4'tür. Bizim temel talebimiz, uzun dönemli azaltım ve uyum faaliyetlerinde ekonomik ve sosyal kalkınma konuları başta olmak üzere, millî ve bölgesel şartların göz önünde tutulmasıdır. Türkiye hızlı bir büyüme süreci içerisindedir. Yıllık ortalama enerji ihtiyacımızdaki artış hâlihazırda yüzde 7 ile yüzde 8 mertebesindedir. Kalkınma sürecinde ülkemizin uzun vadeli enerji ihtiyacının artması da normaldir. Bu sebeple, ülkemizin, herhangi bir yıl baz alınmak suretiyle emisyon azaltım hedefi alması gerçekçi değildir. Biz de bu çerçevede, özgün yani ülkemize has şartlarımızı ortaya koyan bir bildirimde bulunduk. Cancun Anlaşması'yla Türkiye'nin diğer Ek-1 ülkelerinden farklı şartlara sahip olduğu bütün ülkeler nezdinde tanınmıştır. Cancun Anlaşması, ülkemizin elini kuvvetlendiren bir metin olarak, 2001 yılında, özel şartlarımızın kabul edildiği Marakeş Zirvesi'nden sonraki en önemli başarıdır. Bu önemli başarının sağlanmasında 2009 yılında Kyoto Protokolü'ne taraf olmamızın çok büyük bir önemli payı vardır. Biliyorsunuz, bu protokol Büyük Millet Meclisimiz tarafından da kabul edilmişti. Ben bu vesileyle milletvekillerimize gönülden teşekkür ediyorum.
Kyoto Protokolü'ne taraf olduk ancak bir yandan da enerji, sanayi, ulaştırma, ormancılık, afet yönetimi gibi başlıklarda da çalışmalarımıza devam ettik. Ülke olarak kalkınmamızı sekteye uğratmadan çevreyle uyumlu politikaları uygulama yolundayız. Yürüttüğümüz çalışmalar neticesinde su, rüzgâr ve jeotermal potansiyelimiz daha da verimli bir şekilde kullanılacaktır.
Ulaştırma sektöründe toplu taşımayı geliştirmek ve yaygınlaştırmanın yanı sıra, araçlarda yakıt kalitesini iyileştirmek ve biyoyakıt kullanımını desteklemek üzere yatırımları teşvik ediyoruz. Özellikle ulaştırma, toplu taşıma alanında Türkiye hakikaten büyük mesafeler katetti. Nitekim, ilk defa yüksek hızlı trenlerin devreye sokulması, Marmaray'ın işletmeye alınması sera gazı emisyonlarının azaltımında çok önemli rol oynamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iklim değişikliğiyle mücadelenin en önemli unsuru, şüphesiz, ormanlardır. Sera gazı yutak alanlarının başında ormanlar ve meralar gelmektedir. Dolayısıyla, ormanlarımızın korunması ve geliştirilmesi için büyük gayret gösteriyoruz. Orman alanlarımızı artırmak maksadıyla cumhuriyet tarihinin en büyük ağaçlandırma seferberliğini başlattık. Biliyorsunuz, bunu başarıyla tamamladık. Son on bir yılda 3 milyardan fazla fidan dikerek orman alanlarımızı 900 bin hektar artırdık. Böylece, orman alanlarında tutulan karbon miktarı... Yutak alanlar artmıştır.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Kesilen ne kadar Sayın Bakan, kesilen ne kadar?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Kesilenler çok cüzi, kıymetiharbiyesi bile yok.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Kesmeyin o zaman, hiç kesmeyin.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - 3 milyar fidan...
Kesilenler zarurete mebni olarak kesiliyor. Yoksa, keyif için hiçbir şekilde ağaç kesilmez, artıyor. Hatta o zaman şunu söyleyeyim: Odun servetimiz yani bütün ormanlardaki ağaçların hacimlerini toplasak onu da artırdık. 2003 yılında bu 1,2 milyar metreküpken geçen yıl sonunda bu değer 1,5 milyar metreküpe çıktı.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Kaz Dağlarında çatır çatır orman kesiyorsunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hatta, sizler takdir etmeyebilirsiniz ama, bunu Birleşmiş Milletler takdir etti, OECD takdir etti, OECD Başkanı, Genel Sekreteri Türkiye'ye geldiği zaman dedi ki: "Türkiye ağaçlandırma ve erozyon kontrolünde dünya lideri." diye Genel Sekreter söyledi. Birleşmiş Milletler Türkiye'deki ağaçlandırma çalışmalarını o kadar çok takdir etti ki...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Genel Müdürlüğü kapattınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hatta, yirmi yedi yıldan bu yana New York'ta sürekli yapılan Birleşmiş Milletler Ormancılık Zirvesi ve Forumu, dünyada ilk defa New York dışında, Türkiye'de geçen sene yapıldı ve o da İstanbul. Bundan gurur duymamız lazım.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Istranca derelerini neden kuruttunuz Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Nitekim, değerli arkadaşlar, ormanlarımızda yılda muhafaza edilen toplam karbon miktarı 1,1 milyar ton, ormanlarımızda. Ülkemizin ormanları yılda ortalama 38,7 milyar ton oksijen üretmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013-2017 yılları arasında beş yıl sürecek üç ayrı eylem planını daha uygulamaya koyduk, 2013-2017. Bu eylem planlarında ilk yılı başarıyla tamamladık. Bunlar; bir, Erozyonla Mücadele Eylem Planı. Yani, burada hem erozyonla mücadele ediyoruz hem ağaçlandırma, meraları ıslah ediyoruz ve böylece, yutak alanları dolayısıyla karbondioksit ve sera gazları tutma potansiyelini artırıyoruz.
İkincisi, Yukarı Havza Sel Kontrolü Eylem Planı. Sayın vekilimiz çok güzel ifade etti, küresel iklim değişikliği sebebiyle hakikaten yağışlar, yağış rejiminde değişiklik oluyor; bütün dünyada sadece Türkiye'de değil. Yani, bakıyorsunuz, üç dört ayda yağacak yağmurun yirmi dört saatte düştüğünü görüyoruz veya bir kuraklık gösteriyor bazen. Bu yüzden biz bu selleri kontrol etmek için sadece dere ıslahları yapmıyoruz, aynı zamanda "yukarı havza" dediğimiz derelerin ve nehirlerin yukarı havzalarında özellikle Sel Kontrolü Eylem Planı'yla güzel bir çalışma başlattık. Yani, burada teraslama çalışmaları, dere ıslahları, sekiler, ağaçlandırma, mera ıslahları ve bu suretle yağışları oralarda kontrol etme cihetine gidiyoruz. İkinci eylem planımız bu.
Üçüncü de, baraj havzaları var, biliyorsunuz, çok sayıda barajımız, göletimiz var, bunların etrafına yeşil kuşak ağaçlandırması yapıyoruz. Bunu da tamamlayacağız çok şükür.
Özellikle iklim değişikliğiyle daha etkin bir mücadele gerçekleştirmek için 2011 yılında Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünü kurduk. Hakikaten bu genel müdürlük çok başarılı hizmetler yapıyor şu anda ve bu projeleri genel müdürlük hazırlıyor, özellikle erozyonla, iklim değişikliğiyle alakalı mücadele için gerekli çalışmaları ve bunların uygulaması da Orman Genel Müdürlüğümüz, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz, Doğa Koruma ve Millî Parklar ve Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz tarafından yapılıyor. Bu çalışmalardan birkaçını sizlere özetlemek istiyorum.
Bunlardan birincisi, Çölleşme ile Mücadele Eylem Programı, Çölleşme ile Mücadele Ulusal Strateji Belgesi'nin hazırlanması. Bunlar hazırlanıyor. Ayrıca, ikincisi, Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Uygulama Projesi. Bu da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızla birlikte devam ediyor. Üçüncüsü de Kurak Ve Yarı Kurak Alanlarda Ağaçlandırma Ve Rehabilitasyon Rehberi'nin hazırlanması. Yani bu çok önemli, özellikle ağaçlandırmada, kurak bölgelerde ağaç yetiştirmek fevkalade zor. Dolayısıyla, biz şu anda o bölgelere uygun fidan üretimine başladık. Hatta sadece Türkiye'de değil, dünyada şu anda bu kurak bölgelerdeki 14 ülkeyle de iş birliği yapıyoruz. Böylece, kurak bölgelerde toprağı fikse edecek fidanların üretimini yapıyoruz. Nitekim Konya Karapınar'da, aynı zamanda Iğdır Aralık'ta bu konuda çok başarılı hizmetler yaptık, bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Bunun dışında, Afrika'da bulunan en az gelişmiş ülkelerin çölleşme, arazi bozulması ve kuraklıkla mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi projesini başlattık. Hakikaten Afrika'daki pek çok ülkeye bu konuda destek veriyoruz. Hatta, özellikle Danimarka'nın Kopenhag şehrinde yapılan Taraflar Konferansı'nda ve aynı zamanda, Meksika'nın Cancun şehrinde yapılan Taraflar Konferansında pek çok ülke bu konuda, özellikle kurak bölgelere uygun fidanların üretilmesi konusunda bizden yardım istediler; bu çalışmalar devam ediyor. Ayrıca, Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi var, Sulak Alanlar ve İklim Değişikliği Projesi var; bu projeler devam ediyor. Yani Türkiye, bu konuda, inanın, üzerine düşen her türlü gayreti gösteriyor ama bu mevzularda biz tenkide, tavsiyeye açığız Bakanlık olarak, teklife açığız. Bu konuda değerli vekillerimin de tenkit, tavsiye ve teklifleri varsa, birlikte, bu küresel iklim değişikliğiyle mücadelede iş birliği yapmamız, el birliği yapmamız lazım. Ben, Sayın Vekilimiz Reşat Bey'in söylediği hususları da dikkatle dinledim, onları da not alacağım. Başka, diğer vekillerimden de bilgi aktarmak isteyen olursa fevkalade memnun oluruz.
Efendim, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel ısınma ve iklim değişikliğinin en önemli bileşenlerinden biri de mutlaka su konusudur yani "Küresel iklim değişikliği acaba en çok neyi etkileyecek?" dediğimiz zaman, ilk etkileyeceği husus su kaynaklarıdır. Dolayısıyla, buna çok büyük önem veriyoruz. Nitekim, bu bağlamda, biliyorsunuz, DSİ, Bakanlığıma bağlı, Türkiye'nin yüz akı bir kurumu, çok başarılı hakikaten. Bunun dışında, su konusunda daha bütüncül bir yaklaşım yapmak, su konusunda havza bazında planlar yapmak üzere, 2011 yılında, Su Yönetimi Genel Müdürlüğünü kurduk. Bir de ayrıca, Türkiye Su Enstitüsü (SUEN) adıyla bir başka başkanlık kurduk. Bu da dünyadaki suyla ilgili bütün gelişmeleri takip ediyor. Bu konularda da sayın vekillerimiz alakadar olursa bu konulardaki faaliyetleri de ben kendilerine arz eder veya e-posta mesajıyla...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Osmaniye'de Karasu Şelalesi kurudu Sayın Bakan, Karasu Şelalesi. Yüz yıllardır akıyordu.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Tamam...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Şelale kurudu Sayın Bakanım, Sabun Suyu üzerinde...
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Doğru da şimdi...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Hollywood'dan gelip film çekiyorlardı orada.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Evet, şimdi onları, efendim şöyle...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sizin filmleriniz yüzünden şelale kurudu!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - O zaman ben şunu ifade edeyim: Yani, Türkiye bir defa sulak bir bölgede değil, yarı kurak iklim bölgesinde yani Türkiye su zengini bir ülke değil, su fakiri de değil ama suyunu ancak -sınırlı imkânlarla- çok iyi yönettiği zaman suyu kendisine yetecek olan bir ülke. Nitekim, bakın, Türkiye'de hem yağışlar zamanla çok değişiyor, bizde yaz aylarında su ihtiyacı azamidir, yaz aylarında yağış olmaz, yani mevsimlere göre çok değişiyor.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Kuraklıktan değil, HES'ten kurudu, HES'ten.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bir de özellikle bölgelere göre de çok değişiyor. Doğu Karadeniz'de yılda 2.500 milimetre yağış düşerken Konya'da, Karapınar civarında 250 milimetre yağış düşüyor. Dolayısıyla, yapacağımız şey şudur: Mutlaka... Türkiye'de bu yüzden, sayın vekilim, barajların yapılması keyfîlikten değil, teknik bir zaruretten kaynaklanıyor. Çünkü bakın, kuraklığı önlemek için...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - İyi de kuraklık var, ekini, tarlayı sulayacaklar, şu mevsimde suya ihtiyaç var; HES'çiler kuruttu.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Müsaade ederseniz anlatayım ben. Ben bu işle ilgili... Ömrümü bu işlere vakfettim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Siz ömrünüzü vakfettiniz, suları da küresel sermayeye vakfetmişsiniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Dolayısıyla, ben şunu ifade edeyim, bununla mücadele etmek için yapılacak şey şudur: Biz mücadele ediyoruz ve bakın, pek çok ülkede su sıkıntısı var ama bizde kuraklığa rağmen hiçbir şehirde su sıkıntısı yok, sular akıyor, akmaya devam edecek, bunu söylüyoruz. Bundan daha iyi bir su yönetimi olur mu? Sulamada sıkıntı olmayacak. Kaldı ki bir de size şu müjdeyi vereyim: Yağışlarda geliyor Allah'a şükür, merak etmeyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Bakan, temiz suları kirletiyoruz mesela.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Şimdi, netice itibarıyla, bakın, bu yüzden...
Müsaade ederseniz toparlayayım sayın vekilim, sizin sorularınız varsa...
Bu yüzden son on bir yılda inşa ettiğimiz 1.763 tesisin 268'i baraj. Ayrıca, bir de kuraklıkla mücadele etmek için, hem taşkınlar, erozyon kontrolü için şu anda biz Bin Günde Bin Gölet ve Sulama Projesi'ni başlattık. Bu yıl sonunda da bitiyor süre ama bu büyük bir hedefti, bin tane gölet ve sulaması. Yani bizim dönem dâhil, geçmiş yılda 400-450 kadar gölet yapılmış ama şimdi, üç yılda bin tane gölet ve sulaması dâhil yapalım dedik. Bunun 334 tanesi geçen yıl sonunda tamamlandı, açılışa fırsat bulamadı Başbakanımız. İnşallah, bu yıl sonunda bin taneye tamamlayacağız. Yani bununla ne yapacağız? Bununla şunu yapmak istiyoruz: Bir, suyumuzun yüzde 73'ü sulamada kullanılıyor. Dolayısıyla, sulamada bir tasarruf yapmamız lazım. Bu maksatla, açık sulama sistemlerini terk ettik sayın vekillerim, tamamen, mümkün olduğu yerlerde kapalı sistem yani yağmurlama ve damlama sulamalara geçtik.
Bunun dışında büyük projeleri yürütüyoruz; GAP ilerliyor, KOP, DAP (Doğu Anadolu Projesi) ve şimdi Trakya'da "TRAGEP" adıyla Trakya Gelişim Projesi devam ediyor. Özellikle havzaları kontrol ediyoruz. Nitekim, bu maksatla Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından iklim değişikliği koordinasyonu kapsamında iklim değişikliğine uyum konusunda ulusal koordinasyon sağlanıyor. Taşkın yönetim planlarının hazırlanması projeleri var. Kuraklık yönetim planlarını hazırlıyoruz şu anda. Yani bu maksatla gerek Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz gerekse Devlet Su İşleri Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, SUEN, Orman Genel Müdürlüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü; buralarda bir çalışma grubu kurduk sayın vekillerim. Türkiye'de ilk defa biz ihtisas grupları ve çalışma grupları teşkil ettik; artık her mühendis mutlaka belli bir saha seçerek o konuda ihtisas sahibi oluyor. Türkiye'de bu ilk uygulama. Bu çalışma gruplarıyla inşallah bu konuda elimizden gelen gayreti göstereceğiz ve küresel iklim değişikliğiyle mücadelede gerekeni yapacağız, yapıyoruz ve gerçekten de çok başarılı neticeler alıyoruz çünkü pek çok ülkede kuraklık... Mesela, 2007 yılında kuraklık oldu, biz İstanbul'da su sıkıntısını aştık; büyük su sıkıntısı vardı ama vatandaşa hiç hissettirmedik. 2007 yılında Türkiye'de son seksen yılın en büyük kuraklığını yaşadık. Ankara'da belki bir hafta sıkıntı oldu ama ondan sonra vaziyete hâkim olduk, bütün Türkiye'de su verdik. Şimdi, gene bir kuraklık var 2014 yılında. Yani Türkiye'de zaman zaman kuraklık oluyor; yedi yılda bir, genelde yedi, sekiz yılda bir orta büyüklükte kuraklık oluyor ama on dokuz, yirmi yılda bir de daha büyük kuraklık oluyor. Yapacağımız şey kuraklıklara karşı, sel baskınlarına karşı mücadele etmek, bu konuda birtakım fikirler varsa bunları birleştirmek. Sizlerin fikirleri de önemli çünkü biz şuna inanıyoruz: Fikirler çatıştıkça ortaya çok daha güzel birtakım düşünceler çıkar. Zaten Ziya Paşa'nın da ifade ettiği gibi: "Barikayı hakikat müsademeyi efkârdan neşet eder." Yani hakikat kıvılcımı fikirlerin çatışmasından ortaya çıkar. Bu bakımdan sizlerin görüşleri varsa bunları yazılı, elektronik postayla verirseniz hatta zaman zaman arzu ederseniz Mecliste biz bu işle ilgili arkadaşlarımıza bilgi sunalım, onların tenkit ve tavsiyelerini alalım diye teklif ediyorum. Böyle bir konuyu gündeme getirdiği için Değerli Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru'yada çok teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)