GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ BİNGÖL MİLLETVEKİLİ İDRİS BALUKEN TARAFINDAN DERİN DEVLET YAPILANMALARININ KÜRTLERİN YOĞUNLUKLU YAŞADIĞI COĞRAFYADAKİ GÜNCEL UZANTILARININ DEŞİFRE EDİLMESİ, AÇIĞA ÇIKARILMASI AMACIYLA 3/1/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 9 OCAK 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:45
Tarih:09.01.2014

MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

BDP'nin derin devlet ve faili meçhul cinayetlerle ilgili vermiş olduğu grup önerisi lehinde söz almış bulunmaktayım. Tabii, derin devlet burada konuşulurken "Milattan önce başlamış, Selçuklu'da var, Osmanlı'da var, Türkiye Cumhuriyeti'nde var." diye söylemekle bir yere varılmıyor. Önemli olan, şu anki, günümüzdeki derin devletin açığa çıkarılmasıdır bence.

Tabii, Türkiye'de 1950'den sonra, özellikle çok partili hayata geçtikten sonra derin devletin sürekli gündeme geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu derin devlet oluşturulurken de özellikle istihbarat örgütlerinin ele geçirilmesi, kendine karşı olan kişilerin biraz daha pasifize edilmesi için her zaman kullanıldı. Bu süreçte, özellikle de MC hükûmetlerinden sonra da bunun arttığını hepimiz biliyoruz. Bu da tarihin kayıtlarında var.

Özellikle 12 Marttan sonra rahmetli Ecevit kontrgerilla olduğunu yani özel harp dalgasının üstüne gitmek gerektiğini açıkladı ve bunu gündeme getirdiği hâlde bir türlü tasfiye edemedi. Rahmetli Ecevit o zaman Giresun'da yaptığı konuşmada "12 Mart sonrası dönemde adı sanı ortaya çıkan ve tedbirlerin ve hatta soruşturmaların hukukiliğine ve insaniliğine gölge düşüren kontrgerilla adlı örgütün, bu resmi görüntülü fakat gayriresmî örgütün niteliği ve amacı üzerindeki örtü kaldırılamamıştır." diye o zaman söyledi, bütün çabalarına rağmen de kaldıramadı.

Şimdi günümüze gelmemiz lazım. Eskiden olanları açığa çıkarmak lazım, onların failleri varsa onları da bulmak lazım ama günümüzde neler oluyor? 2002'den sonraya gelindiğinde hiçbir şey değişmedi, yine aynı gelenek devam etti. Bu sefer AKP Hükûmeti geldikten sonra kendi derin devletini, kendi istihbarat örgütünü oluşturmaya her zaman çalıştı. Hangi iktidar gelirse yaptığı gibi AKP de bunu en derin şekilde, bir tarafta kendisine karşı olabilecekleri pasifize ederken diğer taraftan da yürüttüğü politikalarla yargıyı, polisi, istihbarat örgütünü, zaten iktidara geldiği zaman on yıldır yasama organını tamamen ele geçirdiği için, hiç fikir vermediği için tamamen ele geçirmiş oldu. Aynen 12 Marttaki gibi, 12 Eylüldeki gibi aydınlara, gazetecilere, yazarlara, akademisyenlere, Kürtlere eziyet dönemi başladı, hiçbir zaman da azalmadı, devam etti. Silahlı Kuvvetlerde özellikle Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı olabilenleri temizleme yoluna gitti. Ne zamanki bu çete dediği, paralel devlet dediği kişi MİT Başkanına ulaşmaya başladıysa o zaman "Eyvah, neler oluyor?" dedi ve rengi ortaya çıktı, bazı şeyler yapmaya çalıştı ama beceremedi. En son askerî mahkemenin karar verdiği Uludere katliamıyla ilgili takipsizlik kararı çıktı. Bu karar çıkarken burada özellikle AKP yetkilileri çıkıp "Vah vah böyle karar olur mu?" diyorlar ama hiç de inandırıcı gelmiyor. Burada 34 kişi göz göre göre öldürüldü. Açıklamaları çok ilginç: "Görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hata." Ne demekse bu! Kaçınılmaz hataya düştüklerini vurgulayarak kararı vermişler. Yine diyor ki burada: "Genelkurmay Başkanına zaten haberi verdik, Genelkurmay Başkanının haberi vardı, Genelkurmay Başkanından talimat aldık." Burada bir sınır ötesine izin verilirken ne dediler: "Bakanlar Kuruluna, dolayısıyla direkt Başbakana ait." "Sınır ötesi harekât yapılması Başbakana ait." dendi. Dolayısıyla, Genelkurmay Başkanı da herhâlde birilerine danışmıştır, oradan bir bilgi almıştır. Bunun üzerinden fazla kaçılabileceğini sanmıyorum, bence en iyisi bu hatanın kabul edilmesi, özür dilenmesi ve yapılan hatadan geri dönülmesi.

AKP iktidara geldiği günden beri cambaza bak anlayışıyla kendi derin devletini maalesef kurdu. Türkiye'nin yakın tarihinde işlenen cinayetleri, katliamları, işaret fişeğini yakan bu kişileri hiçbir zaman için ortaya çıkarmak için ciddi bir çalışma yapmadı maalesef. Uğur Mumcu'nun öldürülmesi, Muammer Aksoy'un öldürülmesi, Turan Dursun'un, Behçet Cantürk'ün, Metin Göktepe gibi gazetecilerin öldürülmesi ve daha onlarcasının hepsinin üstü kapatıldı ve bunlarla ilgili ciddi bir çalışma da yapılmadı. Bu kara duvardan -ne yazık ki- bir tuğla çekilse hepsi yıkılıp arkadaki o caniler açığa çıkacak ama işine gelmediği için hiçbir zaman da çekmedi. Çorum katliamının, Kahramanmaraş katliamının, Sivas katliamının faillerinin bulunması için de ciddi çalışmalar yapılmadı. "Bizim dönemimizde olmadı." diyebilirsiniz ama bu demek değil ki... Bu faillerin, gerçekten böyle şeffaf, demokrat, özgürlükçü olduğunuzu iddia ediyorsunuz ya, eğer öyleyseniz bunların çıkarılması gerekiyordu. Kaldı ki, Sivas canileri serbest bırakılırken "Hayırlı olsun" diyen bir zihniyetten biz maalesef bunu beklemiyoruz zaten.

Başbağlar olayı oldu. Başbağlar olayını tutup o zaman Sivas olaylarına sanki denkmiş gibi, onun intikamı alınıyormuş gibi göstermeye çalıştılar. Bunun faillerinin üzerine gidilmedi. Biz, Başbağlar'ı da kınadık Sivas'ı da kınıyoruz, hepsini kınıyoruz ama üzerine gidilmediği için de üzerine gitmeyenleri de kınıyoruz ne yazık ki.

Ne zaman oldu? Erdoğan bunlara izin verdi -Sayın Başbakan- devlet içinde çeteleşmeye izin verdi, paralel devlet kurulmasına izin verdi ama ne yazık ki kendine dokunmaya başladığı anda bağırmaya başladı "Devlette çete var, paralel devlet var." diye kendini açığa çıkarmaya, temizlemeye çalıştı çünkü bazı şeyler kendine dokunmaya başlamıştı.

Şimdi, sormak lazım, on bir yıldır bu ülkede iktidar olan parti sanki Adalet ve Kalkınma Partisi değil, hiçbir şeyden haberi yok, masum, ayakkabı kutusu partisi, kendisi hiçbir şey yapmamış, yanlışı yok. Şimdi "eyvah" diyor, "Bunlar neyin nesi?" Devlet içinde paralel devlet olmaya çabalayanlara ya da olanlara sanki siz amaçlarınıza ulaşmak için izin vermediniz, şimdi birdenbire "Eyvah" diyorsunuz. Yargıdan idareye kadar artık saklayamadığınız rezaletleri başka hükûmet yapmış gibi açıklamalar yapıyorsunuz, sizin hiçbir suçunuz yok. Daha birkaç yıl öncesine kadar Yargıtayda görev yapan, sözde temiz eller operasyonu yapan kişileri zırhlı araçlarla korurken, "Onlara dokunmayın." derken birdenbire ne olduysa bağırmaya başladınız. Şimdi, bu savunduğunuz, koruyup kolladığınız savcıyı göz göre göre hedef gösteriyorsunuz. Bir başbakan kalkıyor "Savcı 20-22 sefer yurt dışına gitmiş, şunu yapmış, bunu yapmış..." O zaman neredeydiniz, niye bu giderken sormadınız gittiğini? Şimdi bunu göstermeye başladınız.

12 Eylül 2010 yargı darbesiyle okyanus ötesine selam gönderdiniz, şimdi birbirinize girdiniz, selam falan göndermiyorsunuz, küstünüz. "Niye, günah, beddua ediyorsunuz?" diye bağırmaya başladınız. Harç bitti ortaklık da herhâlde bitti burada. "Devlette çete var." diyenler bu çeteyi oluştururken siz yok muydunuz? "Her istediğinizi verdik." diyen siz değil miydiniz? Şimdi niye bağırıyorsunuz, bağırmaya hakkınız var mı? Çete sızarken uyuyor muydunuz da birdenbire uyandınız? Ergenekon, Balyoz, Oda TV, KCK davalarında, casusluk davalarında sizler değil miydiniz kendiniz bunları açığa çıkaran? Şimdi nasıl ki kendi yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, kara para aklama davaları çıktı başladınız bağırmaya. O zaman savcıydınız şimdi avukat oldunuz.

Çeteyi siz birlikte kurdunuz, ne yaparsanız yapın, kumpasa siz göz yumdunuz, şimdi de bunları yok etmeye çalışıyorsunuz ama beceremeyeceksiniz çünkü artık güneşi balçıkla sıvayamıyoruz maalesef.

Ayakkabı kutularından çıkan rüşvetler, jetler, umreler, o pahalı, parasını bile söyleyemediğimiz kol saatleri, ne olacak bunlar, kapatacak mısınız?

Sayın Bayraktar, eski Bakanınız, "Görevden aldık." dediğiniz Bakanınız "Ben bunlara izin verdiysem Sayın Başbakanın hepsinden haberi var, o yaptı." demedi mi? Dedi. Bunları nasıl kapatacaksınız?

Bir de buraya çıkıp durmadan masumiyet karinesinden bahsediyorsunuz, "Birinin suçu belli olana kadar böyle demeyin." diyorsunuz. Balyoz davasında, KCK davasında, Oda TV davasında, casusluk, dinlemede ve en son Gezi olaylarıyla başlayan bir tek özgürlük ve rahat etmek için, kendilerine baskı gelmemesi için, ağaçları korumak için uğraşan o gençleri içeriye atarken hiçbirinin masumiyeti yoktu, onların her gün, daha mahkemeye gitmeden gazetelere servis yaptırılmasını, hiçbirini kesmediniz, hiçbirini engellemediniz ama şimdi masumiyetten bahsediyorsunuz.

Gezi'de şu anda tutuklu olan yaklaşık 80 tane çocuk var, daha hiçbirinin iddianamesi hazırlanıp mahkeme önüne çıkmamış, hiçbirini ağzınıza almıyorsunuz.

Erzincan'da tutuklanan, hiçbir suçları olmayan, bir tek Gezi'deki olayları protesto eden, köprüyü protesto eden Çetin Kirsiz, Can Koçak, Dağlar Delen, Mukamet Çelik, Özgün Kaya, Özcan Kaya, Ali Sağlık ve diğer 73 kişinin hiçbiriyle ilgili bir çalışma yapmıyorsunuz ama masumiyet karinesinden bahsediyorsunuz.

Pozantı'da yatan çocuklara yapılan o iğrenç olayların üzerini kapatmaya çalışıyorsunuz, bunlarla ilgili hiçbir masumiyet karinesi yok, onların şerefleri, dürüstleri yokmuş gibi davranıyorsunuz.

Sincan'da daha geçen hafta yaşanan olayın üzerini kapatmaya çalışıyorsunuz.

Kandıra'da yaşayan kadınların, tutuklu kadınların özellikle oradaki o çıplak aranmalarına hiçbir zaman için ses çıkarmıyorsunuz, sesinizi de açmayı düşünmüyorsunuz ama iş kendinize dokununca bağırmaya başlıyorsunuz. Bunlarla hiçbir yere gidemezsiniz. Şu anda burada yapılan bunca yolsuzluğun üzerini kapatmaya çalıştığınız gibi keşke şimdiye kadar bu ülkede olan şeyleri de kapatsaydınız hiç değilse derdik ki: "Gerçekten bunların üzerine gidiliyor."

Ben size şimdi burada sizin derin devletinizin ne olduğunu anlatacağım işte resimlerle. İşte buradaki derin devletiniz size karşı çıkan, o özgürlük isteyen gençlere yaptığınız baskılar sonucu ölen gençlerimiz, canlarımız. İşte derin devlet aslında burada. İşte burada kutuların içinden çıkan milyon dolar paraları götürürken hiçbir şey yokmuş gibi "masumiyet karinesi" derken, burada "Sabah kardeşim giyiyor öğleden sonra diğer kardeşim giyiyor." denilen işte bu yırtık ayakkabılar, yırtık terlikler, işte derin devlet bu. Ve işte Uludere'deki olan derin devlet bu. Bunların açığa çıkarılması gerekiyor. Siz bunların üzerini kapatmaya çalışıyorsunuz. Tabii şu anda bütün yaptığınız şey gündemi değiştirmek. Türkiye'de pislik almış başını giderken Sayın Başbakan hiçbir şey olmadığını göstermek gibi dünyayı geziyor, uçaklardan inmiyor. Ülkede her şey kokuşmuş, bunların önünün alınması lazım. Bu derin devletin ortaya çıkarılması için önce samimi olmak lazım. HSYK'yı kendinize bağlayıp AKP yargısı yapacaksınız. Bunların üzerine gitmeyerek hiçbir şeyi kapatamazsınız.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)