| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 13.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, elimdeki belgede "Denetim görüşü oluşturabilmek için gerekli mali rapor ve tablolar ile ilgili bilgi ve belgeler yukarıda 'Kamu İdaresi Mali Tabloları ile Denetimin Dayanağı, Amacı, Yöntemi ve Kapsamı' başlıkları altında açıklandığı üzere kamu idaresi yönetimi tarafından sağlanamadığı için Adalet Bakanlığının 2012 yılına ilişkin mali rapor ve tablolar hakkında görüş bildirilmemiştir." deniliyor.
Sayın Bakanım, niye bu denetim görüşü oluşturmak için gerekli tabloları göndermediniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yüzü yok!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Adalet Bakanına öyle soru sorulur mu ya?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Sayıştayın aslında Adalet Bakanlığının bu adli sarayları yaparken harcadığı paraları Ankara Defterdarlığından incelemiş olması lazım. Acaba Sayıştay bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine niye göndermiyor? Yani biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, gönderilmeyen, aslında olmayan bir bütçe, Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşmek durumundayız.
Değerli milletvekilleri, gerçekten, bugün az önce bir arkadaşımız konuştu, Adalet ve Kalkınma Partisi adına arkadaşlarımız konuştu. "Silivri'deki mahkemelerle ilgili verdiğim kararların meşru olmadığını söyleyenler darbe heveslileridir." dedi. Ben buradan söylüyorum, Meclis kürsüsünden: Silivri mahkemelerinin yani özel yetkili mahkemelerin verdiği kararlar hem hukuki değildir hem meşru değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Yassıada mahkemeleri ne kadar meşru ise, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı bir şafak vakti alacakaranlıkta idam sehpalarına gönderen mahkemeler ne kadar meşru ise, yine Başbakanı 24 Temmuz 2010 AKP grup toplantısında iki göz iki çeşme ağlatan Erdal Eren'in yaşını büyüterek genç yaşta asan o mahkemeler ne kadar meşru ise Silivri mahkemeleri de o kadar meşrudur. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Eğer "Silivri'deki mahkemeler, verdiği kararlar meşru değildir." diyen darbe heveslisi ise "Hukuk devletinde olmaması gereken mahkemeler." diyen Bekir Bozdağ da darbe heveslisidir. "Bu mahkemeler cani olmuştur, bu mahkemeler devlet içinde devlet olmuştur, beni de yiyecek." diyen Sayın Başbakan da darbe heveslisidir. Nitekim, bu mahkemeler hukuk devletinde olmaması gereken mahkemeler olduğu nedeniyle, Hükûmet tarafından bu mahkemelerin, aynı yargılama yöntemleri muhafaza edilse bile, adı değiştirilmek zorunda kalındı. Bu özel yetkili mahkemelerin dayanağını oluşturan Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250, 251, 252'nci maddeleri yürürlükten kaldırıldı.
Değerli arkadaşlarım, bir başka konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. AKP konuşmacısı arkadaşım hukuk devletini çok güzel tanımladı ama hukuk devletini tanımladıktan sonra "hukuk devletine bu iktidarın çok saygı duyduğunu" söyledi, şimdi, "bu iktidar döneminde hukuk devletiyle bağdaşmayan uygulamalara son verildiğini" söyledi.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) - Verdik ya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Ben şimdi soruyorum: Hukuk devletinde bir Başbakan hukuk devletinde bir Başbakan, hukuk devletine saygısı olan bir Başbakan hukuk devletinin özünü oluşturan, hukuk devletinin temeli olan, aynı zamanda demokrasinin de temeli olan "kuvvetler ayrılığı" ilkesini yürütmenin önünde engel olarak görür mü? "Ama işte, bu kuvvetler ayrılığı var ya, o önünüze gelip engel oluyor, dikiliyor." der mi? Yine, hukuk devletinde bir Başbakan "BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için yargıya gereken talimatı verdik, gerekenleri söyledik. Yargı gerekenleri yapacak. Biz de Parlamentoda gerekeni yapacağız." der mi? Hukuk devletinde bir Adalet Bakanı "Eğer bu suçsa -'açılım süreci' denilen süreçteki olaylarla ilgili olarak- ben bu suçu işliyorum." der mi?
Değerli milletvekilleri, hepsinden önemlisi, hukuk devletinde bir Başbakan, bakanlar mahkemenin verdiği kararları uygulamaması nedeniyle mahkemeler tarafından tazminata mahkûm edilir mi? Elimdeki karar, Ankara 16. Asliye Mahkemesinin kararı, hem de sizin atadığınız, yargıyı teslim aldırdığınız dönemde verilen karar, 2011/139 esas sayılı Karar'ı. Bu, bir mahkeme kararının uygulanmaması nedeniyle başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Maliye Bakanı ve Ali Babacan, diğerleri Kemal Unakıtan vesairenin, hepsinin hakkında açılmış tazminat davasıdır ve bu tazminat davasında yargı kararını uygulamadıkları için 10 milyar TL -eski parayla, yeni parayla 10 bin TL- tazminata mahkûm edilmişlerdir. Bu da Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin onamasıdır değerli arkadaşlarım.
Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanlığı aslında reform merkezi olmaktan çoktan çıkmıştır. Adalet Bakanlığı halkın taleplerini karşılayabilecek reform niteliğindeki yasaları üretmekten çıkmıştır. Adalet Bakanlığı başka yerlerde hazırlanan projelerin uygulama aracı hâline gelmiş bir siyasi yapı hâline gelmiştir.
Bakın, 4 tane yargı paketi çıkardılar ve hepsinin içinde "demokrasi" kelimesi var ve hepsinde adli yargının verimliliğinin artırılması ve etkinleştirilmesi var ama her paketten sonra demokrasi daha çok ayaklar altına alındı. "İleri demokrasi" iddialarına karşın, her paketin içinde "demokratikleşme" ve "demokrasiyi yükseltme" gibi iddialar var ise demek ki Türkiye ileri demokrasi iddiasına karşın temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınamadığı bir durumdadır.
Yine bir paket geldi, demokratikleşme paketi ve bu demokratikleşme paketinin, değerli arkadaşlarım, adı demokratikleşme; hepsinde olduğu gibi içinde gizli yasaklar var.
Değerli milletvekilleri, demin söyledim, yargıdaki sorunların temel nedeni, hukuk devletini içine sindirememiş, içselleştirememiş, AKP'li arkadaşımın söylediği gibi, yasama ve yürütmenin eylemlerinin yargı tarafından denetlenmesi ilkesi hukuk devletinin alfabesiyken bu denetlenmeyi yürütmenin önünde engel olarak gören bir siyasi iktidar var. Hukuk devletinden kopmuş bir siyasi iktidar ve reform olmaktan uzak, aynı konuda, aynı kanunda 180 derece ters kararlarla, kanunlarla yapılan değişiklikler. Demin arkadaşlar söyledi -hayret ettim- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikleri. Bakın, arka arkasına, daha yürütmeye girmeden Ceza Kanunu'nun çok maddesi değiştirilmiş. "Vesayeti kaldırdık, vesayeti kaldırdık..." Bu ülkede yargıçlar var, hukukun üstünlüğü ilkesini yargıç ve savcıların üstünlüğü olarak görüyorlar. Ama, Sayın Haberal'ın açtığı tazminat davasında hâkimler tazminata mahkûm oldu diye o hâkimleri kurtarmak için bir yasa değişikliği yaptık. Hâkimlerin kendi kişisel kast ve kusurlarından dahi haklarında dava açılamaz hâle geldi, devlet aleyhine dava açılabilir hâle geldi. Ve bugün, Türkiye'de bu iktidar döneminde mahkeme salonları, mahkeme başkanının "Komutan, şu avukatı dışarı at." sesleriyle yankılanır bir hâle geldi. Avukatlık mesleği asli kurucu unsurudur yargılamanın, hiçe sayıldı, avukatlar dışarı atılarak kararlar verildi ve bu kararlara hukukçuların saygı duymasını istiyorsunuz değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey olamaz. İçlerinde vicdan olan, hukuk diyen, hukuk devleti ilkesine bağlı herkes, bu savunmanın esas unsuru olan avukatları yok sayarak verilen karara tahammül edemez. Edenler edebilir ama ben etmiyorum. O nedenle, bu mahkemelere isyanımız var, bu mahkemelere itirazımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Aslında, bu Bakanlık için söyleyecek çok sözümüz var ama on dakikaya bunları sığdırmamız mümkün değil.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Biz Cumhuriyet Halk Partisi adına, bu Bakanlığın bütçesine olumsuz oy vereceğiz. Bunun ne kadar parlak olduğunu Sayın Bakanımız söylüyor zaten, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal kararları var. O ihlal dosyaları o kadar biriktiği için, bu Parlamentoda, kendi dosyalarımızı eritmek için kanun çıkartmak zorunda kaldık." Danıştayın, Yargıtayın dairelerini bir yükselttiniz, bir düşürdünüz. Şimdi, bir bakacaksınız, iki bakacaksınız, ondan sonra konuşacaksınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)