| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 16.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanunu tasarısı ve 2013 yılı kesin hesap cetvelleri hakkında Sağlık Bakanlığı, bağlı kuruluşları, kamu hastane birlikleri ve halk sağlığı birimi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye on bir yıldır sürekli bir reklam filmini izliyor. Yapılan işlerden çok işlerin reklamını gözlemliyoruz. Yanlış işler doğru, doğru olmayan işler olmuş gibi, yapılmayan işler ise yapılmış gibi gösterilerek siyaseti bir algı yönetimi olarak görenler ve olaylara böyle bakanlar, maalesef memleketimizi bugün her bakımdan bir açmazın içine sürüklemişler; ülkemiz sosyal, siyasal ve ekonomik olarak geldiğimiz noktada artık duvara toslamıştır.
Varsa yoksa reklam. Bir yerde bir "billboard"da ya da herhangi bir rakette, pankartta görüyorsunuz: "'Köprünüz hayırlı olsun.' Recep Tayyip Erdoğan." Yanda büyük bir resmiyle beraber bu pankartları her zaman görmeniz mümkün. Buna benzer farklı ilanlar ülkenin her tarafında binlerce yere çarşaf çarşaf asılıyor. Başbakanı gören bakanlar da aşağı kalır mı? Onlar da "Stadınız hayırlı olsun." ya da "Gençlik merkeziniz hayırlı olsun." gibi reklamlarla ülkeyi reklama boğmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, peki, kim bu Recep Tayyip Erdoğan? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve kamu görevlisi. Peki, nasıl yapmışlar kamu reklamını? Yaptıkları şeyleri, kamu görevlisi olarak, kamu adına ve kamu kaynağını kullanarak yapmış. Dikkatinizi çekiyorum, Recep Tayyip Erdoğan ya da herhangi bir bakan; bunlar hayırsever değiller, bunlar kamu görevlisi. Ne zamandan beri kamu görevlileri yaptıkları işlerin reklamını kamu kaynağını kullanarak yapmaktadırlar? Ayrıca, bunun için de kamunun kaynağını kullanıyorlar elbette hepimizin bildiği gibi. Dolayısıyla kamunun parasını da har vurup harman savuruyorlar. Buna ne hakları var?
Değerli milletvekilleri, bu iktidar, reklamcı, aynı zamanda mirasyedi bir iktidardır ama artık, kamu kaynakları tükendi, satılacak yerler azaldı, deniz bitti. Ülke artık bir iç ve dış borç batağında. Hanehalkı tasarruf edemiyor, hanehalkı borçları artmış, kredi kartı ve tüketici kredileri zirve yapmış, büyüme hedefi son yıllarda tutturulamaz olmuş.
Bu iktidarın bir özelliği de denetimden kaçan bir iktidar olması. Benden önceki hemen hemen bütün konuşmacılar, Sayıştay raporlarının olmadığından, dolayısıyla bu bütçenin çok da geçerli bir bütçe olmadığından bahsettiler.
Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet devletin bütün işlerini denetimden kaçırarak "Ben yaptım, oldu." mantığıyla yürütmektedir. Şu elimde gördüğünüz kâğıtlarda -getirmiştim buraya, yanımda şu anda yok- Sayıştay'ın Sağlık Bakanlığı, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu hakkında tuttuğu raporlar vardı, onları unutmuşum şu anda yanımda yok, sizlere gösteremiyorum.
Sayıştay'ın Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu hakkındaki 2012 denetleme raporları var; bu raporlarda Sayıştay diyor ki: Her üç kuruma da kendilerinden Sayıştay tarafından istenen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun 8'inci maddesine dayanarak istenen bilgi ve belgeleri veremediğinden bu üç kurumun da denetimlerinin yapılamadığını, elde edilen belgeler çerçevesinde yapılan incelemelerde ise birçok eksikliğin olduğunu, verilen bilgilerin birbiriyle çeliştiğini ifade ederek bunun her türlü yolsuzluğa, mütalaaya açık olduğunu ifade etmişlerdir. Durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymak bakımından bu önemlidir. Bu kurumlar tarafından Sayıştay bulgularına yani bu eksik raporlamalara iştirak edilmekte ve 2013 yılından itibaren gereğinin yapılacağını Sayıştaya bildirmektedirler.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuştur. Kamu tüzel kişiliğini haiz kurum bağlı hastaneleri, ağız ve diş sağlığı merkezlerini ve benzeri sağlık kuruluşlarını kurmak, işletmek, sağlık ve destek hizmetlerini yürütmek, gerektiğinde de bunları birleştirmek, ayırmak, nakletmek ve kapatmakla görevlidir.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye'de 2003 yılından itibaren sağlıkta bir dönüşüm furyası yaşanmaktadır. Hani adına "dönüşüm" ya da "değişim" deyince önce insanlarımız buna "Ay, ne kadar güzel, işte sağlıkta dönüşüyor ve gelişiyoruz." diyerek destek oldular hâlbuki bir şeyin adının "değişim" ya da "dönüşüm" olması bu sağlıkta değişim ve dönüşümde de olduğu gibi neticesi itibarıyla iyi olmayabilir. İşte, bizdeki sağlıktaki değişim ve dönüşüm de iyi değildi. Milletvekili olduğum sürece bu kürsüden ifade ettim, bu "sağlıkta değişim ve dönüşüm" diye ortaya konulan sistem sürdürülebilir değildir. Bunun için de on senedir bu sağlıkta dönüşüm sistemi bir türlü yerli yerine oturmuyor, döne döne artık sistemin başı döndü.
Değerli milletvekilleri, maalesef bu sistemi kim kurguladı, nereden alındı bilmem ama bu "sağlıkta dönüşüm" diye adlandırılan sistemin mantığı yanlış ve on yıldır yapılan bu değişiklikler bu mantık içerisinde ve belli bir yaklaşımla yapılıyor. Esasen, bu mantık, bu yaklaşım yanlış olduğu için ve yapılan değişiklikler de bu mantıkla yapıldığından sağlık sistemi on yıldır yerli yerine oturmuyor, bu gidişle de oturacağı yok.
Değerli milletvekilleri, bu mantık şu: SGK 2008 yılından beri SUT fiyatlarını yani hastanelere ödediği fiyatları hiç artırmayacak, siz de kamu hastane birliklerini kurarken yapacağınız sözleşmede birinci olmazsa olmaz maddeniz, sorumluluk alanındaki, birlik başkanının sorumluluk alanındaki hastanenin performansları olacak, bunun da baştaki mali performansı olacak, çalışanların elden geldiğince döner sermayeleri ödenecek. Dolayısıyla doktorlarına ve çalışanlarına "Çok hasta bakın, çok girişimsel işlem yapın.", tabiri caizse "Sürümden kazanın." diyeceksin.
Bakınız, bir tane hastane birlik başkanı arkadaşım, geçenlerde görüştüğümde bana şunu söylüyor: "Benim sorumlu olduğum hastane birliklerinde en verimli yer ağız ve diş sağlığı merkezi." "Niçin?" diye sorduğumuzda, bu ağız ve diş sağlığı merkezinin mali bakımdan en iyi olan kurum olduğunu ifade ediyor yani orada bakılan, orada tedavi edilen hastaların ne kadar yarar sağladığı, ne kadar fayda sağladığını hiç değerlendirmeye bile almıyor çünkü onunla yapılan sözleşme mali planı ön plana çıkararak yapılmış. Sonunda, en öncelikli olarak mali yönden denetlenecek ve kendisine o anlamda bir puan verilecek. Onun için başka şeylerle ilgilenmiyor.
Ayrıca, bu sistemde hekime de deniliyor ki: "Çok hasta bak, müracaat edenleri muayene ve birtakım tetkiklerden geçir yoksa döner sermayeden para alamazsın." Doktor ne yapsın? Hem kendi performansını hem de birlik başkanının performansını kurtarabilmek için çok hasta bakıyor, çok girişimsel işlem yapıyor. Neticesi itibarıyla da hastaya aynı derecede yararlı ve faydalı olamamaktadır.
Değerli milletvekilleri, böyle bir mantıkla ve yaklaşımla verilen sağlık hizmetinden kim ne yarar sağlar? İşte sizin "Hasta müracaatını yüzde 4'lerden 8,3'e getirdik." dediğiniz mantık bu. Evet, bu dönemde hastalar hastaneye çok müracaat ettiler ama az fayda buldular. Sosyal Güvenlik Kurumunun da paraları boşa harcandı.
Değerli milletvekilleri, bunları boşa söylemiyoruz. Bu anlamda sağlıkta Türkiye 2012 panoramasını sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye'de, birinci basamakta -112 ve aciller dâhil- 235 milyon, ikinci ve üçüncü basamakta -ağız ve diş sağlığı merkezleri dâhil- 261 milyon, üniversite hastanelerinde 27 milyon, özel hastanelerde ise 99 milyon, toplamda 622 milyon hasta muayene edilmiş, -hastanelerde toplam muayene edilen hasta sayısı 2012 yılında budur; 8,3 hasta müracaatı da buradan elde edilmektedir- karşılığı SGK tarafından ise birinci basamakta 7 milyar 750 milyon, ikinci ve üçüncü basamakta 24 milyar 113 milyon, üniversite hastanelerine 6 milyar 358 milyon, özel hastanelere ise 7 milyar 374 milyon, diğer sağlık kuruluşlarına 2 milyar 569 milyon, ilaç gideri olarak da eczanelere 14 milyar 484 milyon ödeyerek toplamda 62 milyar 648 milyon TL sağlık harcaması kamu harcamaları olarak 2012 yılında yapılmıştır.
Bir hasta devlete birinci basamakta 33 lira, ikinci ve üçüncü basamakta -ağız ve diş sağlığı merkezleri dâhil- 92,3 lira, üniversite hastanelerinde 235,4 lira, özel hastanelerde 74,4 TL'ye mal olmaktadır. Bu rakamlar Sağlık Bakanlığı kaynaklarından temin edilmiştir Sayın Bakanım.
Değerli milletvekilleri, neresinden bakarsanız bakın, bugün Türkiye'de sağlık hizmetlerinin sunumunda nicelik ön plana çıkmış, nitelik üzerinde ise hiç durulmamıştır. Bugün, bu Hükûmetin bütün olaylarda reklamcılığının yanında, Sağlık Bakanlığındaki tayin, terfi, atama ve belli bir yere getirmede de birinci özelliği maalesef yandaş korumadır. Karşı düşüncede olanlara ise her türlü baskı ve yıldırma yolunu seçmektedir. Bu, kamu hastane birliklerinin yapılanmasında da kuvvetli bir şekilde gözlemlenmektedir. Kamu hastane birliklerinin kurulması sadece siyasi bir amaca hizmet etmekten öte, bir işe yaramadığı da görülmektedir. Kamu hastane birlikleri de bu niceliksel hasta bakımını öncelemekte çünkü çok hasta bakarak sorumlu olduğu kamu hastane birliklerinin mali yapısı onu ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, bu amaçla kurulan bu kamu hastanelerinden çok da kaliteli hizmet beklemek ham hayal olacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet, özel hastaneler kurulurken onları müthiş bir şekilde destekledi ve kurulmasını önceledi ancak daha sonra her nedense bu özel hastanelerin çalışmalarının hep önüne geçecek tarzda tedbirler aldı. Diyeceksiniz ki: Bunu nereden çıkarıyorsun? "Hükûmet özel sağlık kuruluşlarına karşı tavır içerisinde oldu." diye bir defa, bakanlık kendi için yapmadığı planlamaları, yatırımları özel hastaneler için uyguluyor. Özel hastane kendisine gerekli olan bir hekimi alabilmek için inanılmaz zorluklarla karşılaşıyor. İnanır mısınız, bu konuda hekim borsası oluştu. Sağlık Bakanlığı bu zamana kadar "Ben sana kadro veremem, nereden bulursan al, ben karışmam." dediği için branşlara göre değişen fiyatlarla özel hastaneler arası kadro piyasası oluştu bu memlekette.
Bakınız, bunlarla alakalı -zamanım bitiyor- çok şeyler söyleyecektim özel hastanelerle kamu hastanelerindeki maliyetleri de ortaya koyarak ve kamu yararının sağlık hizmetlerinde sağlanmadığını ve kamu hastane birlikleri ise bu mantıkla kurulduğundan yapılacak olan kamu özel ortaklığı da bu kamu hastaneleri sistemiyle çalışılacağından, dolayısıyla kamuda bu mantık değişmediği müddetçe bir rekabet ortamının oluşmayacağı ve sağlık hizmetlerinin de rayına oturmayacağını ifade etmek isteyecektim ama zamanım yetişmedi.
Hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)