GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ESKİŞEHİR 2013 TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:47
Tarih:15.01.2014

CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, 517 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Arasında Geri Kabul Anlaşması ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında CHP Grubu adına 1'inci madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı ile yasa dışı yollardan sınırı geçmiş kişilerin, vatandaşı oldukları veya geldikleri ülkelere düzenli, hızlı, güvenli ve insan onuruna yaraşır bir şekilde geri gönderilmeleri için hukuki zemin oluşturma amacıyla Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti arasında imzalanan anlaşmanın onaylanması amaçlanmıştır. Bu anlaşma, sadece taraf olan ülke vatandaşlarını değil, taraf olan bir ülkeden çıkarak diğer taraf ülkeye giren üçüncü ülke vatandaşlarını da kapsamaktadır. Asıl sıkıntı da bu noktada oluşmaktadır.

Sınırlarımızın durumunu son iki yılda net bir şekilde görmekteyiz. Maalesef sınır kapılarımız yol geçen hanına dönmüştür, hatta bazı sınır kapılarımızda alternatif sınır kapıları dahi oluşmuştur. Üç tarafı deniz olan ülkemizde deniz yollarıyla başka ülkelere geçmek isteyen üçüncü ülke vatandaşlarının sayısı da son yıllarda iyice artmıştır. Buna karşılık yasa dışı göçe karşı yeterince önlem alındığını söyleyemiyoruz. Son günlerde büyük bir başarı gibi lanse edilen Avrupa Birliğiyle yaptığımız anlaşmanın temel şartlarından biri, işte bu noktada toplanmaktadır. Bilindiği üzere, Türkiye'yle Avrupa Birliği 16 Aralıkta Geri Kabul Anlaşması'nı imzalamıştır. Aynı tarihte Türkiye'yle Avrupa Birliği Vize Muafiyeti Yol Haritası Belgesi'ni imzalamıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasının "Adalet, özgürlük ve güvenlik" başlıklı 24'üncü faslının otomatik ve standart bir gereği olduğu ileri sürülmekte ve sanki Türkiye'nin başka seçeneği olmadığı izlenimi verilmeye çalışılmaktadır.

AKP iktidarı, Geri Kabul Anlaşması'nı yeterince müzakere etmeden kabul ederek ciddi ve çok ağır bir hataya imza atmıştır. Oysa müzakerelerde, Türk tarafının, Türkiye'nin coğrafi konumundan kaynaklanan özellikleri ile uluslararası sözleşmeler bağlamındaki çekincelerini yansıtacak hükümlere anlaşma metninde yer verilmesi hususunda ısrarcı olması gerekirdi. AKP bunu yapmamış ve başarısız bir müzakere süreci yürütmüştür.

Öte yandan, Geri Kabul Anlaşması ile vize arasındaki bağlantı, aslında Avrupa Birliği tarafının kurduğu ve dayattığı bir bağlantıdır. Bu bağlantının Türkiye-Avrupa Birliği ortaklık hukukunda yeri yoktur. Geri Kabul Anlaşması'nın bazı hükümleri, Türkiye'nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler temel insan hakları sözleşmelerinden olan Tüm Göçmen İşçiler ve Aile Fertlerinin İnsan Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'nin 22'nci maddesiyle çelişmektedir. Göçmen işçilere ve aile fertlerine, sınır dışı edilmeden önce bulundukları ülkede birtakım güvenceler sağlayan söz konusu madde, Geri Kabul Anlaşması'nın düzensiz göçmenlerin gecikmeksizin sınır dışı edilmelerine yönelik düzenlemeleriyle çelişmektedir.

Ayrıca, 4 Nisan 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul ettiğimiz Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nda da benzer sınırlayıcı hükümler bulunmaktadır.

AKP iktidarı, Geri Kabul Anlaşması ve söz konusu Birleşmiş Milletler sözleşmesi arasındaki uyumsuzluğu giderecek adımları nasıl atacağını henüz net olarak açıklamamıştır. Litvanya'nın başkentinde yapılan Doğu Ortaklığı Zirvesi öncesinde alınan karara göre, Avrupa Birliği, Moldova'ya vizesiz seyahat yani Schengen kapılarını açmaktadır. Böylece, Avrupa Birliğiyle müzakereleri sürdüren aday ülkeler arasında sadece Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat yasağı uygulanır olacaktır. Bu da Türkiye için sizin yarattığınız bir sonuçtur. Üstelik, aman Türkiye'den kimse Avrupa Birliğine kaçmasın diye Bulgaristan sınırına keskin uçlu teller gerilmektedir.

Daha önce pasaport, seyahat belgelerinin güvenliği, göç yönetimi, sınır emniyeti gibi konularda Brüksel'in şartlarını yerine getiren 3,5 milyon nüfuslu Moldova, şimdi, biyometrik pasaportlar hazırlayarak Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz gidip gelmeye başlayacaktır.

Biz, sınırlarımızın kontrolünü sağlamakta zorlanırken çevremizde bulunan ülkeler, birer birer, bizi göç konusunda potansiyel bir tehlike görüp tedbirlerini almaktadır. Ben, bir milletvekili olarak, bir Türk vatandaşı olarak bu durumdan fazlasıyla rahatsız oluyorum ama maalesef iktidar hiç sesini çıkaramıyor.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sınırlarımızın kevgire dönmesinin, düzensiz göçün yarattığı insan trajedisinin yükünü yine devletimiz ve vatandaşlarımız çekecektir. Bizim, bu anlaşmayla taahhüt ettiğimiz üçüncü ülke vatandaşlarının ülkelerine iadesinde yaşayacağımız sıkıntı ve yine iade edene kadar misafir statüsünde harcayacağımız emek ve maddi bedel, vatandaşımızın ödeyeceği vergilerle sağlanacaktır.

Ben sormak istiyorum: Ülkemize yoğun olarak gelen ve ülkemizi diğer ülkelere geçişte bir basamak olarak gören, başta Afrika ülkeleri olmak üzere, diğer yabancı ülke vatandaşları için bu ülkelerle Geri Kabul Anlaşması yaptınız mı, yapılmadıysa neden yapılmamıştır? Avrupa Birliği ülkelerine rahatça vizesiz olarak girebilecek Moldova gibi bir ülkenin vatandaşı, neden bizim ülkemize kaçak olarak girsin veya neden pasaport süresini uzatmaksızın kalmaya devam etsin? Bunu mantık kabul edebiliyor mu? Moldova'nın endişelerini gidermek için siz bu anlaşmayı yapıyorsunuz.

Müzakereler başlarken AKP iktidarı, önce vize muafiyetinin sağlanacağını, sonra Geri Kabul Anlaşması'nın sağlanacağını söylemişti, oysa şimdi tam tersini yapmaktadır. Eski AB Bakanımız Sayın Egemen Bağış, Geri Kabul Anlaşması'na hiç değinmeden, vize muafiyeti diyaloğunun başlamasını bir başarı olarak lanse etmiştir. Gerçek durum tamamen aksi yöndedir. AB'ye artık vizesiz girebilecekmiş gibi vatandaşlar avutulmuş ve hava yaratılmıştır. Ne yazık ki kamuoyumuz aldatmacalarla yine yanlış bilgilendirilmiştir.

Sonuç olarak, Geri Kabul Anlaşması'yla vize konuları arasında hukuki bir bağlantı yoktur. Vize müzakeresi sürecini kötü ve başarısız yürütmüştür bu iktidar. Kısaca, bu tür geri kabul anlaşmaları bugünkü şartlarda ülkemiz lehine değil, tamamen aleyhine olacaktır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu arada, söz diğer ülkelerden açılmışken asrın soygunu olarak niteleyebileceğimiz 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ve sonuçlarını hepimiz biliyoruz, şüphelilerin yargıdan nasıl kaçırıldığına tanıklık ediyoruz. Şimdi bazı Avrupa ülkelerindeki yolsuzluklardan ve sonuçlarından kısaca sizlere bahsetmek istiyorum.

İsveç'te Mona Sahlin isimli bir Bakanın, aldığı bir çikolatanın ödemesini özel kredi kartından değil, kamu kurumuna ait kredi kartından yaptığı için istifa etmek zorunda kaldığını; on beş yıl önce evinde yabancı bir kadını kaçak olarak çalıştırdığı için ve bunu da bir televizyon programında itiraf ettiği için, vergi dairesinin harekete geçmesi üzerine, Başbakanın istemi üzerine istifa etmek zorunda kalan Ticaret Bakanı Maria Borelius'u; evinde kullandığı televizyonun 300 Türk liraya karşılık gelen bandrol bedelini ödemediği için medyanın eleştirileri nedeniyle istifa eden Kültür Bakanı Cecilia Stego Chilo'yu; kendi özel mülkü olan evinin -üstüne basarak söylüyorum kendi evinin- üç penceresini devlete ait, devlete iş yapan bir kamu müteahhidine yaptırdığı için Romanya eski Başbakanı Nastase'nin iki yıl hapse mahkûm edildiğini ve şu an hapishanede olduğunu hatırlatmak isterim. Biz de ise yakalama kararı olan biri, bizzat babası Başbakan olduğu için yanında gezmekte, yargıya, güvenlik kuvvetlerine, kısaca devlete meydan okunmaktadır. Çağdaş ve demokratik ülkelerde onurlu, şerefli politikacılar bu lekeyle çalışamayacaklarını anlattıkları için istifa edebiliyorlar. Darısı, hâlâ yolsuzlukları savunan, görmezden gelen, uyduruk darbe söylemleriyle yolsuzlukları perdelemeye çalışan bizim politikacılarımızın başına diyorum, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)