| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE JAPONYA HÜKÜMETİ ARASINDA NÜKLEER ENERJİNİN BARIŞÇIL AMAÇLARLA KULLANIMINA DAİR İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 07.01.2014 |
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nükleer santraller üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten nükleer santrallerle ilgili konu çok önemli ki siz gündem değişikliği yapıp nükleer santrallerle ilgili konuyu öne aldınız, her ne kadar hiçbir milletvekilinin bu konuda daha önceden bilgisi olmasa da önem arz ettiğinden dolayı böyle bir işlem yaptınız. Ama Sevgili Aytuğ Hocamın söylediği gibi bu konu bu kadar önemliyse Sayın Orman Bakanının ne işi var? Konu çok önemliyse Enerji Bakanı burada olmalı. Enerji Komisyonu üyesi olarak belki bizim de bir katkımız olabilir ama ne yazık ki böyle bir uygulamayı yapmıyorsunuz. Yasamayı ciddiye almıyorsunuz, yasamayı sadece bir noter olarak görüyorsunuz, sadece noterin yaptığı gibi tasdik mekanizması olarak düşünüyorsunuz ve onun için bu koltuklar boş. Ben biliyorum sizin de içinize sinmiyor bu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Koltuklar nerede boş ya! Şu koltuklara bak Hasan Bey, şu koltuklara!
HASAN ÖREN (Devamla) - Yukarıdan birileri söylüyor, birileri emir veriyor. Biraz evvel görüldüğü gibi, Meclis Başkanımızın sürçülisan edişiyle madde üzerinde daha konuşmalar gerçekleşmeden "2'nci maddeyi oy..." deyince parmakların hepsi havaya kalkıyor. Yapmayın arkadaşlar, gözünüzü seveyim!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Keşke iktidar olsanız da kaldırabilseniz!
HASAN ÖREN (Devamla) - Burası halkın iradesinin teşekkül ettiği yer. Buraya bizi -milletvekilleri- görev yapsınlar diye göndermişler.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bir şu koltukların tadına varamadınız, varamayacaksınız da!
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, biz Sayın Bakanımıza soralım branşıyla ilgili: Sayın Bakanım, bir yıl önce Manisa'ya geldiniz, bakan olarak AKP'nin kongresine katıldınız, orada güzel açıklamalar yaptınız. Kütahya'dan başlayıp Menemen'de son bulan 403 kilometrelik koruma altına alınmış Gediz havzasıyla ilgili "Benim Bakanlığımda, bir yıl sonunda, 2012'nin sonunda Gediz Nehri'nde balık yakalamaya başlayacağız." dediniz. Doğru mudur? Doğrudur. Kayıtlarda var, kayıtlar burada. Peki, aradan bir yıl geçti. Büyükşehir Belediye Başkanı, Kütahya'dan başlayıp Menemen'de denize dökülen pislikleri, trilyonlarca para harcayarak her yıl sizin yüzünüzden temizlemek zorunda kalıyor. Ondan sonra, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanına yüzlerce müfettiş gönderiyorsunuz.
Uşak organize sanayide arıtma yok. AKP'li belediye başkanlarının bulunduğu yerde arıtma yok. Hatta, Turgutlu Belediye Başkanı -sizinle çok iyi sevişir, biraz sonra anlatacağım- diyor ki: "Ben aptal mıyım 2 tane yol yapmak var iken arıtma yapacağım? Arıtma neymiş? Ben arıtma yapmam."
Dibinde 10 bin nüfuslu Ahmetli beldesi var.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Salihli'de var mı, Manisa'da var mı?
HASAN ÖREN (Devamla) - Salihli devam ediyor. Ha, bak nasıl hemen geliyorsunuz, hoş geldiniz! Salihli'nin ihalesi bitti, devam ediyor şu an.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Ama kim yaptı?
HASAN ÖREN (Devamla) - Turgutlu'yu ne zaman yapacaksınız?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Turgutlu'yu da yapacağız merak etme, onu da yapacağız.
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, Ahmetli Belediyesi bundan önce Cumhuriyet Halk Partili belediyeydi, 10 bin nüfuslu, arıtma tesisini yaptı, çalıştırmaya başladı. Seçim bu, sandık; kazanılır, kaybedilir, sandıktan AKP'li belediye başkanı geldi. Şimdi, AKP'li belediye başkanı CHP'li belediye başkanının yaptığı arıtmayı çalıştırmıyor, enerji fazla gidiyormuş. Basmıyor aklı, aklı basmıyor.
Peki, ne zaman biz Gediz'de balık tutacağız? Siz Gediz'de balık tutmayla ilgili vaadinizi ne zaman gerçekleştireceksiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Biz Bakanlık olarak vazifemizi yaptık ama Salihli Belediyesi, Manisa Belediyesi yaptı mı?
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Bakan ve Sayın Milletvekilim, birbirinizle konuşmayınız, Genel Kurula hitap ediniz.
HASAN ÖREN (Devamla) - Biraz sonra cevap verirsiniz. Bakın, yine zıplıyorsunuz, yine atlıyorsunuz. Yapmayın, hatibi bir dinleyin, yanlışımız varsa siz devam edin, gelin buraya söyleyin.
Değerli arkadaşlarım, bütün Gediz Nehri şu an koruma altına alınmış Ramsar Sözleşmesi'yle, tarımsal alanda dünyanın yedi harikası olarak gösterilen bir bölge. Bölgenin içine edilmiş, Bakan geldiğinden bu yana her şey daha kötüye gitmeye başlamış. Hatta, bir şey daha sorayım.
BAŞKAN - Siz sormayın. Genel Kurula, Genel Kurula...
HASAN ÖREN (Devamla) - Sormadan nasıl cevap alacağım?
BAŞKAN - Hayır, Genel Kurula, Genel Kurula...
HASAN ÖREN (Devamla) - Sormadan nasıl cevap alacağım?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Buraya konuş ya! Soru-cevap var, soru-cevap.
HASAN ÖREN (Devamla) - Size döndüğümde zıplıyorsunuz siz, başlıyorsunuz bağırmaya. Tahammül sınırlarınız aşınmış, onun hakkını kullanıyorsunuz.
Peki, Çal Dağı'yla ilgili, bu kürsüye gelip de siz demediniz mi... Çal Dağı dediğiniz yer neresidir? Turgutlu Çal Dağı nikel madeni. Yani, Çal Dağı'nda yabancıların ve yerlilerin aradığı nikel madeninde 18 milyon ton sülfürik asit kullanılacak. Yani, Ramsar Sözleşmesi'yle koruma altına alınmış, dünyanın yedi harikasından birinde, en verimli havzanın göbeğinde, kalbinde, Çal Dağı'nda nikel madeni kurduracaksınız. Peki, siz bu kürsüden demediniz mi "Ben altına imza atmadım." diye? Kayıtlarda var. Peki, sizden önceki Orman Bakanı da dedi ki: "Benim bileğimi bükemediler. Ben, Çal Dağı'nda insan sağlığına zararlı olmadığını görseydim, çevreye zararının olmadığını bilseydim o ruhsatın altına imza atardım." Aranızda başka bakan yok. Neydi adı? Osman Pepe. Peki, Osman Pepe bu imzayı atmadı. Siz de geldiniz -kayıtlarda var- bu kürsüden kâğıdı gösterdiniz, "Ben de atmadım bu imzayı." dediniz. Yoksa, belediye başkanınızın söylediği gibi, İngilizler mi attı bu imzayı? Hani bir belediye başkanınız var ya, Turgutlu Belediye Başkanınız, videolarda da var. "Sayın Bakan beni çağırdı. 'Serhat Orhan, sıkıştık, İngiliz Hükûmeti bize baskı yapıyor, biz bu baskıya dayanamayacağız, Çal Dağı'ndaki ruhsatı vermek zorunda kalacağız.'" beyanatını söyleyen AKP'li Belediye Başkanına 4 defa soru önergesi vermeme rağmen dava mı açtınız? Belediye Başkanı ısrar ediyor orada, "Ben yalan söylemem. Bakan çağırdı, bunu bana odasında söyledi." diyor. Gerçekten, buradaki, Çal Dağı'yla ilgili ruhsatı imzalamak için... Siz İngilizlerin zoruyla mı imza attınız? Peki, arkadaşlar, birisi AKP'nin Belediye Başkanı, birisi AKP'nin Bakanı. İkisinden biri yanlış söylüyor, "yalan" kelimesini kullanmayayım. Peki, hangisine inanacağız? Eğer Belediye Başkanı yanlış söylüyorsa Bakan hukuksal haklarını arasın. Defalarca kendisine yazmama rağmen "Biz kendisiyle telefonda görüştük. O öyle bir şey dememiş..." Kayıtlar ortada. Kayıtlar ortada olmasına rağmen nasıl bir iştir bu? Ama artık zıvanadan çıkmışsınız, biraz evvel diyorsunuz ki: "İSKİ, İSKİ..." Yapmayın arkadaşlar, 1993 yılında olan olayı anlatırken ben cümlenin içerisine hangi kelimeyi koyayım ki incinmeyin; "yüzsüz" desem olmaz veya başka bir şey kullansam olmaz ama bu kadar pişkinlik olmaz. Yani 17 Aralık ortada iken, 17 Aralıktaki bu kadar maskaralık basına yansımışken -hiç sevmediğimiz, hiç istemediğimiz- bakanların çocukları içeride iken, para kasalarının meşhur olduğu, artık bürokratların bir ayakkabıcı dükkânına gidip de ayakkabı alırken "Aman evladım, çıkar kutusundan yanlış anlaşılır." dediği bir mantığa geldiğimiz dönemde siz hâlâ 93'te kalmışsınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -Yuvacık'ı da unutma.
HASAN ÖREN (Devamla) - 93'te kalmışsınız. Anlıyorum, biliyorum, bu konu üzerinde sıkıntınız fazla ama olacak, bundan kaçış yok, bundan kaçmanız mümkün değil, biz bunu size unutturmayacağız. Size unutturmadığımız gibi, Türkiye'de yaşayan emeklinin, işçinin, memurun ve Türkiye'de tarımla uğraşan bütün yurttaşlarımızın alın terini ve emeğini çaldırmayacağız, çaldırmayacağız. Öyle buraya gelip de hamasi nutuklarla bir şeyler anlatmak değil, cevap vereceksiniz: Çal Dağı'nda gerçekten siz baskı altında kaldınız mı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Kaç defa cevap verdim. Duymuyor, bak!
HASAN ÖREN (Devamla) - Kalmadıysanız, bununla ilgili imzayı attıysanız, bu kürsüde neden "atmadım" dediniz. Gediz Nehri'yle ilgili verdiğiniz sözler niye yerine gelmiyor? Hâlâ daha AKP'li belediye başkanlarının arıtmayla ilgili lüks gördüğü olayları siz nasıl görüyorsunuz? Yazık değil midir İzmir Belediye Başkanına bu kadar müfettiş göndereceğinize, 403 kilometrelik, Kütahya, Afyon ve Menemen'de biten, Manisa'dan geçen Gediz Nehri'ndeki bu kirlilikle ilgili tedbirleri alsanız daha iyi değil midir? İzmir Belediye Başkanının harcadığı milyonlar İzmirli yurttaşımızın sırtından çıkmıyor mu? Tıpkı Türkiye'deki bu yapılan yolsuzluklarla ilgili, bu yolsuzluk iddialarıyla ilgili yapılanlar gibi. Susmayacağız arkadaşlar, bu kürsüden dile getireceğiz. Bu kürsünün dili var, bu kürsünün dili de halkın dili. O ayakkabı kutuları, o para kasaları, bunun hesabını soracağız. Bunu yirmi yıl idare ettiniz: İSKİ, İSKİ, İSKİ...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi kutuların zamanı geldi. Bu kutuların hesabını hepiniz vereceksiniz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)