GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:35
Tarih:18.12.2013

ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, 2014 yılı mali bütçesinin 7'nci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle, sizleri ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu madde Yükseköğretim Kurulundaki bazı uygulamalar ve buna yönelik ödeneklerin aktarılmasıyla ilgili bir madde. O nedenle, bu konuşmamı üniversite öğrencileri, üniversitede çalışan personel ve üniversitedeki öğretim elemanlarının sorunlarına ayırmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, siyasi bir politika aracı olarak seçimler öncesinde üniversitelerdeki birinci öğretim harçları indirildi, kaldırıldı, güzel, hepimizin istediği bir uygulamaydı. Ama, aynı üniversitede ikinci öğretim öğrencilerinin para ödemesi devam ediyor. Veliler diyor ki: "Bu haksızlığı ne zaman kaldıracak Hükûmet?" Buradan Sayın Bakana söylüyorum: İkinci öğretim harçlarının kaldırılması gerekiyor. Bunu, mutlaka bu 2014 yılında gerçekleştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Bir diğeri, öğrencilerimizin yatay geçiş yapma hakkı. Tabii, üniversiteler sayı olarak artınca birçok üniversite arasında yatay geçiş imkânları arttı fakat üniversitelerde yatay geçiş yapan öğrencilere uygulanan yeni programlardaki düzensizlik nedeniyle, her öğrenci en az bir dönem veya bir yıl kaybetmek zorunda kalıyor. Bunu da çözmemiz lazım. YÖK'ün buna bir standart getirmesi yine öğrencilerimizin ve onların velilerinin talepleri.

Değerli milletvekilleri, en önemli sorunlardan birisi, maalesef, son dönemde üniversite yönetimlerinin kendi üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarına yaptıkları baskılar ve açtıkları disiplin soruşturmalarıdır. Verdiğim bir soru önergesine aldığım cevapta da görülüyor ki son dört beş yılda hem öğrencilere hem de öğretim elemanlarına ve personele açılan disiplin soruşturması ve ceza alanların sayısı patlamış. Yani, ne oluyor, memleket nereye gidiyor? Bu sayın rektörler kendi babalarının çiftliği mi zannediyorlar üniversiteyi?

Diğer taraftan, birçok üniversitemizde "doçent" unvanını almış, kadroya yerleştirilemeyen, profesörlük için süresini doldurmuş, her türlü bilimsel şartlarını hazırlamış ama iki yıl geçmiş, kadro alamayan, tek sebebinin de sayın rektörün arzu etmediği, istemediği bir kişi olmasından dolayı kadro alamayan yüzlerce elemanımız var. Doktorasını bitirmiş, yardımcı doçent atanması lazım, kadro var ama sayın rektör istemiyor. Niye? "Yarın doçent olduğunda bana oy vermez." Sayın Bakanım, siz kadroları veriyorsunuz, YÖK'te de kadrolar var. Üniversiteler bölümlerden ve fakültelerden gelen talepler doğrultusunda, rektörlük aracılığıyla bu kadro taleplerini YÖK'e bildirmiyorlar veya istedikleri adamınkini bildiriyorlar, istemediklerini bildirmiyorlar. Bu sorunu çözmemiz lazım. Bu, gerçekten, üniversitelerdeki sosyal barışı bozacak en büyük problemlerden birisi.

Bir diğer konu: 50/D ile araştırma görevlileri doktora yapmalarından, yüksek lisans yapmalarından sonra, süresi bittiği anda kapının önünde kalıyor gençlerimiz. En azından bir yere atanıncaya kadar bunlara üniversiteye devam hakkının verilmesi gerekiyor.

Akademik personelin özlük hakları konusu, maalesef, yıllarca bu Hükûmetin üzerine gitmediği, gitmek istemediği ve çözmek istemediği bir konu hâline gelmiştir. Bugün, bir üniversite öğretim üyesi veya orada çalışan araştırma görevlisi veya uzman ya da öğretim görevlisi aldığı maaşı evindeki çocuğuna söylemekten utanır hâle gelmiştir.

Sayın Bakanım, üniversitelerde çalışan akademik personelin bu özlük hakkı sorununu düzeltmediğimiz sürece üniversitelerden bilimsel çalışma beklemeyiniz lütfen. Üniversitede bir saatlik ek ders için kavga eden hocaların sayısı her geçen gün artmaktadır. Mutlaka bu özlük hakları sorununu çözmek lazım. YÖK'ün sayfasında da zaten buna yönelik teklif var. Maliye Bakanının olumlu baktığı söyleniyor ama "Sayın Başbakan 'Üniversiteler benim istediğim çizgiye gelmeden para alamaz.' diye diretiyor." diye iddialar var. Ben size aktarıyorum, bunu söyleyen aynen bir üniversite öğretim üyesi.

İdari personele mesai ücreti hakkı verildi ama denildi ki: "Aylık elli saati geçemez ve idari personelin ancak yüzde 30'u bunu alabilir." Böyle bir şey olabilir mi değerli milletvekilleri? Bir yüksekokulda 10 kişi var idari personel, ancak 3'üne verebilirsiniz; daha önce 100 saat olan hakkı 50 saate düşürdünüz. Verdiğiniz para zaten çekirdek parası. Bunun da kaldırılması lazım. Mutlaka buna çözüm getirilmesi gerekiyor.

ÖYP programından mezun olanlara mecburi hizmet hakkı ciddi anlamda ailevi sorunlara yol açıyor. Bunun da çözülmesi gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)