GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, 18/12/2013 TARİH VE 1301 SAYI İLE MANİSA MİLLETVEKİLİ ERKAN AKÇAY VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN SON YILLARDA ÜLKE GÜNDEMİNDEN HİÇ DÜŞMEYEN USULSÜZLÜK VE YOLSUZLUĞUN SOSYAL VE EKONOMİK BOYUTLARININ ARAŞTIRILARAK YASAL ÖNLEMLER DÂHİL OLMAK ÜZERE ALINACAK ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 9 OCAK 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:45
Tarih:09.01.2014

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yolsuzluk ve usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yolsuzluklar bir virüs gibi ülkemizi sarmış, sosyal ve ekonomik dokuyu tahrip eden ölümcül bir hastalık hâline gelmiştir. Yolsuzlukların bulaşmadığı kurum ve kuruluş âdeta kalmamıştır. Deniz Feneri, özelleştirmeler, belediyeler, kamu bankalarından yandaşlara verilen ve hortumlanan krediler, Enerji ve Sağlık Bakanlığındaki yolsuzluklar ve daha pek çok yolsuzluk iddiaları kamuoyuna yansımıştır. Sayıştay denetim yapamaz hâle getirilmiştir. Teftiş ve denetim kurulları felç edilmiştir. AKP iktidarı on bir yılda kamu ihale mevzuatında 170 adet değişiklik yapmıştır. Toplam 64 konuda İhale Kanunu muafiyeti getirilmiştir. Böylece ihaleler Kamu İhale Kanunu'nun denetiminden çıkartılarak yolsuzlukların önü açılmıştır.

AKP döneminde yapılan özelleştirmelerdeki usulsüzlük ve yolsuzluklar her geçen gün artmaktadır. 52 milyon dolarlık Balıkesir SEKA 1 milyon 100 bin dolara yandaş Albayraklara satılmıştır. Kuşadası ve Çeşme limanları Sami Ofer-Mehmet Kutman ortaklığına verilmiştir. TÜPRAŞ'ın yüzde 14'ü kapalı kapılar ardında İsrailli Sami Ofer'e satılmıştır. Danıştay bu satıştan devletin 750 milyon dolar zarar ettiği yönünde karar vermiştir ve bu satışları Danıştay iptal etmiştir. Hükûmet yargının iptal kararlarını uygulamak yerine, Bakanlar Kurulu kararı ile 6300 sayılı Yasa'ya dayanarak yargının verdiği iptal kararlarını geçersiz kılmıştır. Türk Ceza Kanunu'na göre ihalelere fesat karıştıranlara beş yıldan on iki yıla kadar ceza veriliyordu ancak AKP, 6459 sayılı Kanun'la bu cezaları üç ve yedi yıla indirmiştir. İhaleye fesat karıştıranlara verilen cezalar azaltılarak yolsuzluklar teşvik edilmiştir.

Hepinizin bildiği üzere 17 Aralık 2013 tarihinde yolsuzluk, rüşvet, imar, inşaat usulsüzlükleri, ihaleye fesat karıştırma, kara para aklama ve tarihî eser kaçakçılığı operasyonları yapılmıştır. Bu operasyonlar kapsamında Çevre ve Şehircilik, Ekonomi ve İçişleri Bakanlarının çocukları, Halk Bankası Genel Müdürüyle birlikte çok sayıda bürokrat, AKP'ye yakın iş adamları gözaltına alınıp bir kısmı tutuklanmıştır, AKP'li Fatih Belediye Başkanı gözaltına alınmıştır. Yolsuzluğun boyutunun yaklaşık 100 milyar dolar civarında olduğu iddia edilmektedir. Banka Genel Müdürünün evinde ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar bulunmuştur. İçişleri Bakanının oğlunun odasında 6 adet kasa, para sayma makinesi ve milyonlar bulunmuştur. Bakanlarla rüşvetçiler arasındaki telefon görüşmeleri, kamera kayıtları, olan bitenleri tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. 17 Aralık 2013 tarihinde AKP iktidarı suçüstü yakalanmıştır.

25 Aralıkta 120 milyar dolarlık ikinci bir yolsuzluk operasyonu gündeme gelmiştir. Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'la AKP'li birçok iş adamı ve bürokrat için ifadeye çağrı ve gözaltı kararı çıkarılmıştır ancak AKP Hükûmeti mahkeme kararına rağmen operasyon için polislere görev yaptırmamıştır.

7 Ocak 2014'te İzmir'de başlatılan ihale yolsuzluğu ve rüşvet operasyonunda çok sayıda bürokrat ve iş adamı gözaltına alınmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, operasyonu yapan İzmir Emniyetindeki müdürleri hemen görevden almıştır. Başbakan Sayın Erdoğan başta olmak üzere, AKP'li tüm yöneticiler yolsuzluklar sonrası ilk açıklamalarında "Zamanlaması manidar." diye açıklama yapmışlardır. Yani, "Yolsuzluk yok." diyemiyorlar da "Zamanlaması manidar." diyorlar. Yolsuzluk yapılınca, kul hakkını yerken manidar olmuyor da yolsuzlukları yapanlar yakalanınca mı manidar oluyor?

Sayın Başbakan yolsuzlukların üzerini örtmeye çalışmaktadır. Sayın Başbakan yolsuzlukların üzerine gideceğine, yargıyı, adli kolluğu engellemekte, yolsuzlukların üstünü örtmeye çalışmaktadır. Başbakan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını yapan polis müdürlerini görevden aldırmıştır. Başka yolsuzlukları ortaya çıkarabilecek durumdaki yüzlerce emniyet müdürü görevden alınmış, yerleri değiştirilmiş, emniyet teşkilatı hallaç pamuğu gibi dağıtılmıştır. Operasyona ilişkin dosyayı gözaltına alınanlara sızdıran İstihbarat Şube Müdürü ifadeye gönderilmemiştir. Türkiye'deki bütün emniyet teşkilatlarına basın mensuplarının girişi yasaklanmıştır. Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirilerek operasyonlar üst amirlerinin iznine bağlanmıştır; bu, Anayasa ve kanunları yok etme girişimidir. Yolsuzluk dosyasına yeni savcılar görevlendirmiştir, sonra da bu dosyalar operasyonu başlatan savcıların elinden alınmıştır. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Bakırköy'e atanmıştır. Dün "Yolsuzluğu yapan babam ve hatta oğlum bile olsa cezasını veririz." diyen Erdoğan, bugün yolsuzluğa adı karışan oğlunu koruma altına almıştır. Başbakanın veremeyeceği bir hesabı, izah edemeyeceği hukuksuz ve gayrimeşru bir işi mi vardır? Bu korkunun ve paniğin nedeni nedir? Anlaşılmaktadır ki rüşvet ve yolsuzluk iddiaları kendisine ve ailesine kadar dayanmaktadır, üstelik oğlunun üzerinden kendisine ulaşılmak istendiğini bizzat kendisi açıklamıştır. Sayın Başbakan yolsuzlukların üzerine giden savcıların ve polislerin itibarını zedelemek için yandaş medyayı acımasızca kullanmakta, savcılara, polislere çamur atmaktadır. Miting meydanlarında savcıları yuhalatarak hedef göstermektedir. Zekeriya Öz'e karalama kampanyasına başlamadan önce, 2 yüksek yargı mensubunun bu adı geçen savcıya gönderildiği iddiası da kamuoyuna yansımıştır. Bunun bir otelde görüşüldüğü ve... Başbakan, aracıları vasıtasıyla Zekeriya Öz'ün bir mektup yazarak kendisinden özür dilemesini, Hükûmete yönelik soruşturmaların derhâl durdurulmasını, aksi takdirde zarar göreceğini ve bunun sonuçlarının ağır olacağını iletmiştir. Adı yolsuzluğa karışan bakanlarına "Beni rahatlatacak açıklama yapın." talimatı vermişti, şimdi de savcıdan kendisinden özür dilemesini ve yolsuzluk soruşturmasını durdurmasını istemektedir.

Sakın kimse bize "Başbakan bu iddiaları yalanladı." demesin. "Teröristlerle görüştüğümüzü ispat edemeyenler şerefsizdir." dedikten sonra teröristlerle görüşüldüğünü açıklayan Başbakana artık kimsenin inanması mümkün değildir.

Dün "Ergenokon'un savcısıyım." diyen Başbakan Erdoğan, bugün yolsuzlukların ve rüşvetin avukatlığını yapmaktadır. Dün kahraman ilan ettiğiniz ve "Destan yazdılar." dediğiniz savcı ve polisler AKP'nin yolsuzluklarını ortaya çıkardığı için bugün çete üyesi mi oldular? Savcı Zekeriya Öz'ü 2 defa terfi ettirdiğini söyleyen Sayın Başbakan değil midir? Yine, zırhlı Mercedes makam aracını tahsis eden Sayın Başbakan değil midir? Bu savcı ve polisler AKP'li bakanların çocuklarının, bürokratların ve iş adamlarının yolsuzluğunu ortaya çıkardığı için çete üyesi ve dış güçlerin taşeronları mı oldular? Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu devlet içindeki çetelerin yaptığını söyleyen Başbakan Erdoğan'a buradan sormak istiyorum: Bakan çocuklarının yatak odalarına para sayma makinelerini ve para kasalarını çeteler mi koymuştur? Ayakkabı kutularının içine milyon dolarları çeteler mi koymuştur? Bakanlara rüşvetleri çeteler mi vermiştir? Kara parayı savcılar ve görevden aldığın polisler mi aklamıştır? On bir yıldır iktidarda olan siz değil misiniz? Devletin içinde çete varsa bu çeteyi kuran, onları bu makamlara getiren siz değil misiniz?

Evet, devletin içinde bir çete var. Bu çete yolsuzluk, rüşvet ve rant çetesidir. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, "Talimatları Başbakan Erdoğan'dan aldım." diyerek bu çetenin liderinin Başbakan Erdoğan olduğunu itiraf etmiştir. Bütün bunlara karşı Başbakan Erdoğan hâlâ yolsuzlukları savunmakta, yolsuzlukların üzerini örtmeye çalışmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu düşüncelerle, temiz toplum hedefine ulaşmak, devletimizi yıpratan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Halkımızın devlete, siyasete ve siyasetçiye olan güvenini yeniden temin etmek ve yolsuzlukların önlenmesi amacıyla bu araştırma önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)