GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:33
Tarih:16.12.2013

CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Maliye Bakanı bütçe açılış konuşmasında bu bütçenin Hazreti Ali hassasiyetiyle hazırlandığını söylemişti. Ya Sayın Bakanımız Hazreti Ali'nin hassasiyetini bilmiyor ya da bu bütçeye bakmamış. Bu bütçenin, içinde işçiyi barındırmayan, emekliyi barındırmayan, köylüyle, çiftçiyle ilişkisi olmayan, KOBİ'leri bir bir iflas ettiren, sanayiciyi ise bir avuç insanın eline teslim eden bir anlayışla hazırlandığını hep birlikte görmekteyiz. Aslında, bu bütçe hazırlanırken Sayın Başbakanın devamlı iki yıldan bu yana kendi beslediği, kendi yarattığı faiz lobisine hazırlanmış bir bütçe olduğunu görmek ve anlamak için çok fazlasıyla akıllı olmaya gerek yok. Bugün ülkede büyük kazanç sağlayan 10 firmanın 8'i banka ise burada düşünmek gerekli. Eğer yüzde 7 enflasyonun olduğu bir ülkede kredi kartı faizleri yüzde 24 oluyor ise bu bütçenin kimler için hazırlandığını görmekte sıkıntı çekmemek gerekli.

Tabii, bu işin bir yüzü ama ikinci yüzünde gerçekten Sayın Başbakanı anlamak mümkün değil. Bu ülkenin yüzde 60'ını ötekileştirdi. Ötekileştirmekten zevk duyan, kin ve nefreti devamlı bünyesinde besleyen Sayın Başbakanın, bu kin ve nefretini milletvekillerine, bakanlara da aktardığını görüyoruz. Dünkü Hükûmet Sözcüsü Hüseyin Çelik'in konuşmasına baktığınızda üzülmemek mümkün değil. Bizim kaybettiğimiz insanlarla ilgili, hayatlarını kaybeden insanlarla ilgili söylediklerimiz bellidir, "Allah rahmet eylesin." deriz, "Mekânı cennet olsun." deriz, yakınlarına başsağlığı dileriz, sabır dileriz çünkü bizim din anlayışımız, dinî anlayışımız bunu gerektirir. Ama Hükûmet Sözcüsünün söylediği gibi "Yaptıklarının hesabını vermeden gitti." demeyiz. Bu ne size yakışır ne de içinizdeki kin ve nefreti çıkarmanıza bu kadar müsait bir ortamın olduğunu da anlamak mümkün değil.

Peki, nereden kaynaklanıyor, nedir bu kin ve intikam? Niye böyle bir üslup seçilir Türkiye'de? Bu üslubu anlamakta sıkıntı mı çekiyorum? Hayır, çekmiyorum çünkü bu üslup, kin ve nefreti içerisinde besleyen üslup Tayyip Erdoğan'ın üslubu.

Bakınız, iki ay geriye dönün. İki ay önce bu ülkede, hiç kimseye sormadan, bu yüce Mecliste tartışmadan Türkiye'de T.C.'ler kaldırıldı, antlarımız okunmamaya başladı. Süratle aşağıya inen AKP'nin oylarını gören Tayyip Erdoğan gündemi değiştirmek zorundaydı. Değiştirmeyle ilgili sıkıntısı yok.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Senin çok komplo teorilerin var Hasan.

HASAN ÖREN (Devamla) - Kendisini kiraya vermiş olan köşe yazarları kiralık olan televizyonlarda bir şeyi söylediğinde bir anda gündem değişiyordu ve hemen gündemi değiştirdik. Gündem neye kaydı? Başörtüsüyle Meclise milletvekili arkadaşlarımız girsin mi girmesin mi? Neyi düşünmüşlerdi? "Eğer, başörtüsüyle ilgili, arkadaşlarımız Meclise girer ise her zaman bildiğimiz Cumhuriyet Halk Partisi sıraların üzerine çıkar, yumruklarını vurur ve ben de bunu seçim dönemi kullanırım." hesabı yapılmıştı. Ama, sevgili milletvekili arkadaşlarım bu oyuna gelmediler çünkü başörtüsüyle ilgili bir sorunumuz da söz konusu değildi. Ama, belki Cumhuriyet Halk Partisinin yıllardır anlatamadığını Adalet ve Kalkınma Partisi anlattı. Ve girdiler. Belki sizce doksan yıllık sorun çözülmüştü. Peki, bu doksan yıllık sorunu bu ülkenin insanlarının empati yapmasına niye müsaade etmediniz? Bu insanların başörtüsüyle ilgili sorunu çözüldüyse neden 76 milyonun birbiriyle barışması, birbiriyle konuşmasına müsaade etmediniz? Çünkü orada şu vardı, oradaki düşünceniz şuydu: Cumhuriyet Halk Partisinin bu yaptığı olgunluk, bu yaptığı hareketten dolayı, kalemini kiraya verenler dahi Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili iyi şeyler yazmaya başladılar. Tayyip Erdoğan'ın bunu kaldırması da mümkün değildi. Ne oldu? Sonuçta nereye geldik? Gündemi değiştirmek gerekliydi. Neyle değiştirdiniz? Cumhuriyet tarihinde, yurtlarla ilgili, pansiyonlarla ilgili, kiralık evlerle ilgili, bu insanı, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, batısında yaşayan Fatma Teyze'mi, Ayşe Yenge'mi çocuğunun bir odada, bir evde kaldığını anlatarak korkutma hakkına sahip miydiniz? Çünkü korktunuz. Hayatınızda, içinizde sevgiyi beslemiyorsunuz, kin ve nefretle büyümeye çalışıyorsunuz. Eğer, bu korku, bu kin ve nefret Başbakandan başlayıp sizlere kadar sirayet ederek devam ederse ötekileştirdiğiniz insanları kazanmanız mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, ben şu hikâyeyi anlatmak istiyorum, kısa bir hikâye, belki de hepiniz biliyorsunuz: Kızılderili, çadırının önünde oturur, kabilenin şefidir. Yaşlı Kızılderili'nin önünde, çadırının önünde iki köpek her gün kavga ederler. Torun dayanamaz, sorar: "Dede, bu köpekler neden kavga eder senin çadırının önünde her gün?" der. Kızılderili der ki: "Bak, torun, birisi beyaz, iyiliği temsil eder, birisi siyah, kötülüğü temsil eder. Ben istediğim sürece de kavga ederler." Torun yine dayanamaz, sorar: "Peki, bunların hangisi kazanır?" Yine kabilenin reisi, şefi der ki: "Yüreğimde hangisini besler isem o kazanır." Yüreğinizde kötülüğü beslediğiniz süre içesinde kötülük kazanacak. Yüreğinizde sevgiyi besleyin. Bu sevgiyi beslediğiniz süre içerisinde bu ülkenin 76 milyonu kazanacak.

Türban sorununun çözümünü bile içinize sindiremediniz. Yani torununuzu götürürsünüz, ben çok yaparım hafta sonları, torunumu alır oyuncakçı dükkânına götürürüm. Orada torunum bir oyuncağı alır ve oradaki o mutluluğunu ben de onunla birlikte yaşarım ama çocuktur, çocuğa ne söyleyeceksin. Eve geldiğinizde, komşunun çocuğu da kendisine elindeki oyuncakla oynamayla ilgili ortak olmaya çalışır ama torunum kendisine alındığından dolayı o gün o dakikadaki, o dükkândaki, o mağazadaki mutluluğu bir anda unutur ve o paylaşmadan huzursuz olduğundan dolayı komşunun çocuğuyla oyuncağını paylaşmaz ve orada mutsuzluk başlar. Şimdi, AKP'nin ve Tayyip Erdoğan'ın da durumu bu.

AHMET YENİ (Samsun) - Bütçeyle ne alakası var!

HASAN ÖREN (Devamla) - Yani çocuğun yaptığını hoş görebiliriz ama bu ülkeyi yöneten, bu ülkede yönetimle ilgili iddiaları olan insanların çocuk gibi, çocukça davranmalarını hoş görmek mümkün değildir

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Bu ülke hepimizin. Kim çocukça davranıyor ya, kim çocukça davranıyor!

HASAN ÖREN (Devamla) - Bu ülkede hepimiz birlikte yaşıyoruz. Bunu yapabilmek için gayret edin, içinizdeki kin ve nefreti sevginizi bastırmak için kullanmayın, kin ve nefreti atın. Burada her sorunu çözebiliriz. Nasıl ki başörtüsü sorununu çözdüysek, eğer bu Meclise getirir iseniz, bu Mecliste konuşur isek Kürt sorununu da çözeriz, yeter ki sorunların adresi Meclis olsun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)