GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:33
Tarih:16.12.2013

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesi üzerinde, Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumunun bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum grubum adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP, on bir yıl önce, yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele etmek için gelmişti, kendi söylemi buydu ve bu güzel ülkeyi on bir yılda bir yasaklar ülkesine çevirdi, ülkeyi yoksulluğa, yandaşları paraya boğdu, gırtlağına kadar da yolsuzluğa battı. Bunu biz söylemiyoruz, bunu, devletin en üst denetim organı olan Sayıştay raporları söylüyor. Tuğla gibi Sayıştay raporları var, 400 sayfa, 700 sayfa. Bunun içinden 6-7 sayfalık özetlerle içindeki yüzlerce yolsuzluk gizlendi. Sağlık Bakanlığı bütçesi de bundan azade değildir. Rahmetli Adile Naşit geldi aklıma, kasaba giderdi "Yarım kilo et ver oğlum, yağsız yerinden olsun." derdi. Sayın bakanlar Sayıştaya gitmişler ve "Bize 7 sayfa bir rapor verin, yolsuzluk olmayan yerinden olsun" demişler. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın Bakan, bir ülkenin sağlığını sağlık bakanının ve bakanlığının yönetmesi beklenir ama Türkiye'de sağlığın patronajı el değiştirdi, bu işi SGK yapıyor. Ama, hiç fark etmiyor. Siz, SGK ya da Sayın Recep Tayyip Erdoğan, her biriniz, sağlığı her vatandaşın eşit, ayrımsız ve ücretsiz erişmesi gereken sosyal bir hak olmaktan çıkarıp alınan satılan bir meta, hastaları müşteri, doktoru, eczacıyı, diş hekimini, hemşireyi, sağlık personelini birer köle ve bu güzelim, kutsal hizmet alanımızı bir sektör olarak görüyorsunuz. Temel sorunumuz budur.

Hep son on bir yılla bugünü karşılaştırıyorsunuz. Hodri meydan, karşılaştıralım. Ülkeler sağlık politikalarındaki samimiyetlerinde gayrisafi millî hasıladan yüzde kaç pay ayırdıklarıyla sorgulanırlar. 2002'de rakam yüzde 5,4'tü, bugün getirdiğiniz yine yüzde 5,4. 2002 ile bugün arasında gözle görülür bir fark var: 2002'de OECD ülkeleri arasında sondan 2'nciydik, Meksika'nın önünde, sondan 2'nci. Bugün tablo değişti Sayın Bakan, Meksika bizi geçti, biz sonuncuyuz. Meksika, Sağlık Bakanıyla gurur duyuyor. (CHP sıralarından alkışlar)

17 Aralık 2011'de, bu kürsüye ilk çıktığımda demiştim ki, ilk bütçe konuşmamda: "2001'de, siz gelmeden önce 1 çeşit katılım payı alınıyordu, şimdi 7'ye çıktı." O günden sonra her bütçede tek tek saydım, 8'e çıktı, 9'a çıktı, 10'a çıktı. Vakit olsa yine tek tek sayarım. Değerli vatandaşlarımız, teyzeler, amcalar ne ödediklerini kendileri biliyorlar ama bugün kürsüye çıkarken 11'incisini de icat ettiniz. Adalet ve Kalkınma Partisi gururla sunar, hastaneye gitmeyi kafaya koyduysanız, önce telefonla randevu alacaksınız; randevu almak için telefonu kaldıracaksınız ve 11'inci çeşit para, 25 kuruşla 4,5 lira arasında randevu alma parası. Adalet ve Kalkınma Partisi gururla sunar! (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, bütün ülkeler katılım payı alır. Bu 10 çeşit katılım payından 1 ya da 2'sini alırlar. 10'unun birden alındığı tek ülke Türkiye'dir. Katılım payı hastayı maliyete ortak etmek değildir, katılım payı iğneyi kendine, çuvaldızı devlete batır demektir. Ama yaptığınız iş, yani bir fabrikatörle onun fabrikasında çalışan asgari ücretliden aynı katılım payını almak, ayıptır, günahtır, hastalarımıza yazıktır Sayın Bakan.

Sağlığa ayrılan para az olunca, hastaya yaptığınız gibi, daha başka işler yapıyorsunuz. İlaç fiyatlarını baskılamak için dünyada 8 çeşit yöntem uygulanıyor; referans fiyattan başlıyor, global bütçeye kadar, defalarca saydım. Siz bu 8 yöntemin 8'ini birden uygulayan tek ülkesiniz. Bir 9'uncusunu icat etmişsiniz, kur baskısı, kurda "Deli Dumrul" paritesi. Adam ilacı ithal ederken, etken maddeyi ithal ederken euroyu 2,80'lik güncel kurdan ödeyecek, devlete satarken 1,90 lira ödeyeceksiniz. İşte, bu politikaların sonucunda, ilaç sanayisi, eczacılar ve hastalar zorda. Önemli olan, zaten, hastanın zorluğu. Onun yaşadığı sıkıntı, bazen Trakya'da bir bakanın bir kanser hastası genç kadının cebine para sıkıştırmasıyla, bazen de gözü yaşlı bir annenin, babanın, evladın eczane eczane kanser ilacı arayıp bulamamasıyla karşımıza çıkıyor.

Bunların hepsini bundan yirmi ay önce, 2012'nin Martında verdiğim bir soru önergesinde ifade etmiştim, dedim ki: "Şu kanser ilacı, içine nişasta ve tuz konarak şurada üretiliyor, bütün dünya ve hastalarımız zehirleniyor." Komik bir cevap geldi bana, "Eczanelerden alsınlar." diye. Bulunmayan kanser ilaçları yüzünden vatandaşlarımız denize düştüler, yılana sarıldılar. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir operasyonla 70'e yakın kişi gözaltına alındı. Daha ilk gün 96 hasta "Benim annem, babam bu ilaç yüzünden ölmüş olabilir." diye gitti. Gerçek rakamın 5.bin olduğunu iddia ediyorum, iddialarım iki sene önceki gibi bugün de kanıtlanacaktır Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Vekile inanmıyor onlar, vekile inanmıyorlar, hemşireye inanıyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sağlığa ayrılan bütçeden bahsettim. Sağlığa eğer az bütçe ayırırsanız, işte burada konuştuğumuz şeyler olur. Bazen kuvözde yeni doğmuş bir bebekten, bazen, maalesef, ölümü bekleyen bir yatalak hastanın yakınlarına, bazen Ziraat Bankasında emekli maaşını çekerken 800 liralık emekli maaşının 250 lirasının ilaç ve hastane kesintisine gitmesine, bazen yeni mezun bir doktorun, yeni mezun bir eczacının hastasıyla karşı karşıya gelmesine, mesleğini yapmak yerine sizin bu politikalarınızı anlatmak mecburiyetine, bazen gerginliklere, bazen darplara sebebiyet veriyor.

Dünya bir yere doğru gidiyor. Dünyanın gittiği yerde bilimsellikteki gelişmeler, teknolojik gelişmeler, İnternet teknolojisi, iletişim teknolojisi, bunlar birtakım olanaklar sağlıyor.

Bir zaman treninin içindeyiz. Tren giderken siz de bazen ileriye, bazen geriye yürüyorsunuz. Sonra, trenden dışarı bakıyorsunuz Sayın Bakan, "Ne kadar hızlı koşuyorum." diyorsunuz. Ama bizi kandıramazsınız, hepimiz aynı trenin içindeyiz ve sizin, trenin içinde yavaş yavaş yürürken o dışarıya bakıp kendinizi kandırmanızı biz yemiyoruz. Bazen yanlış politikalarla geri geri gidip sonra trenin sizi götürdüğü yerle övünüp "İyi bir yere geldik." diyorsunuz.

Şimdi, şu kadarını söyleyelim; teknolojik gelişme, bilimsel gelişmeler, iletim teknolojisi, çağın bizatihi kendisi treni bir yerlere doğru götürüyor olabilir ama geldiğimiz noktada şunu ifade etmek istiyorum Sayın Bakan...

(Hatip, hareket memuru şapkası takıp eline hareket diski aldı)

Geldiğiniz durak son duraktır. (CHP sıralarından alkışlar) Size vatandaşımız "Dur artık!" diyor. Artık, sağlıkta talan dursun! Artık, özelleştirmeler dursun! Hasta hakkı ihlalleri dursun! Hekim ve eczacı intiharları dursun! Sağlık politikaları halktan yana olsun!

Sayın Bakan, size "Dur." yanıyor, partinize "Dur." yanıyor! (CHP sıralarından alkışlar) Ama, bakın, arkada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna "Yolunuz açık olsun." diyor.

Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)