GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:32
Tarih:15.12.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğretim Kurulu bütçesi üzerinde, AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğitim neden önemli? Bugün, dünyada kalkınmış ülkelere baktığınız zaman ve ülkelerin amaçlarına baktığınız zaman en önemli konu teknoloji üretme, inovasyon, yeni icatlar, çeşitler ve aşağı yukarı teknik bakımdan daha pahalı işler yapabilecek bir nesil yetiştirme oluyor.

Şimdi, enteresandır, Kanada Toronto Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, bir ülkenin okuryazarlık oranını 1 puan artırdığınız zaman işçi verimliliğinde 1,5 ve gayrisafi millî hasılada da 1,3 puan artış gözleniyor. Şimdi, özellikle, dünyada çok önemli iki örneği var yükseköğretimle kalkınma arasındaki ilişkinin. Zannederim 1970'lerde, Birleşmiş Milletler Asya'ya bir heyet gönderiyor; İsveçli, ekonomi Nobeli almış Gunnar Myrdal adlı bir profesör başkanlığında 40'a yakın bilim adamı Asya'ya gönderiliyor, deniyor ki: "Asya'nın problemi nedir, bir inceleyin, gelin." İki üç yıllık incelemeden sonra dört ciltlik bir rapor hazırlıyorlar, raporun adı "Asya'nın Dramı." Vardıkları sonuç şu: Asya'da müesseseleşme yok, eğitim noksanlığı var, yetişmiş insan gücü yok. Bu defa, aşağı yukarı yirmi beş otuz sene sonra, 90'ların sonuna doğru Dünya Bankası bir heyet gönderiyor Asya'ya, neler oldu Asya'da diye. Onların hazırladığı raporun ismi ise "Asya'nın Mucizesi." Bu rapor, Asya'nın mucizesini eğitimdeki atılımlara, özellikle de yükseköğretim konusundaki, Asya ülkelerinin, özellikle Uzak Doğu Asya ülkelerinin uyguladıkları çalışmaya ve modellere bağlıyor. Bu da uluslararası düzeyde yükseköğretimin uygulamada gerçekten kalkınma bakımından neler yapabileceğini gösteren en önemli örneklerden birisi.

Şimdi, dünyaya bakıyorsunuz, İkinci Dünya Harbi'nden sonra elit eğitimden kitle eğitimine geçiliyor yükseköğretimde. Yani yüzde 5'lerde, 10'larda asrın başında, 19'uncu asrın başında; en ileri ülkelerde bile çağ nüfusunun ancak yüzde 6'sı, 7'si yükseköğretimden geçiyor. İkinci Dünya Harbi sonrasına bakıyorsunuz, hemen hemen, gelişmiş ülkeleri bir tarafa bırakın, gelişmekte olan ülkelerde bile, Doğu Avrupa ülkelerinde bile yükseköğretimden geçen çağ nüfusunun oranı yüzde 50'leri geçiyor. Bizimle beraber başlayan Kore'nin, 60'larda aşağı yukarı bizimle eşit durumda olan Kore'nin bugün yükseköğretimdeki okullaşma oranı çağ nüfusunun yüzde 75'idir, bunun yüzde 50'si de lisans düzeyinde eğitim yapmaktadır.

Şimdi, bu anlamda düşündüğünüz zaman, Türkiye'nin bugün bile ulaştığı düzey lisans eğitimi düzeyinde yüzde 30'ların üzerine çıkamamıştır. Yüzde 30 ise gelişmiş ülkeler için asgari yükseköğretimden çağ nüfusunu geçirme oranıdır.

Şimdi, öyle ise bugün aşağı yukarı... Yükseköğretim Kurulu kurulduğunda 29 üniversitesi var Türkiye'nin, bugün ise 175 üniversitesi var. Şimdi, bu 29 üniversitenin yönetimi için Yükseköğretim Kurulu 24 tam zamanlı üyeyle çalışan bir kurum o zaman. Sonra bu, 9 tam zamanlı, gerisi yarı zamanlı olmak üzere 21 üyeye indiriliyor. Düşünün, 29 üniversitenin koordinasyonundan sorumlu olan Yüksek Öğretim Kurulu, 175 üniversitenin sorumlu olduğu dönemde sadece 9 tam zamanlı üyeyle çalışıyor ve kurul üye sayısı da 21'e düşmüş. Öyleyse bu yapı, bu 175 üniversitenin artık yükünü çekemiyor. Burada mutlaka birtakım değişikliklerin yapılması gerekiyor.

Şimdi, ne yapıyor Yüksek Öğretim Kurulu? Şimdi, en önemli üzerinde durduğu konu öğretim üyesi yetiştirmek. Bu, olayın odak noktası çünkü Yüksek Öğretim Kurulu sistemlerinde, üniversitelerde veya Yüksek Öğretim Kurulunda öğretim üyesi yetiştirme üzerinde durursanız, iyi öğretim üyesi yetiştirirseniz, yeterli öğretim üyesi yetiştirirseniz çadır altında ders yapsa bile kaliteli öğrenci yetiştirebilirsiniz. Öyleyse, Yüksek Öğretim Kurulunun bu yönde aldığı karar, önümüzdeki dönemde yapacakları bakımından doğru bir karardır. Akreditasyon ve kaliteye önem verme ikinci hedefleri arasında gözüküyor, sonra da uluslararası temaslar ve uluslararası düzeyde yükseköğretimle yapılan işlerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SAĞLAM (Devamla) - ...Türkiye'yi de onlara katmak bunlar arasında gözüküyor.

Şimdi, üniversitelerin yönetiminde, dedim ki, odak noktası öğretim üyesi ama burada en önemli olay akademik hürriyet. Şimdi, bakınız, bilim adamı bir çevrede, bir iklimde yetişen nadide bir çiçeğe benzer. Eğer bilim atmosferini yarattığınız takdirde bu çiçek açar...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sürekli bilim atmosferi yaratılmıyor demek ki.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) - ...ürün verir ama eğer akademik atmosferi sağlayamazsanız...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Başkanım, biraz süre verin.

BAŞKAN - Olur, Sayın Sağlam'a vereyim, ondan sonra siz isteyin değil mi? Teşekkür ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, hayır yani...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Onu eleştiriyoruz zaten. Bravo Sayın Başkan. Bunları geç söylediniz, bunları.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) - ...bilim atmosferini sağlayamazsanız bilim adamını şu veya bu şekilde üretken hâle getiremezsiniz. Bunun için, eğer siz akademik hürriyeti sağlayacak bir yönetişim, bir yönetim kuruyorsanız gerek YÖK'te gerek üniversitelerde akademik hürriyetiniz de varsa herhangi bir sıkıntıya gerek olmadan bu işi yürütebilirsiniz, faydalı bir şekilde yürütebilirsiniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Benim süremi kullanabilir Sayın Başkan.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) - Sayın Başkan, eski Millî Eğitim Bakanı ya, konuşsun.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu da arz etmek istiyorum: Özellikle...

BAŞKAN - Sayın Sağlam, teşekkür ederim, lütfen...

MEHMET SAĞLAM (Devamla) - Zamanımız doldu galiba. Peki, özür diliyorum efendim.

İyi günler, saygılar. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)