GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE JAPONYA HÜKÜMETİ ARASINDA NÜKLEER ENERJİNİN BARIŞÇIL AMAÇLARLA KULLANIMINA DAİR İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:43
Tarih:07.01.2014

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Nükleer santrallerin kirliliklerine bulaşmayan ve ülkemizin başına bu püsküllü belayı sarmaya çalışmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, konumuz nükleer enerji, nükleer enerjinin barışçıl kullanımı yani enerji konuşacağız, Enerji Bakanı yok. Konumuz bu enerjiyle ilgili yapılan bir uluslararası sözleşme, Dışişleri Bakanı yok. Sayın Bakan "Ben nöbetçi Bakanım, her işe bakarım." diyor, ben de nöbetçi hekim olduğum zaman, anlamadığım konularda konsültasyon yapardım, acilen çağırırdım. Eğer böyle bir uygulama varsa Sayın Bakan, Dışişleri Bakanını ve Enerji Bakanını buraya çağırmanızı istiyorum çünkü bu hassas bir konudur, teknik bir konudur. Ha, eğer gelmeyeceklerse ben burada yolsuzlukları konuşacağım çünkü ondan anlarsınız. Ama, eğer enerji konuşacaksak, dış politika konuşacaksak burada Dışişleri Bakanı da olacak, Enerji Bakanı da olacak.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Siz de doktorsunuz enerjiyi konuşuyorsunuz, Sayın Bakan da anlar.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Elbette, ben doktorum ve enerji konuşacağım Sayın Grup Başkan Vekili. Niye biliyor musunuz? Çünkü, sizin Türkiye'nin başına bela etmek istediğiniz enerji insan sağlığına zararlı. Eğer isterseniz bu konuda saatlerce konuşabilirim ve gerekirse de konuşacağım, bu çatı altında defalarca da konuştum. Sizin Türkiye'ye getirmek istediğiniz bu kirli enerji Sayın Aydın, sizin çocuklarınızı da kanser yapabilir, inşallah yapmaz.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Nereden çıkarıyorsunuz bunu Allah aşkına?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - "Nereden çıkarıyorsunuz?" diye enerjiden anlayan bir milletvekili sordu.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Evet, anladığım için söylüyorum: Nereden çıkardınız?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın Milletvekilim, nereden çıkardığımı size hemen söylüyorum: Almanya'da nükleer santral çevresinde yapılan bir araştırma...

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Fransa onun yüzde 72'sini üretiyor, kapatsın gitsin o zaman Fransa.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, soru sordunuz, eğer müsaade ederseniz cevap vereceğim. Soru sordunuz, eğer merak ediyorsanız... Yok, sataşmaysa memnun olurum.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Yok, hayır, hayır, merak ediyorum.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Merak ediyorsanız... Ben bu kürsüden de bu anlaşmanın metnini ve hakemli dergide yayımlanmış şeklini gösterdim. Almanya'da bir nükleer santralin çevresinde yapılan araştırmada lösemi yani kan kanseri oranının çocuklarda 2,2 kat arttığı tespit edilmiş ve bu, uluslararası bir dergide Almanca ve İngilizce olarak yayımlanmış. Eğer arzu ederseniz derhâl size bunu takdim edebilirim. Bakın, altını çizerek söylüyorum Sayın Milletvekili: Herhangi bir kaza yok, herhangi bir bilinen sızıntı yok, herhangi bir felaket de yok, depremdi, terör saldırısıydı yok; sadece bir nükleer santral var ve bu nükleer santralin etrafında yaşayanlarda kan kanseri oranı 2,2 kat fazla. Diğer kanserler üzerinde bir araştırma yapılmadığı için bilmiyoruz. Ama kan kanseri 2,2 kat fazla.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Kanada'ya gidin. Nükleer santralin girişindeki gölden balık avlıyor insanlar, kamping yapıyor insanlar. Allah aşkına!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi "Karadeniz'de insanlar balık avlıyor." diyorsunuz. Çok güzel bir hatırlatma yaptınız, halkımızın da hatırlayacağını çok iyi tahmin ediyorum. Çernobil olayında...

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Kanada'yı diyor.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ha, Kanada'yı diyorsunuz...

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Kanada...

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Kanada'ya da geleyim, Fransa'yı da telaffuz ettiniz, ona da geleyim ama çağrışım yaptığı için söylüyorum: Karadeniz'de de biliyorsunuz, Çernobil'den sonra bir sayın bakan çıkmış, demişti ki: "Kardeşim, bakın, siz 'buradaki çaylara nükleer bulaşık' diyorsunuz. Bakın, aha çay, ben içiyorum." televizyonun karşısında. Hatırlarsınız siz de, rahmetli oldu o bakan. Niye öldü, biliyor musunuz? Kanserden öldü.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Çaydan değil ama. Yapma ya!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yapmayın değil Sayın Milletvekili. Bu sayın bakan kanserden öldü.

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - O kanserin Çernobil'le ne alakası var?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - "O kanserin Çernobil'le ne alakası var?" diye bir soru geldi. Çok güzel. Sayın Milletvekili, siz, gördüğüm kadarıyla...

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) - Kaç yıl olması lazım?

BAŞKAN - İsterseniz doktorlar olarak birbirinizle konuşmayın da Genel Kurula hitap edilsin çünkü ben de izliyorum, bilgileniyorum.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Peki Sayın Başkanım.

Şimdi, soruyu soran milletvekili bir hekim milletvekili. Şaşırdım doğrusu bu soruyu nasıl sorduğuna.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Fransa'nın tamamının kanser olması gerekirdi doğru söyleseydiniz.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bir nükleer sızıntı olduğunda maruz kaldığınız enerji miktarı ile kanser oluşma süresi arasında ters orantı vardır yani bir sızıntıya ne kadar çok maruz kalırsanız kanser olma süreniz o kadar kısalır. Biz bu sayın bakanın bu sızıntıya ne kadar maruz kaldığını bilmiyoruz ama kaderin cilvesi diyelim, bu insan "Ben 'nükleer bulaşmış' dediğiniz çayı içiyorum, siz de için ey halkım." dedi ve kanserden öldü. Buradan akıllı insanlar ders çıkarırlar, akıllı insanlar; daha akıllı insanlar ise başkalarının, diğer ülkelerin yaptıklarından ders çıkarırlar. Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanı burada -gerçi biraz meşgul görünüyor Sayın Bozkır ama- o da çok iyi hatırlayacak. Sayın Enerji Bakanı ben Dışişleri Komisyonu üyesiyken geldi, bize bilgi aktarıyordu, ben ona dedim ki... Sizin Kanada ve Fransa sorunuza Sayın Milletvekili cevap olarak söylüyorum. Sayın Bakan, Allah rızası için söyleyin, bir nükleer santralin olduğu yerin dibinde siz denize girer misiniz? Çünkü, Mersin'e yaptığınız nükleer santral belası turizmimizi öldürecek. Sayın Bakan tebessüm etti, dedi ki: "Ben daha önceki bakanı hatırlıyorum, şimdi siz de belki güleceksiniz ama evet, ben o santralin yanından denize girerim." Şimdi, Allah uzun ömür versin Sayın Enerji Bakanına, gerçi oraya santral yapılmayacak ama ben -naçizane- Fransa ve Kanada'da, birçok yerde deniz kıyısında santraller var; bir gün, kendisini ve çocuklarını burada denize girerken görmek istiyorum, bir gün. Girmeyecektir, aklı varsa girmez, Enerji Bakanımız akıllı bir adam. Şu kadar aklı olan bir insan girmez.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kanser olayına sadece bağlama Aytuğ Bey yani doktor olarak...

AYTUĞ ATICI (Devamla) - O yüzden, söylediklerimi bir siyasi polemik olarak almayın, ciddiye alın. Ben burada, bu kürsüde, size bir soru sormuştum tam bir yıl önce. Demiştim ki Allah rızası için bana söyleyin; hangi biriniz evinizin yanına, kendi iline nükleer santral ister? Kimse el kaldırmamıştı, hatırlıyor musunuz? Haklıydınız çünkü siz de akıllısınız, evinizin yanına, kendi ilinize nükleer santral istemeyeceksiniz. Bunu çok iyi biliyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Fransa'da kaç tane nükleer santral var Aytuğ Bey?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, konuşmamı biraz daha detaylandıracağım ama sataşmalarınızı da memnuniyetle karşılayıp bana cevap verme hakkı doğurduğunuz için teşekkür ediyorum, daha renkli olur o zaman.

"Fransa'da kaç tane nükleer santral var? Almanya'da kaç tane nükleer santral var?" soruları geliyor. Almanya, teknolojinin devi, dünyada enerjiyi en çok kullanan ülkelerden bir tanesidir ve bütün nükleer santralleri kapatma kararı almıştır.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Sayın Atıcı, bu konudaki bilgilerinizi tazeleyin.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Dediler ki veya Külünk de diyecek ki şimdi: "Efendim, süresi bittiği için kapatılacak." Ve onu diyen...

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Hayır, onu demeyeceğim. Şuna cevap verin sadece: "Nükleer santraller kapatıldı." görüntüsü altında işleyen nükleer santrallerden bahsediyoruz.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - O ancak AKP zihniyetinde mümkün. Almanya'da böyle ikircikli, böyle ikiyüzlü politika olmaz. O ancak size mahsus bir şeydir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Almanya'yla da anlaşmamız var, nükleer enerji.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Almanya'da bütün nükleer santrallerin kapatılacağını Merkel söyledi, bakın, muhafazakâr, sağcı birisi. Kime söyledi biliyor musunuz? Yeşiller Partisinin olduğu bir ortamda söyledi.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Fransa'dan ithal edecek o zaman.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Nereden ithal edeceğini söyleyeceğim.

Şu anda, Almanya'da bir tane bile yeni nükleer santral yok, olmayacak.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - İhtiyaç yok çünkü.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bunu söyleyen Almanya'nın Başbakanıdır. Almanya'nın Başbakanı bizden daha mı akıllı, bizden daha mı vicdanlı? Öyle görünüyor, keşke olmasaydı. Almanya'nın Başbakanının benim Başbakanımdan daha akıllı, daha zeki, daha vicdanlı olmasını hazmedemiyorum, hazmedemiyorum!

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) - Değildir ki!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Alman Başbakanının Alman halkını Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi halkını sevdiğinden daha çok sevmesini de kendime yediremiyorum.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Hamburg'da olup bitenlerden haberin var mı? O "Vicdanlı" dediğin Başbakanın olduğu ülkedeki, Hamburg'da olup bitenlerden haberiniz var mı? Bir haftadır Hamburg'da neler oluyor?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, Almanya acaba nasıl enerji ihtiyacını karşılayacak? Almanya acaba bütün fabrikaları kapatacak mı yoksa kapatmayacak mı? Cevap: Kapatmayacak.

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Kendi ülkenize bu kadar sadıksınız siz!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Peki, enerjiyi nereden elde edecek?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Kompleks bu, kompleks. Almanya kompleksi var sende.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Enerjiyi nereden elde edecek biliyor musunuz? Bizden daha akıllı çıktılar. Sizler, sizin gibi düşünenler, Fransa, İngiltere gibi emperyal ülkeler Libya'nın çöllerinin altındaki fosil yakıtlara göz dikerken akıllı Alman çölün üstündeki güneşe göz dikti arkadaşlar. Şu anda, Almanlar Libya'nın çöllerinde tam 12 tane büyük güneş enerjisi santrali inşa ediyor. Ben buradan bunu söylerken yine sizin gibi düşünen ve ilk defa karşılaştığım bir milletvekili bana demişti ki: "Sen güneş enerjisi lobisinin adamı mısın?" Hiç unutmuyorum. "Allah Allah! Ya, böyle bir lobi mi var?" dedim. Yani bunu düşünmek de ancak AKP'li zihniyetlere yakışır. Güya, güneş enerjisi lobisi varmış, ben de o lobi adına konuşuyormuşum. Ancak gülerim ama nasıl gülerim, onu sizin takdirinize bırakıyorum.

Şimdi, gelelim Japonya'yla yapacağınız bu anlaşmaya. Bu anlaşmanın Japonya'yla karşılıklı dostluk ve çıkar temelinde yürütüleceği söyleniyor. Japonya'yla anlaşma yapmanıza hiç karşı değiliz, hiç.

Sayın Bakan, Enerji Bakanı gelmedi, Dışişleri Bakanı da gelmedi, ben de sözümü tutuyorum, yolsuzluklara giriyorum, haberiniz olsun. Vallahi girmeyecektim. Dışişleri Bakanı gelmedi, Enerji Bakanı da yok; konuşacak, bu konuyu toparlayacağız.

Şimdi, Japonya'yla yapacağınız anlaşmalara karşı değiliz, bu hariç. Ben, Japonya'yla daha çok iş birliği yapmanızı öneririm, Japonya'yla çok daha fazla ilişkiler kurmanızı öneririm. Niye biliyor musunuz? Belki biraz onlardan onurlu davranış öğrenirsiniz, belki biraz edep öğrenirsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkanım, böyle bir konuşma olur mu ya?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Belki de ülkenizi daha iyi yönetirsiniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Böyle konuşma olur mu ya? Ne demek? Edebi başkasından mı öğreneceğiz?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Evet.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Siz önce edebi kendiniz öğrenin, gelin edepli konuşun! Öyle şey mi olur!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Edebi başkasından öğrenme zorunluluğu olanlar böyle zıplar.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Böyle şey olur mu ya?

BAŞKAN - Sayın Atıcı...

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Edep öğrenme zorunluluğunu hissedenler zıplar.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hâlâ hakaret ediyorsun sen ya!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - "Benim edebim bana yeter." diyorsan oturursun yerine ama senin edebin sana yetmiyorsa zıplar, itiraz edersin.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sizin edebiniz yetmiyor işte, bu şekilde konuşmaya hakkınız yok sizin!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, ben size Japonlarla iş birliği yapın, onlardan edep öğrenin derken harakiri yapın demiyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Harakiriyi sen yapıyorsun şimdi zaten!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Merak ediyorum...

AHMET AYDIN (Adıyaman) - "Edep öğrenin." derken harakiri yapıyorsun , edepsiz olduğun için!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - ...bir Japon bakan, eğer rüşvet aldığı tespit edilirse veya güçlü iddialarla, güçlü delillerle suçlanırsa acaba ne yapar? Bunu bir öğrenin, bunu öğrenmek iyi bir şey. Belki o zaman siz de bu davranışlarınızla oturduğunuz kürsülere layık olabilirsiniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Onu vatandaş takdir ediyor, vatandaş onu biliyor!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Merak ediyorum, bir Japon bakanın çocuklarının evlerinde, odalarında milyonlarca dolar bulunursa o Japon bakan ne yapardı acaba?

CELAL ADAN (İstanbul) - İntihar eder, intihar!

FARUK BAL (Konya) - Harakiri...

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bunun milyonda biri olsa harakiri yapardı. Ben onun için size öğrenin diyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Biz biliyoruz, sen öğren yeter!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bakın, anlaşma yapıyorsunuz, güzel ama bakın bu anlaşmayı gelin nükleer alanda yapmayalım...

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Sen ne yaparsın, sen!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - ...her alanda yapalım. Hiç olmazsa onun zararı yoktur, hiç olmazsa biraz, böyle, karşılıklı konuşmakla bir şeyler öğrenebilirsiniz, onurlu davranışları öğrenebilirsiniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Kimseye bir şey öğretmeyin siz, burada öğrenci yok. Siz kendiniz öğrenin, kendiniz konuşun. Biz öğreneceğimizi öğrendik, sizden öğrenecek değiliz.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bir Japon bakanın çocuğunun evinden para sayma makinesi çıksa acaba ne yapar, merak ediyorum.

Tabii ki AKP'nin grup başkan vekili elbette ki bu şekildeki saldırılara -saldırı değil, itham değil, bunlar gerçekler- ya da bunlara tabii ki cevap verecek, kayıtlara geçecek ki daha sonra Başbakan "Aferin, iyi yaptın." diyecek. Mecbur yapmaya, anlayışla karşılıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ne kadar basit bir şey konuşuyorsun ya!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Senin Genel Başkanın şu konuştuklarına bakarak mı senin hakkında karar verecek? Yazık sana, yazık!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Kime yazık olduğunu zaman gösterecek.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Demek ki sen tutanakları Genel Başkanına götürüyorsun.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Kime yazık olduğunu zaman gösterecek. Dönüp dolaşıp "Halk bilir, halk bilir." diyorsunuz. Doğru...

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Halk da bilmez, zaten her şeyi siz bilirsiniz! Her şeyi siz bilirsiniz, siz bilirsiniz!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Halkımız en iyiyi bilir, halkımız en iyiyi bilir. Halkımız nasıl hesap sorulacağı konusunu da çok iyi bilir ancak sandık konulduğunda...

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Kırk yıldır CHP'ye sorduğu gibi halkın, değil mi!1

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Efendim?

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Kırk yıldır CHP'ye sorduğu gibi, çok iyi biliyor.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Peki.

Sandık konulduğunda...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birbirinizle konuşmayın lütfen.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Konuşmayalım da Başkanım, bir iktidara gelememe kompleksi var arkadaşlarda. Habire saldırıyorlar, ne yapalım yani!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, sandık konulduğunda halkımız size dersini verecek. Benim buna karışma hakkım yok, benim buna karışma haddim de yok.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ha, işte haddini bil!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Benim ancak ve de ancak kendi adıma ve şu anda olduğu gibi partim adına konuşma hakkım var. Halkımızın ne yapacağını benim söylememe gerek yok. Bugüne kadar halkımız nasıl siyasi partilerin tamamını -CHP dâhil- tokatladıysa sizi de tokatlamasını bilecektir. Ona söyleyecek bir lafım yok.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Siz tokadı niye yediniz? Tokadı niye yediniz, niye?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Söyleyeceğim.

İkinci hesap vereceğiniz nokta öteki taraftadır. Öteki tarafa da karışmak benim haddim değildir.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Karışma oraya artık ya!

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Öteki tarafla ilgili bir şey söylemeye de hakkım yok. Onun da hesabını orada vereceksiniz ancak bu dünyada ve siz yaşarken vereceğiniz üçüncü hesabın yeri Yüce Divandır. Bunu da sağlayacak olan Cumhuriyet Halk Partisidir. İşte siz bundan korkuyorsunuz.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Hâkim sen mi olacaksın, hâkim?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Halk hesabı gördü, sizi sandığa gömdü, ne olur? Alırsınız çantanızı gidersiniz, sorun yok. Ha, öldünüz, cennet de var, cehennem de var, denge de var, "Hepsi haktır." deyip orada gereğini görürsünüz ama Yüce Divana gitme korkusu, burada bulunan az sayıdaki milletvekilini ve bizi dinleyen milletvekillerini zıplatıyor. O nedenle, gideceğiniz Yüce Divandan hiçbir şekilde kurtuluşunuz olmayacak.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Ne olacak orada?

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ne olacağını da ben bilmem.

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) - Söyle bakalım, söyle bakalım ne olacak.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Yüce Divana gideceksiniz, hesap vereceksiniz.

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Ne olacağını da söyle.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bizler sizin gibi ne olacağını önceden bilmeyiz, bizler sizin gibi yargıya talimat vermeyiz, bizler daha öncesinden kurgulu planların içerisinde olmayız. Bunu ancak sizin zihniyetiniz anlar ve attığınız laflardan da bunları çok iyi bir şekilde anlıyoruz.

Şimdi, bu anlaşmanın başlığına baktığınız zaman, barışçıl olduğunu söylüyorsunuz ve barışın adını kirletiyorsunuz. "Barış" sözcüğünde insanın onuru vardır, "barış" sözcüğünde insanın haysiyeti vardır, refahı vardır, mutluluğu vardır, şerefi vardır, geleceği vardır ama nükleerle getireceğiniz barışta... Barışçıl amaçlı kullanımmış! Sevsinler sizin güzel, süslü cümlelerinizi! Burada ölüm var, ölüm; nükleerin her noktasında ölüm var. Dün de ölüm vardı, bugün de ölüm var, yarın da ölüm olacak ve siz, bu nükleer santrallerle bütün Türkiye'ye ölüm saçacaksınız.

Bakın, demin bir laf konuştum. Bu lafı dikkatle tekrar dinlemenizi istirham ediyorum: "Akıllı olanlar yaptıkları hatalardan ders alırlar, daha akıllı olanlar başkalarının hatalarından ders alırlar." Bu hatalar geçmişte yapıldı mı? Elbette ki yapıldı. Nerede yapıldı? Sizin şu anda anlaşma yaptığınız Japonya'da yapıldı. Japonya'da nükleer santrallerle ilgili iki tane çok ama çok büyük kaza oldu. Bunlardan bir tanesi Fukuşima'dır. Fukuşima'da yaşanan olaylar Japon halkını öldürdü, Japon halkının boyu kısa, boyu uzun olanını dinlemedi. Tıpkı, sizin Akkuyu'da ve Sinop'ta yapacağınız ve daha sonra başka yerlerde yapmayı planladığınız ve bu anlaşmayı da onun için getirdiğiniz yerlerdeki halkımızın öleceği gibi, Fukuşima'da da Tokaimura'da da Mihama'da da insanlar öldüler. Niye biliyor musunuz? Sizin bir türlü aklınızın almadığı nükleer kazalar yüzünden. Bunların hepsi Japonya'da oldu. "Kelin ilacı olsa başına sürer." diye bir atasözü var, Japonlar bu işi bilselerdi kendi ülkelerinde kazalara neden olmazlardı. "En ileri teknolojiyi getiriyoruz." diyorsunuz yazdığınız gerekçede. En ileri teknolojiyi getiriyoruz ve en ileri teknolojiyi uygulayan ülkede onlarca nükleer kaza var ve bu nükleer kazalardan dolayı ölen yüzlerce insan var. Bakın, atom bombasından bahsetmiyorum, Nagasaki ve Hiroşima, onları da Japonlar yaşadı, ondan bahsetmiyorum veya Kazakistan'ın yaptığı gibi nükleer denemelerden de bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey, sizin barışçıl amaçlı olarak kullanmayı düşündüğünüz nükleer santrallerdir.

Bakın, çok canlı bir örnek vereceğim: İran. İran'ın nükleer santrali var mı? Var. Uranyum zenginleştiriyor mu? Zenginleştiriyor. Amacı ne? Barışçıl işler için yapıyor. Bunu böyle vadediyor, iddia ediyor, altına imza atıyor. Barışçıl. Kim inanıyor? Hiç kimse inanmıyor. Amerika Birleşik Devletleri geliyor, İran'la bir anlaşma yapıyor, bütün dünya seviniyor. Neden? Çünkü, buradaki nükleer santrallerin hiçbir tanesi barışçıl amaçlı değil, tıpkı sizin Türkiye'de yapmayı planladığınız gibi. Çocuklarınıza nükleer santral bırakıyorsunuz beyler, bayanlar, çocuklarınıza nükleer santral bırakıyorsunuz. Sizin çocuklarınıza ayakkabı kutusu dolusu paralar, bizim çocuklarımıza nükleer santraller.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)